Yıllarını işçilerin hak arama ve örgütlenme mücadelesine adamış bir işçi ve sendikacı olan HDP’nin İstanbul 1’inci bölge milletvekili adayı Hasan Gülüm, HDP’nin tüm inançlardan ve kimliklerden halkların ortak mücadelesinin mevzisi olduğu gibi işçi sınıfının da ortak mücadeledeki alanını açan parti olduğunu söyledi ve “İşçi sınıfı, geleceği birlikte inşa etmenin yollarını aramak için HDP’de olmalıdır” dedi.
HDP’nin Türkiye toplumundan bir çok kesimden temsiliyetin var olduğu aday listesindeki işçi adaylardan birisi de yıllarını işçi sınıfı mücadelesine adamış bir işçi ve sendikacı olan HDP’nin İstanbul 1’inci bölge milletvekili adayı Hasan Gülüm. 1980 askeri darbesinin ardından üç yıla yakın süre tutuklu kalan, dönemin gençlik örgütlerinde yer alan 1989 bahar aylarında başlayan eylemlerde hem işçi hem de rgütleyici olarak yer alarak işçi sınıfının örgütlenme talebinin yükselişine tanıklık eden Gülüm, 90’lı yıllarda işçilerin işgaller, direnişler ile bu talebini ortaya koyan isimlerden. 1990’lı yıllardan bu yana Belediye-İş 2 Nolu Şube’de sendikal çalışmalar yürüten Gülüm, uzun bir süre yürüttüğü sendika başkanlığını sağlık sorunlarından dolayı bıraktı fakat mücadeleden hiç vazgeçmedi. Devrimci Demokratik Sendikal Birlik’te örgütlenme çalışmaları da yürüten Gülüm şimdi ise işçilerin mücadelesini HDP ile Meclis’e taşımaya aday. Gülüm, HDP’den adaylığını olduğunu ve HDP’nin işçi ve emekçilerin hak alma mücadelesine sağlayabileceği katkıları değerlendirdi.
Bir çok iktidarın dönemine tanıklık eden Gülüm geçmiş dönemlerde de iktidarların işçilere ve hak arama mücadelelerine dönük saldırılarını değerlendirerek başlıyor konuşmasına. CHP’nin koalisyonda olduğu dönemin; sadece işçi sınıfına değil, devrimcilere, Kürtlere yönelik saldırıların olduğu aynı zamanda yargısız infazların, gözaltında kayıpların yaşandığı bir süreç olduğunu belirten Gülüm, “Bu dönemde önemli direnişler de yaşandı. 300’lü günlere varan işçi direnişleri, bu baskı politikalarının bir sonucuydu. Örneğin Küçükçekmece Belediyesi’nde çalışan işçilerle 34 gün süren direnişimiz oldu, ilk defa 1 Mayıs için sokağa çıkanlardık” dedi. Gülüm, AKP’nin hükümet olduğu süreçte ise esas sorunun özelleştirme ve taşeronlaştırma olduğunu ve işçi sınıfının en muzdarip olduğu saldırının bu politika olduğunu söyleyerek “O dönemde AKP’li Zeytinburnu Belediyesi’ne karşı çok uzun bir direniş örgütledik. Yine AKP’li Esenyurt Belediyesi’ne karşı 300 günlük bir direniş yaşadık. Boğaz Köprüsü’nde ilk işçi eylemini trafiğini keserek yaptık. Aynı zamanda başta Bakırköy Belediyesi olmak üzere CHP’li Belediyelerdeki direnişimiz de devam ediyor” cümleleriyle işçilerin örgütlenme hakkına yönelik saldırılara nasıl karşı durduklarını anlattı.
Gülüm milletvekilliği adaylığı ile ilgili neden HDP’de olduğu sorusuna ise başta Rojava olmak üzere Ortadoğu’da yürütülen mücadelenin temel ayaklarından birini oluşturan Kürt hareketi ile HDP’nin içerisinde kurulan dayanışmanın önemli bir sebep olduğu yanıtını verdi. Çeşitli dil ve inançları bir arada tutabilen HDP’nin ortak mücadelenin koşullarını da ortaya koyduğunu söyleyen Gülüm, “Yaşanan baskı ve şiddete karşı aynı zamanda ortak mücadelenin önümüzdeki dönemde koşullarını ortaya koymaktadır HDP. Kadın cinayetlerinin arttığı dönemde kadının eşit temsiliyetinde önemli adımlar attığı için HDP’yi tercih ettim” diyerek HDP’nin yüzde 48’lik kadın aday oranının toplumdaki karşılığının önemli bir kazanım olduğunu vurguladı. Sadece kadın kazanımı açısından bakmanın bile HDP’yi tercih etmeye yeteceğini belirten Gülüm, tavrının sadece desteklemek değil yan yana durmak olduğunu da sözlerine ekleyerek; bu nedenle işçi sınıfının da HDP’yi tüm bu ilerici yanlarından doğru bir mevzi olarak kullanması, burada örgütlenmesi gerektiğini dile getirdi. Gülüm, “Bu ülkenin en temel problemlerinden birinin farklı kimlik ve inançların inkârıdır. Çelişki sadece Türk ve Kürt ulusları arasındaymış gibi gözüküyor ancak ezilen tüm inançlar ve kimliklerin de kendini ifade etme hakkı var. HDP’nin bu hamlesi tüm kimlik ve inançların mecliste temsil edilebileceği anlamına geliyor” dedi.
Gülüm, bugün Meclis’te bulunan MHP AKP ve CHP’nin işçi sınıfına sunacağı, vereceği hiç birşey olmadığını söyleyerek sözlerine şu şekilde devam etti : “Bunu hem yerel, hem genel politikalarında görebiliriz. Bunu İzmir Karşıyaka Belediyesi işçilerinde, Bakırköy BYUAŞ işçilerinde görebiliriz. Örgütlenmek istediği için işten atılan işçilerin benzerlerini AKP’li ve MHP’li belediyelerde zaten görüyoruz. İşte bu gerçeklik, işçi sınıfının bu partilerle olan bağlarını koparmaları gerektiğini göstermektedir. Tüm farklı inançları, kültürleri, sömürüye karşı mücadele eden HDP’de birleşmenin ve burada mücadele etmenin gerekliliğini ortaya koymak gerekiyor”
HDP’nin tüm inançlardan ve kimliklerden halkların ortak mücadelesinin mevzisi olduğu gibi işçi sınıfının da ortak mücadeledeki alanını açan parti olduğunu da sözlerine ekleyen Gülüm, “Dolayısıyla HDP’de yer almak ve güçlendirmek görevimiz olarak karşımızda duruyor.Hak kayıpları yaşayan, örgütlenmek isteyen, asgari ücrete karşı mücadele veren bütün işçiler, bu alanda mücadelede edebilecekleri gerçeğini görmeli ve burada mücadele etmelidir. Geleceği birlikte inşa etmenin yollarını aramak için HDP’de yer almalıyız” şeklinde çağrı yaptı.