HDP KONGRESİ’NE GİDERKEN – Canan YÜCE yazdı: “En geniş cephe siyasetiyle HDP’nin sosyal, toplumsal, siyasal ve kültürel mücadeleler içinde kendini yeniden kurması/inşa etmesi/yapılandırması birbiriyle koparılamaz bağlara sahip olan görevlerdir.”
Canan Yüce – Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Eş Genel Başkanı
HDP’nin 7 Haziran Seçim başarısı müesses nizamın sinir uçlarına dokundu. HDP’nin başarısında egemenlik sistemlerine yönelik kısa ve orta vadeli büyük bir tehdit gördüler. Siyasal gelişmeleri olağan akışına bıraktıkları takdirde, AKP politikalarına karşı oluşmuş ve gittikçe derinleşmekte olan halk tepkisinin kendisini ifade edeceği siyasal adresin HDP olacağı telaşıyla arka arkaya gelen darbeler sürecinin kapısını açtılar. İlk elde, Bahçeli ve Ergenekoncuların desteğini alarak, çözüm sürecini bitirmeye karar verdiler ve 7 Haziran Seçim sonuçlarına karşı darbe yaptılar. 1 Kasım seçim başarısını böyle elde ettiler. Artık en açık biçimleriyle ortaya çıktığı gibi 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin gerçekleşmesine bilinçli olarak yol vererek OHAL darbesini/darbelerini gerçekleştirme imkanına kavuştular.
7 Haziran’dan bugüne Türkiye’nin siyasal haritasının belirleyeni bu tablodur. Müesses nizam HDP’nin gerçek bir halk seçeneği olma olasılığı karşısında dişiyle tırnağıyla düzeni savunmaya, yerleşik statükoyu korumaya karar vermiştir. Bunun siyasal ifadesi de kendisini AKP-MHP-Ergenekon ittifakında ortaya koymaktadır.
Esas mücadele bu iki kuvvet arasında cereyan etmektedir. Diğer burjuva partileri bu iki kuvvet arasında süregelmekte olan mücadeleye göre tutumlarını belirliyorlar.
Faşizmin önündeki en büyük engel Kürt Halk Hareketi
AKP-MHP-Ergenekon İttifakı, karşısındaki kuvveti, müesses nizamı tehdit eden HDP’yi, onun en dinamik unsuru Kürt Hareketi’ni bütünüyle ezmediği takdirde kendini güvende hissetmiyor, hissetmeyecektir. Baskının, şiddetin, olur olmaz savaş siyasetini gündeme sokmanın nedeni budur. Kurdukları nizamı sürdürebilmelerinin başka yolu yoktur. Bu nedenle faşizmi kurumsallaştırma ve yerleştirme sürecini hitama erdirip kendilerini güvenceye almak istiyorlar. Lakin bütün çabalara rağmen istedikleri sonucu elde ettiklerini söylemek olanaklı değil. Daha da ötesi, HDP’yi tecrit edip arzu ettikleri nizamı yerleştirmek isterlerken, zaman aleyhlerine işlemeye başladı ve burjuva muhalefeti de milliyetçilik silahı kaşınarak kontrol altına alınamaz hale geldi. 31 Mart Genel Yerel Seçimleri ve 23 Haziran İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Seçim Sonuçları bunu bütünüyle gösterdi.
Türkiye’nin başına bela olan AKP-MHP-Ergenekon ittifakının iktidar katından indirilmesi bugünün en önemli meselesidir. Diğer bütün meseleler, öncelikler, bu meseleye tabi olarak ele alıp değerlendirilmelidir. Bu ittifak Türkiye’yi karanlığa sürüklüyor. En temel, en öncelikli, en acil işimiz AKP-MHP Faşist İktidar Bloku’ndan Türkiye’yi kurtarmak, ülkeyi demokratik bir istikamete sokmaktır.
Öncelikli hedef AKP-MHP İktidarı’ndan kurtulmaktır
Öncelikli hedef işaret ettiğimiz gibi bu iktidarı alaşağı etmektir. Demokrasi İttifakı’ndan bizim anladığımızı da bu hedef belirlemektedir. AKP-MHP Faşist İktidar Bloku’nun faşizmi kurumsallaştırma ve yerleştirme sürecine karşı en geniş güçlerin birliği sağlanmalıdır. Bu itibarla biz en geniş cephe siyasetinin gereğinin zaman geçirilmeksizin yerine getirilmesinin öneminin altını çiziyoruz. Burada sekter tutumlara, daraltıcı yaklaşımlara yer yoktur. Esnek, yaratıcı, kapsayıcı bir ittifak siyaseti izlemek elzemdir. Faşizmi gerçek bir tehdit olarak görüyorsak bu zorunludur. İçine sürüklendiği açmazlar nedeniyle AKP-MHP İttifakı’nın kendiliğinden Türkiye’nin başından gideceğini sanmak, “gittiler, gidiyorlar” diyerek edilgin bir konumlanışa sürüklenmek yanlıştır. Müesses nizam bu ittifaka ihtiyaç duyuyor ve bu ittifak da geleceğinin güvencesini faşist bir rejimde görüyor. Dişleriyle tırnaklarıyla iktidara tutunacak, baskıyı, sistematik şiddeti, her fırsat bulduklarında savaş siyasetini gündemde tutacaklardır ve en geniş güçlerin birliği olmadan, en geniş cephe siyasetinin gereği yerine getirilip, aşağıdan halk inisiyatifi kurulmadan iktidar katından da asla inmeyeceklerdir. Hatta hatta, önümüzdeki dönemde, her türlü provokasyona yeltenecek, gitmemek için ellerinden geleni ardlarına koymayacaklardır.
En geniş cephe siyaseti zorunludur
En geniş cephe siyasetinden, en geniş güçlerin birliğinden söz ettiğimizde kuşkusuz bundan öncelikle CHP’yi, hatta hatta esnek siyaset izlemenin gereği olarak diğer burjuva partilerini de anlıyoruz. Kuşkusuz en geniş cephe siyaseti, burjuva partilerine daha geniş alan açmakla kalmaz, toplumsal muhalefetin, onun en dinamik unsuru olan HDP’nin inisiyatifi onlara kaptırması riskini taşır. Uluslararası sermaye başta olmak üzere Türkiye burjuvazisinin hatırı sayılır kesimlerinin AKP-MHP İktidarı’na alternatif yeni arayışlar içinde olduğunu biliyoruz. İmamoğlu’nun parlatılması bunun en önemli göstergelerinden biri.
Bu tür risklerden dolayı en geniş cephe siyasetinden uzak durmak, gereğini yerine getirmemek yanlıştır. Dediğimiz gibi öncelikli görev var olan iktidarı alaşağı etmek, Türkiye’yi demokratik bir yola sokmaktır.
HDP demokrasi cephesinin sözcüsü konumuna yükselmelidir
Riski bertaraf etmenin yolu ise, toplumsal muhalefetin en diri ve kitlesel unsuru olan HDP’nin kendisini yeniden yapılandırmasından geçmektedir. HDP, siyasal konjonktür, AKP’nin sistematik baskısı nedeniyle yapmadığını yapmaya soyunmalı, demokrasi cephesinin sözcüsü konumuna yükselme becerisini göstermelidir. AKP’nin belirlediği siyasal gündeme itibar etmemek, hatta onu elinin tersiyle iterek, makro siyaset yapmakla yetinmeyerek, sınıfsal, sosyal, toplumsal ve kültürel mücadelelerin aktif bir unsuru haline gelerek ve giderek bu mücadelelerin sözcüsü konumuna yükselerek HDP yukarıda işaret ettiğimiz riski en aza indirebilir, AKP-MHP İktidarı sonrasına etkili bir biçimde hazırlanabilir. En geniş cephe siyasetiyle HDP’nin sosyal, toplumsal, siyasal ve kültürel mücadeleler içinde kendini yeniden kurması/inşa etmesi/yapılandırması birbiriyle koparılamaz bağlara sahip olan görevlerdir.
HDP sorunlarını halkla birlikte tartışma cesaretini göstermelidir
HDP çoğulcu bir partidir/öyle olmalıdır. Devrimci demokrat bir partinin başka türlü olması da düşünülemez. Daha da ötesi, bugünün dünyasında manalı sonuçlar üretebilecek bir parti, kendi sorunlarını kamuoyu önünde en açık biçimleri içinde tartışma becerisini gösteren partidir. Parti disiplini vb. argümanlarla buna itiraz etmenin manası yoktur. Bu türden argümanlar zaten geçmişte de bürokratik anlayışların belirleyiciliği altında şekillenmiş yanlış parti kavrayışlarının ürünüdürler. HDP cesaretle, kararlılıkla sorunlarını halkın önünde, halkla birlikte tartışarak güçlenir, bu şekilde halk muhalefetinin organik bir parçası haline gelebilir. Aksi takdirde, halkın temsilcisi olduğunu sanan bürokratik bir aygıt haline gelmekten kurtulamaz. Bu itibarla HDP içindeki görüş farklılıklarının HDP’nin geleceği açısından önemi büyüktür, 21. Yüzyılın devrimci demokratik partileri başka türlü olamazlar. Olmaya kalkıştıkları takdirde de halk onlara bekledikleri desteği vermez. Bu itibarla da “Demokrasi İttifakı”ndan HDP içinde farklı şeyler anlıyor olmanın hiçbir mahzuru yoktur. Bu tartışma HDP’yi ileri taşır, geliştirir.
HDP “toplumsal uzlaşı” siyasetinin parçası olmamalıdır
HDP’nin “toplumsal uzlaşı” çizgisine yerleşmesini isteyen çevreler var. Bundan kasıt sınıfsal ve sosyal çıkarları ayrı olan güçler arasında bir uzlaşı sağlamak ise, HDP’nin bu tarakta hiçbir bezi olmamalıdır. Sınıfsal ve sosyal çıkarları farklı olan güçleri uzlaştırmaya çalışmak beyhude bir çabadır. Hele hele ezilenlerin, emekçilerin çıkarlarını savunanlar böyle bir işe girişirlerse, sonuç her zaman için kendilerini kündeye getirmek olur. Onların çıkarlarının sözcüsü olduklarını düşünürlerken bir de bakmışlar ki düzenin restorasyonunun unsuru haline gelmişler. Dünya tarihi bunun çok çarpıcı örnekleriyle doludur.
AKP-MHP Faşist İktidar Bloku toplumu bilinçli, taammüden, provokasyonlar eşliğinde saflaştırıyor, böylelikle toplumsal muhalefetin sesinin kendi tabanında duyulmayacağı bir atmosfer yaratıyor, bu atmosferde kendi tabanını/seçmenini istediği gibi yönlendirmeye/şekillendirmeye çalışıyor. Bu tuzağa düşmemek gerekir. İnançlı/inançsız, laik/mütedeyyin, Türk/Kürt, Müslüman/Gayrimüslim, Alevi/Sünni vb. vb… AKP bu fay hatları üzerinde, bu gerilimleri sürekli kaşıyarak kendi tabanını/seçmenini sağırlaştırıyor. Bu tuzaktan dikkatle kaçınmak gerekir.
HDP Kongresi iki konuda net tutum almalıdır
HDP Kongresi iki konuda net tutum belirlemelidir. İlk olarak, AKP-MHP Faşist İktidar Bloku’nu iktidar katından indirmek için gerekli olan siyasal yönelimi kafa karışıklığına meydan vermeksizin kongresinde netleştirmeli ve ertesinde de bunun gereğini yerine getirmelidir. İkincisi, bu görevle ayrılmaz biçimde bağlı olarak, sosyal, toplumsal, sınıfsal mücadelelerin aktif bir unsuru olmak, giderek bu mücadelelerin sözcüsü olmak, yani demokrasi cephesinin sözcüsü olma konumuna yükselmek için gerekli kararları almalı ve kongre ertesinde de yerine getirmelidir.