Halkların Demokratik Kongresi (HDK) , “Umutla, direnişle, hep birlikte özgürlüğe” şiarıyla 13’üncü Genel Kurulu’nu gerçekleştiriyor. Meral Danış Beştaş ve Ali Kenanoğlu yeni dönemde HDK Eş Sözcü olarak görevlendirildi.
Sancaktepe ilçesinde bulunan Dr. Kadir Topbaş Kültür ve Sanat Merkezi’nde gerçekleştirilen kurula, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, siyasi parti temsilcileri ile HDK bileşenleri katıldı.
Kurulun düzenlendiği salona, Türkçe, Kürtçe ve Arapça olmak üzere 6 dilde, “Umutla, direnişle, hep birlikte özgürlüğe” ile “Jin, jiyan, azadî” sloganlarının yazıldığı flamalar asıldı.
Kurul, divan belirlendikten sonra saygı duruşuyla başladı. Konuşmalara geçilmeden önce HDK’nin tarihi ve mücadelesine dair hazırlanan sinevizyon gösterimi yapıldı.
Genel Kurul’da konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Esenyurt Belediyesine kayyum atanmasına tepki göstererek, “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Böyle mi tartışacaksınız? Halkın iradesine kayyım atayarak bu tartışmaları bir yere evriltemezsiniz” dedi.
“Mevcut durum fırsatı da riski barındırıyor”
Tuncer Bakırhan, Ortadoğu’da sistemin ciddi bir kriz içinde olduğunu söyledi. Türkiye’nin bundan ne kadar etkileneceğini hep birlikte tartışmak gerektiğini ifade eden Bakırhan, “Mevcut durum fırsatlar da riskler de ortaya çıkarabilir. Ortadoğu’daki bu girdaba kapılmamak için öteden beri savunduğumuz gibi Türkiye’nin toplumsal barışını sağlaması gerekiyor. En başta Kürt meselesini diyalogla, müzakereyle, demokratik yöntemlerle çözmesi gerekiyor” dedi.
Bunun için öncelikle Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecridin kaldırılması ve görüşmelerin yapılması gerektiğini belirten Bakırhan, iktidarın da bugüne kadar kullandığı zehirli dili bir kenara bırakması gerektiğini dile getirdi.
Bakırhan, “Son günlerdeki tartışmalar halklara bir şey kazandırır mı yoksa daha güçlü tasfiye sürecini mi başlatır izlemek gerekiyor. Sanki yeni bir süreç başlamış gibi algı oluşturulmaya çalışılıyor. Süreç varsa bunun tarafları vardır. Süreç devam ettirilecekse tek taraflı açıklamalarla yürümez. Bu tartışmaların süreç olmadığını ama sürece evriltilebileceğini düşünüyoruz” dedi.
“Kayyımla tartışmaları sürece evriltemezsiniz”
Bir taraftan ‘Türkiye barışı’ndan bahsedilirken diğer yandan baskı politikalarının sürdüğünü ifade eden Bakırhan, “Halkın iradesiyle seçilen Esenyurt Belediye Başkanı’nın yerine kayyım atanmasına bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diye soruyoruz. Böyle mi tartışacaksınız? Halkın iradesine kayyım atayarak bu tartışmaları bir yere evriltemezsiniz” dedi.
Bu zorlu süreçten büyük kazanımlarla çıkmanın zemininin hiç olmadığı kadar bulunduğunu söyleyen Bakırhan, “İnsanlar hiçbir dönem olmadığı kadar bu sistemden rahatsız. Emekçiler bu sistem karşısında direniyor, greve gidiyor, Ankara’ya yürüyor… Şimdi bu itirazları örgütlemek, bir sonuca ulaştırmak bizim elimizdedir” diye konuştu.
‘HDK zamanıdır’
Daha sonra konuşan HDK Eş Sözcüsü Cengiz Çiçek, 1 Kasım Dünya Kobanê Günü bağlamında Kobanê direnişinde yaşamını yitirenleri anarak sözlerine başladı.
Ülkede ve bölgede savaş geriliminin devam ettiğini dile getiren Çiçek, “Rojava Devrimi, Kürt halkının varlığını ve özgürlüğünü koruma savunması olarak nitelenebilir. Devrim sadece kendini koruma değil, aynı zamanda özgürlüğünü de sağlamadır. Bugüne kadar kapitalist sistemin bize dayattığı egemenlik birçok şeyi ortaya çıkardı. Halkların özgürlük tarihini, sadece direnmenin yetmediği aynı zamanda özgürlüğün olması ve bu kapsamda özgürlüğün baki olması gerektiğini gösterdi. HDK programında iki egemen kutup karşısında ‘ezilenlerin komünal demokratik yaşamını mümkün kılan gerçektir’ diyor. Buradan hareketle yeni dönem için tartışılması gereken başlıklar da açılıyor. HDK gerçeğini savunmalıyız. Ülke ve bölge gerçeği ‘HDK zamanıdır’ adımının önemini bize gösteriyor. Dünya sermayesinin ve krizinin derinleştiği bir zamandan geçiyoruz. Egemenler buna karşın halklara yurtsuzluk, yoksulluk dayatıyor. Neden ‘HDK zamanı’ demek zorundayız. Filistin ve Kürdistan’da yaşananlar halkların tehlikelerle karşı karşıya kaldığını gösteriyor. Türkiye bundan azade değil” diye belirtti.
‘Barışın toplumsallaşması HDK’nin varlık gerekçelerindendir’
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük tecride dikkati çeken Çiçek, tecridin aynı zamanda halkların birlikteliğine yönelik olduğunu söyledi. Çiçek, “Bu yüzden halkların arasında bir köprü kurmalıyız. Sadece direnmek yetmiyor. 100 yıllık cumhuriyette görüyoruz ki halklar hep karşı karşıya getiriliyor. Bu yüzden ‘HDK zamanı’ demeliyiz. Kürt sorununu görüyoruz. Birileri ‘yumuşama’ dedi, Esenyurt’a kayyım atandı. ‘Çözüm süreci’ denildi ama Abdullah Öcalan’a hakaretvari çağrılar yaptılar. Görünen o ki dayatılan egemenlerin barışı kendi normalleridir. Sizin değerlerinize her gün hakaret edenler nasıl bir barış getirebilir? Barışın toplumsallaşması, halkların barışa taraf kılınması HDK’nin varlık gerekçelerinden biridir. Halklar Önderi Sayın Öcalan, 20 yıla aşkındır Kürt sorunun çözmeye çalışıyor. Bunu yaparken, aynı zamanda tüm halklar için 12 metre karelik bir yerde çözüm buluyor. Tecrit nasıl aşılır? Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğü nasıl sağlanır? soruları halkların birleşik mücadelesinden geçmektedir” ifadelerini kullandı.
‘HDK’yi büyütmeliyiz’
Çiçek, devamında sözlerini şöyle sürdürdü:
“HDK fikriyatının yok olmaya yüz tuttuğu ve toplumsallaşmadaki ısrarın azalmasında Türkiye’deki muhalefetin parçalı halinden kurtulmadığını gördük. HDK, tarihsel ittifakta önemlidir. Yine Ekmek, su kadar bu topraklarda mücadele yürütenler için HDK’nin olması gerekiyor. Toplumun politikleşmesi halen temel hedef ise HDK’ye odaklanmak onu büyütmek zorundayız. Dünya her çevrenden muazzam direnişler var. Bunları ortak güce dönüştürmek, adete yaşam damarlarındaki kılcal damarlarda gezen bu mücadeleyi ana damarlarda toplamak yapacağımız şeylerden olmalıdır.”
Ardından konuşan HDK Eş Sözcüsü Esengül Demir ise, toplumun ciddi bir baskı altında olduğunu belirtti. Halkların üzerinde küresel bir hegemonya olduğunu vurgulayan Demir, şunları ifade etti:
“Dünyanın her tarafında onlarca yüzlerce direniş odakları var. Fakat bunların birbirini görmemesi çözümü geciktiriyor. Bütün bu mücadele odaklarını en azından ulaşabildiklerimizi bir araya getirip yükseltmeliyiz. Dolayısıyla buna karşın hem örgütlü hem akılcı bir akılla bunu yapmak mümkün. Uluslararası güçlere karşı mücadele ederek bunu başaran Kobanê halklarına da teşekkür ederiz. Kobanê dünya halkları için bir umuttur. Bu yüzden asla vazgeçmemek ve her koşulda direnmek tek hedefimizdir. Mücadele sürecinde hayatını kaybeden kadınları, devrimcileri de selamlamak isterim. Halkların hakkıdır diyen ve bu yüzden yaklaşık 8 yıldır cezaevinde olan tutsaklara da selam söylemek isterim. Sevgili Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’a teşekkürlerimi yollamak isterim.”