1- HDK-HDP’nin programatik, örgütsel ve ideoloji/politika yapma sorunları vardır. Bu sorunlar çözümlenmediği taktirde, HDK-HDP zaman zaman etkili bir siyasal aktör olarak sivrilse bile, emek, barış ve demokrasi güçlerinin farklı örgütsel biçimler deneyerek elde ettiği yüzde 6-7 aralığındaki oy oranını sıçramalı olarak aşamaz, burjuva siyasal seçenekler karşısında “halk iktidarı”nın eşiğinde duran kuvvetli bir seçenek olarak belirginleşemez.
2- HDK ve HDP eklektik programlara sahipler. Programatik zeminleri “iki ülke, iki program” alarak tasarlanmalıdır.
Türkiye Kürdistanı’nda ulusal demokratik taleplerin önde olduğu, Türkiye’de emeğin taleplerinin önde olduğu “iki program” formüle edilmeli, bu iki programın kesişme noktaları “ortak program” olarak şekillenmelidir. Yani, Türkiye Kürdistanı için ayrı bir program, Türkiye için ayrı bir program, her ikisi için “ortak bir program”. Programatik zemin bu netlikle formüle edilmediği takdirde, HDK-HDP’nin özellikle Türkiye’de örgütlemeyi düşündüğü her siyasal faaliyet öncesinde, şu ya da bu siyasal çevre ya da parti, siyasal faaliyete kendi rengini vermekte ısrar edecektir. Bu ısrar HDK-HDP’nin kurullarını “mini program tartışmaları” yapan organlara dönüştürür. Şimdi olan da budur.
3- “İki ülke, iki program” “eşit” iki seksiyonu gerekli kılar. Her iki seksiyon kendi kongrelerini yapmalı, kongrelerden çıkan sonuçların kesişme noktaları “ortak kongre”de “ortak program” olarak benimsenmelidir. Bu tür örgütlenme, her seksiyonun programatik zeminlerini geliştirmelerini mümkün kıldığı gibi, ulusal demokratik taleplerin önde olduğu bir program bütünlüğü ile emeğin taleplerinin önde olduğu bir program bütünlüğünün, bu iki ayrı programatik disiplinin farklı politika önerilerinin HDK-HDP’nin kurullarında kısır tartışmalara yol açmasını önler.
4- HDP’li vekillerin kamuoyu önünde temayüz edecek suretleri, iki seksiyondan birinin programatik görüşlerinin sözcüleri biçiminde değil, “ortak program”ın sözcüleri biçiminde olmalıdır. Tersi tutum, HDP’nin BDP’lileştiği ya da BDP’nin HDP’lileştiği izleniminin doğmasına yol açar. Her iki izlenim de HDP’nin sakatlanmasından başka bir amaca hizmet etmez. Her iki türden izlenimin samimi ya da gayri-samimi olarak olduğu/yaratılmaya çalışıldığını bildiğimize göre, vekillerin performansının orta vadede HDP’nin kamuoyunda oluşacak suretinde kritik önemde olduğunu belirtmemiz gerekir.
5- “iki ülke, iki program”, Fırat’ın doğusu ile batısında aynı propaganda/ajitasyon, aynı ideolojik yönelim/çalışma tarzıyla sonuç alınamayacağını gösterir. Türkiye’de ve Türkiye Kürdistanı’nda yapılacak olan propaganda/ajitasyon ve yürütülecek ideolojik mücadele / çalışma tarzı aynı olamaz. İstanbul’da konuşulduğu gibi Diyarbakır’da, Diyarbakır’da
konuşulduğu gibi İstanbul’da konuşulamaz. Bu gerçek bütün propaganda materyallerinin, ajitasyon dilinin, ideolojik mücadelede öne çıkarılacak öğelerin ve çalışma tarzının inceliklerinin etraflıca ele alınmasını gerektirir.
6- Geçmiş bütün deneyimler seçimlerde yüzde 6-7 çıtasını aşamadığımızı ortaya koyuyor. BDP ve öncülleri, nerede ise 10 yıldan daha fazla bir zamandır Türkiye Kürdistanı’nda Kürt seçmenin oylarının çoğunluğunu alma başarısını gösterdiler. Çeşitli örgütsel biçimlerde katıldığımız seçimlerde bu oran Türkiye’de yüzde 1-2 aralığındadır. Bu azımsanmayacak bir rakam olmakla birlikte, bu aralıkta patinaj yapmak Türkiye siyasetinde etkili bir halk seçeneği olarak temayüz etmeyi
mümkün kılmaz. Bu aralığı aşmak her şeyden evvel Türkiye’de emeğin taleplerinin öncelikte olduğu bir programı, bu programa uygun propaganda / ajitasyonun yürütülmesini, buna koşut bir ideolojik mücadele/çalışma tarzının ortaya konulmasını gerektirir. Bu aynı zamanda ayrı bir örgütsel konumlanışı da zorunlu kılar.
7- HDP konfederal bir parti olarak örgütlenmelidir. Türkiye Kürdistanı’nda Kürt Özgürlük Hareketi’nin başat güç olduğunu düşündüğümüzde, özellikle Türkiye’de HDP’nin varlığını sürdürebilmesi için bu zorunludur. HDKHDP’nin
Türkiye programı, hiç bir şart altında HDK-HDP’nin Türkiye seksiyonunu oluşturan güçlerin programları ile örtüşmez, örtüşmesi beklenemez. Örtüştürme doğrultusundaki her türlü çaba HDK-HDP’yi atomize eder, hatta bu doğrultuda ısrar HDK-HDP’yi dağılmanın eşiğine getirir. Sosyalizm iddiasından vazgeçmemiş hiçbir sosyalist parti, örgüt ve çevre kendi programının isterleri doğrultusunda örgütlenmekten, mücadele yürütmekten vazgeçmez. Bu güçlerin kendi programlarının kâğıt üzerinde kalacağı bir siyasal hayat sürdürmesini, bütün siyasal faaliyetlerini HDK-HDP çatısı altına sığıştırmalarını beklemek çoğulculukla örtüşmediği gibi, bu güçlerin siyasal ve örgütsel hakikatini reddetmek anlamına gelir.
8- Yukarıda işaret ettiğimiz gerçek HDK-HDP’nin devrevi kampanyalar yoluyla siyasal faaliyet yürütmesini de zorunlu kılar. HDK-HDP her yıl birkaç devrevi kampanya örgütleyerek siyasal faaliyetini sürdürmelidir. Bu kampanyalar esnasında HDK-HDP’yi oluşturan güçler bütün gövdeleriyle bu kampanyanın unsuru olmalıdır. HDK-HDP’nin programı ile onu oluşturan güçlerin programları arasındaki “çelişkiyi” ortadan kaldırmanın başka bir yolu yoktur.
Bu yazı ilk olarak Siyaset gazetesinde yayınlanmıştır.