HDP EŞ Genel Başkanı Mithat Sancar, Ankara’da gerçekleştirilen Demokratik Yerel Yönetimler Konferansı’nda demokrasiye giden yolun katılım ve müzakereden geçtiğini belirterek “Türkiye’nin tüm sorunlarını çözmeye talibiz. HDP olmadan bu ülkeye demokrasiyi, barışı, eşitliği özgürlüğü getirmek mümkün olmayacaktır” dedi.
Halkların Demokratik Partisi Demokratik Yerel Yönetimler Konferansı, TMMOB Teoman Öztürk Öğrenci Evi ve Sosyal Tesisleri Konferans Salonu’nda başladı.
Konferansa bölge kentlerinden 400’e yakın delege katıldı. Konferansa Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüleri Esengül Demir ve Cengiz Çiçek, Demokratik Toplum Kongresi Eşbaşkanı Berdan Öztürk, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanları Saliha Aydeniz ve Keskin Bayındır, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Eş Genel Başkanları Canan Yüce ve Cavit Uğur, Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanları Özlem Gümüştaş ve Şahin Tümüklü, Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü Ayşe Erdem ve İbrahim Akın, SODAP’tan Sevtap Akdağ Karahalı ve Sezgin Kartal, Devrimci Parti Genel Başkanı Elif Torun Öneren katıldı.
Konferansta yerine kayyum atanan tutuklu Diyarbakır Belediyesi Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı’nın, Kayseri Bünyan Kapalı Cezaevi’nden gönderdiği mesaj okundu.
Mızraklı: Çözüm gücü olduğumuzu başta halkımız olmak üzere herkese gösterelim
Etkilerinin insan ve toplum düzleminde en az değerlendirildiği ama sonuçlarının tamamen müsebbibi olmayanlara ihale edildiği bir döneminde yaşandığını hiç sanmıyorum. Böylesi önemli bir sürecin üzerinden iki yıl geçti ve yarattığı sonuçlar hâlâ hakkınca değerlendirilmedi. Büyük mücadelelerle elde edilen kazanımlar, yasal bir statüye kavuşturulmayınca ne yazık ki kayıpları kolay oldu.
Tüm olumsuzluklara rağmen daha fazla çaba göstermek ve çözüm gücü olduğumuzu başta halkımız olmak üzere herkese göstermek durumundayız. Polemiklere ve kısır tartışmalara girmeden, umut olmaya ve güven vermeye devam etmeliyiz. Miyopluğa düşmeden, soğukkanlı, ferasetli, bilgelikten beslenen ve perspektifi geniş bir anlayışla yaptığımız ama kayyum darbesi ve benzeri hukuksuzluklarla kesintiye uğrayan çalışmalarımızı yeniden hayata geçireceğimizi herkese anlatmalıyız.
Yerel yönetimler, demokrasinin neşvünema bulduğu değerli kurumlardır. Yerinden yönetim siyasal düzlemle beslenen ayrı bir anlam dizgesini başlatırken, yerel yönetim daha çok mali ve idari özerkliğin esas olduğu coğrafi yerleşimde merkezi yönetimle denk görev, yetki ve sorumluluk paylaşımı yapılmış bir fonksiyonel uzuv durumunda. Merkezin, idari yetkilerini kısmen paylaştığı/devrettiği yerinden yönetim biçimleri ile karıştırmamak önem kazanıyor.
…
Bizlerde ilk yerel yönetim deneyimimiz den günümüze kadar toplumu esas alarak yerel yönetimleri demokratikleşme çabası içerisine girdik. ‘Halka rağmen, halk için değil’ anlayışı yerine Halkla beraber, halk için şiarını ilke edindik. Bu doğrultuda gelecek güzel günler için bir araya gelmiş olan tüm arkadaşları saygı ile selamlarken, umut tohumlarını ekerek başarıya ulaşacağımıza olan inançla konferansın; kayyımlar ile darbelenmek istenilen yerel yönetimler anlayışımıza yeni soluk olacağına inanıyorum.”
Ahmet Türk: Demokratik siyasette geleceğin mimarı olacak bir kadroya sahibiz
Uzun soluklu bir mücadelenin sonucunda bugün buradayız. Biliyoruz ki 90’lardan bugüne baskı, sindirme ve siyasi soykırım politikalarının devam ediyor. Bugün de on binlerce yoldaşımız zindanlarda, onları da buradan selamlıyorum. Bütün sindirme politikalarına rağmen, ödenen ağır bedellere rağmen halklarımızın umudu haline gelmiş bir siyasi partiyiz ve inanıyoruz ki demokratik siyasette geleceğin mimarı olacak bir kadroya sahibiz. Elbette ki yürütülen kayyım politikasının amacı Kürtlerle, halkımızla bizi ayırmaya çalışmaktı.
Kayyımların yaptıkları ile ilgili fazla bir şey söylemek istemiyorum. Partimizin bu konuda ciddi araştırmaları var. Mardin’de görevden aldığım birçok daire başkanını kayyım geri getirdi ve bugün onlarla birlikte kayyım yolsuzluktan yargılanıyor. Tabi amaçları belediyeyi yönetmek değil, halkın iradesine ipotek koyarak bizi sindirmeye çalışmaktı. Ama bütün olumsuzluklara rağmen siyaseten gerçekten takdir edilecek, övünülecek bir noktada olduğumuzu, partimizin bu çalışmalarının bütün halkımız tarafından büyük bir ilgiyle izlendiğini görüyoruz. Yerel yönetimler, demokrasinin en önemli ayağıdır. Yerel yönetim çalışmalarını daha koordineli bir şekilde yürütürsek halkla olan ilişkilerimiz daha sağlıklı yürür. Zaman zaman yaptığımız yanlışlıklar halk ile temas etmeden belirlediğimiz adaylar bir yok yerde belediye başkanlıklarını kaybetmemize neden oldu. Arkadaşlarımız buna göre bir planlama yürütürler diye düşünüyorum.
Kürt sorununu çözmek için önce Kürt halkının statüsünü içselleştirmek lazım
Türkiye belki de yeni bir döneme giriyor. Kürt sorununun çözüme dair tartışmalar yürütülüyor. Kürt sorunun barış ve adil bir şekilde çözümü konusunda biz her zaman kapıyı araladık, adım atılmasını bekledik ve her zaman destek sunduk. Bugün de böyle bir gelişme olursa arkadaşlarımız bunu en iyi şekilde değerlendireceklerdir. Türkiye’de parlamenter sisteme dönüş, güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüş diyorlar. 5-6 parti bu sistemin tekrar Türkiye gündemine gelmesi ve sağlanması konusunda mutabakat sağlamış. Bir partinin Kürt sorunu konusunda yaptığı çabaların yeterli olmayacağını görüyorum. Eğer bütün partiler bir araya geliyorsa Kürt sorunu konusunda da aynı yaklaşımı göstermeleri sorunun çözümünü kolaylaştırır. Türk’ün ve Kürt’ün ikna edilmesi konusunda önemli bir gelişme olur. Bizler bu mücadelede gerçekten ağır bedellerle bugünlere geldik. Bugün Türkiye’de HDP’siz bir siyasetin asla Türkiye’de iktidar olamayacağını herkes görüyor. Demokratik değişim isteniyorsa, halklarımızın ortak demokratik değerlerde buluşması isteniyorsa, bütün Kürt aktörlerin sesini dinlemek, düşüncelerini almak zorundalar. Bunun dışındaki yaklaşımlar asla ve asla başarılı olamaz. Kürt sorununu çözmek için önce Kürt halkının varlığını, kimliğini, geleceğini, statüsünü içselleştirmek lazım. Eğer bir siyasetçi Kürt halkının haklarını içselleştirmezse o sorunu asla çözemez.
Muhatap halkımız ve halkımızın mücadelesini yürüten tüm aktörlerdir
Aslında bugün yeni bir dönemin kapısının aralanması için bu fırsatın iyi değerlendirilmesi lazım. Zaman zaman muhataplık tartışması oluyor. Muhatap kim? Muhatap halkımız ve halkımızın mücadelesini yürüten tüm aktörlerdir. Bu şekilde biz noktayı koyuyoruz. Elbette ki bugüne kadar mücadeleyi veren hiç kimsenin düşüncesi alınmadan sadece bir kesimle yürütülecek bir çalışmanın verimli olmayacağını herkesin bilmesi lazım.
Mithat Sancar: Tartışmaların Kürt sorunu etrafında yoğunlaştığı bir dönemde bu konferansın anlamı büyüktür
Tartışmaların Kürt sorunu etrafında yoğunlaştığı bir dönemde bu konferansın anlamı büyüktür. Bizler demokrasiyi bütün ayakları ve bütün ilkeleriyle yerleştirmek için yola çıkmış bir geleneğin temsilcisi devamı ve yeni bir bileşimiyiz. HDP, Türkiye’de barışı, demokrasiyi, özgürlüğü ve eşitliği bütün bölgelere yerleştirmenin adresidir. Bu mücadele geleneğinin geldiği en yüksek aşamadır. Elbette bu nihai bir nokta değildir. Bizlerden sonra da bu mücadele başka boyutlar kazanarak büyüyecektir. Bizler, sizler bu onurlu mirasın şimdiki emanetçileriyiz. Üzerimize düşen sorumlulukları, halkımıza karşı yükümlülükleri onurlu bir şekilde yerine getirmek için elimizden gelen çabayı sarf ediyoruz, yeter ki bu geleceğe ışık saçan yolu bizden sonrakilere hakkıyla devredelim.
Halk iradesine saygısızlığın başladığı yerde demokrasi biter
Gelecek kuşaklarla barışı, özgürlüğü ve demokrasiyi birlikte inşa edelim. Demokrasi sadece merkezi idarede kuvvetler ayrılığı ile sadece seçimle gerçekleşebilecek bir yönetim şekli değildir. Şüphesiz seçim ve halk iradesi demokrasinin vazgeçilmez şartıdır. Bunlar olmazsa diğer konuları konuşmanın gereği ve anlamı kalmaz. Halk iradesine saygısızlığın başladığı yerde demokrasi biter. İşte kayyım rejimi halk iradesini gasp etmenin en vahşi yöntemi olarak demokrasinin tümüne yönelik bir darbe olarak karşımıza çıktı ve Türkiye’de çöküşün en önemli adımı oldu. Türkiye’yi karanlık bir çukura sürükleyen gelişmelerin en kritik yerinde halk iradesini tanımayan, keyfi, tekçi anlayış yatıyor. Eğer bu anlayışı durduramazsak gelecekte de böyle olacaktır ama biz bu gidişatı durdurmaya kararlıyız. Demokrasiyi sağlam bir şekilde yerleştirebilmek için halk iradesine mutlak saygı, halkın denetimi ve halkın katılımı şarttır, bütün bunlar da yerelde başlar, ülkenin tümüne yayılır. Böyle olursa demokrasi gerçek anlamına kavuşur. Yerel demokrasi olmadan demokrasinin ülke genelinde kurulmasının anlamı yoktur. Çünkü yerel demokrasi halkın iradesinin en somut yansıdığı alandır. Yerel demokrasi halkın katılımının en doğrudan olduğu halkın denetiminin en etkili olduğu alandır.
Yerel demokrasinin en güçlü ve kararlı savunucusu HDP’dir
Tekçiliğe, zorbalığa karşı halkın iradesinin etkili hayata geçmesi gerekiyor. Eğer erkleri, iktidarı, merkezde toplarsanız keyfilik, yolsuzluk, soygun, talan, yozlaşma kaçınılmazdır. Kuvvetleri devlet içinde birbirinden ayırmak yetmiyor, merkezin yetkilerini yerele devredeceksiniz. Yerele yetki devrini genişlettikçe, yerel yönetimlerin kaynaklarını güvence altına aldıkça demokrasiyi sağlam bir temele oturtmuş olursunuz. Bunun en güçlü ve kararlı savunucusu da HDP’dir. O nedenle diyoruz ki Türkiye’nin demokratik geleceği yerel demokrasiden bağımsız düşünülemez.
100 yıllık kültürel asimilasyonun en ağır uygulaması kayyım rejimidir
Kayyım rejiminin en az 3 alanda büyük tahribatları var. Birincisi kültürel asimilasyondur. Kayyım halk iradesini gasp ederken kimliğini de talan ediyor. Kültürel asimilasyonun yani 100 yıllık planların en ağır uygulamasını kayyım rejimi oluşturuyor. Kayyım rejimi aynı zamanda siyasal asimilasyon yöntemidir. Çünkü Kürt halkını kendi iradesini kullanabilen bir özne olmaktan çıkarmayı ve siyasal hayatına yabancılaştırmayı hedefliyor. Kürt halkının kendi olarak var olma, kendi ilkeleri ile siyasal temsiliyet oluşturma imkanlarını ortadan kaldırmak istiyor. Kürt halkını iradesiz, başka partilere dağıtılmış, etkisiz bir topluluğa dönüştürme operasyonunun en önemli aracıdır. Oysa kayyıma karşı yerel demokrasiyi savunurken biz Kürt halkının siyasi özne olma hakkını da savunuyoruz. Kürt halkının bu ülkenin geleceğinde söz sahibi olma hakkını savunuyoruz. O nedenle kayyım rejimine karşı mücadele siyasi özne olma hakkına sahip çıkma mücadelesidir.
Yerel demokrasiden asla vazgeçmek söz konusu olmaz
Bir asimilasyon da ahlaki asimilasyondur. Yani yozlaştırma politikalarıdır. Gençlerimizi toplumumuzu, kendi değerlerinden koparma uygulamalarının en sinsi şekilde hayata geçirilmesinin modelidir. Yolsuzluklar, halkın kaynaklarının talanı, gençliğin başta uyuşturucu olmak üzere kendi kişiliğinden ve toplumundan koparılmasının bütün yöntemlerini hayata geçirdiler kayyımlar. Kayyım rejimine karşı mücadele ahlaki asimilasyon ve yozlaşmaya karşı değerlerimizi savunma mücadelesidir. Yerel demokrasi değerlerimizi ilkelerimizle, ilkelerimizi aydınlık geleceğimiz ile buluşturan bir hedeftir. Yerel demokrasiden asla vazgeçmek söz konusu olmaz. Yerel demokrasisiz bir barış inşa etmek mümkün olmaz.
Kendimizi tabanın denetimine açık tuttukça büyüyebiliriz
Belki şimdi şehirlerimizde seçilmiş yöneticilerimizi görevden aldılar ama sizler burada bulunan belediye eşbaşkanları, seçilmiş belediye meclis üyeleri halkın gerçek temsilcileri olarak yükümlülüklerini yerine getiriyorsunuz. Eksikliklerimizle, bazı alanlarda yanlışlarımızla bu mücadele devam etti ve edecek. Eksikliklerimiz, özeleştiri yapmak, kendimizi sorgulamak ve halkın denetimine açık olmakla ortadan kalkar. Bizler asıl denetim mercii olarak kendimizi partimizi, tüm yönetici organlarımızı sizlerin tabanın denetimine açık tuttukça büyüyebiliriz. Önümüzdeki dönemde bunu çok daha etkili şekilde yapacağımızdan şüphemiz yok. Bugüne kadarki eksiklik ve yanlışlıkları da yine en geniş demokratik sorgulama, özeleştiri ve denetim yöntemleri ile gidereceğimizden hiçbir şüphemiz yok.
Her kesime özgürlüğü, demokrasiyi; her inanca eşitliği getirmek için yola çıktık
Herkes yarın açıklayacağımız deklarasyonu bekliyor. Bu deklarasyonda neler yer alacağına dair ipuçları vermek istemiyorum. Beklesinler yarın Türkiye’nin bütün halklarına duyuracağız. Orada yer alan bir özü tekrar etmekte sakınca yoktur. Biz bu ülkede her kesime özgürlüğü ve demokrasiyi, her inanca eşitliği getirmek için yola çıktık. Bütün halklar özgür ve bütün inançlar eşit olacak ve demokrasi bu ülkede sağlam bir şekilde kurulacak. Bu olmadan Türkiye’de aydınlığı yakalamak da yeni bir başlangıç yapmak da mümkün değildir. HDP bütün baskılara, bütün oyunlara, kara propagandaya ve psikolojik savaş yöntemlerine rağmen ilkelerinden asla vazgeçmedi, mücadelesinden taviz vermedi, bedel ödemekten geri durmadı.
Özgürlüğe, demokrasiye, eşitliğe ve aydınlığa yakın duruyoruz
Bugün sizin gibi seçilmiş değerli dostlarımızın bir kısmı zindanlarda rehine olarak tutuluyor. Gültan Kışanak ve Selçuk Mızraklı şahsında içerideki tüm arkadaşlarımıza, hepiniz adına en güçlü selam ve sevgilerimizi yolluyoruz. Yine 2016 Kasım darbesi ile eş genel başkanlarımız Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş başta olmak üzere birçok yöneticimiz siyasi rehine olarak alındı. Onları da buradan özgürlüğün yakın olduğu inancıyla selamlıyoruz. Özgürlüğe, demokrasiye, eşitliğe ve aydınlığa yakın duruyoruz, eşikteyiz. Bu eşiği geçmenin yolu HDP’nin oluşturduğu değerler ve ilkelerden geçer. Biz programlarımızı kimseye kayıtsız şartsız kabul edilmek üzere dayatıyor değiliz. Toplumun bütün kesimleri ile müzakere istiyoruz. Türkiye’de demokrasiye giden yol, müzakere ve diyalog, katılım ve toplumsal meşruiyetten geçiyor. HDP bunun en etkili önerilerini sunuyor. Yarın da temel mesajımız bu olacak. hedefimiz bu, müzakere istiyoruz. Müzakereyi çıkarınca siyaset kalmaz, sorunları silahla, şiddetle, savaş politikaları ve güvenlikçi anlayışla değil müzakere diyalog ve en geniş toplumsal mutabakatla çözmek istiyoruz. Türkiye’nin tüm sorunlarını çözmeye talibiz. HDP olmadan bu ülkeye demokrasiyi, barışı, eşitliği özgürlüğü getirmek mümkün olmayacaktır. Müzakere kanalları yerleştikçe, diyalog sürekli hale geldikçe bunu Türkiye’nin bütün halklarına anlatabileceğimizden hiçbir şüphe duymuyoruz.
HDP, karanlıkta güçlü bir ışıktır
Yolumuza büyüyerek devam ediyoruz. Tüm engellemelere rağmen HDP büyüyor. HDP’nin büyümesi umudun büyümesidir, demokratik gelece inancın büyümesidir. HDP ayazda bir yaz güneşidir. HDP çölde bir vahadır. HDP tayfunda güvenli bir liman, karanlıkta güçlü bir ışıktır. HDP en karamsar dönemlerde halkların en büyük umududur. Bunu önümüzdeki dönemde hep birlikte, mahallede, sokakta, şehirlerde, meydanlarda, salonlarda anlatmaya devam edeceğiz. Müzakere yolunu genişlettikçe halkların demokratik iradesini, HDP’nin demokrasi güçleriyle oluşturacağı ittifakta çözüm gücü ve çözümün anahtarı olduğunu yakın zamanda hep birlikte göreceğiz.
HDP olarak umudunuzu boşa çıkarmayacağız
Çok acı çekildi, çok bedel ödendi ama unutmayın boşuna çekilmiyor bu acılar, boşuna ödenmiyor bu bedeller. Biz diyoruz ki Türkiye’nin başta Kürt sorununda demokratik çözüm ve barış olmak üzere bütün sorunlarını çözecek kadrolara, inanca ve inada sahibiz. O nedenle geleceği birlikte kurmak istiyoruz. Türkiye’ye aydınlık, özgür geleceği birlikte getirmek istiyoruz. Demokrasi diyoruz ille de demokrasi, barış diyoruz ille de barış ve eşitlik diyoruz ille de eşitlik. İnadın ve inancın insanlarına ve partisine ve buna yüzünü dönmüş ve buna umudunu bağlamış bütün insanlara yürek dolusu sevgi ve selam gönderiyorum. İnancınızı, inadınızı, umudunuzu HDP olarak boşa çıkarmayacağız. Birlikte yürüyeceğiz. Bu yol büyüyor, kervan genişliyor ve kapılar açılıyor.