Ahmet Saymadi yazdı: Hayır’ın başarıya ulaşması için ‘Hayır’ tarafında yer alanların, topluma vaatlerini çok net anlatması gerekiyor. Çünkü ortada referandum sonucunu tanımama ihtimali olan bir yönetim var. Bu sebeple, sadece ‘Hayır’ demenin argümanları yerine, ülkenin geldiği durum ve buradan çıkış yollarına dair bir program anlatılmalıdır.
AHMET SAYMADİ
AKP ve Erdoğan, ülkedeki eksikli burjuva demokrasisini bile ortadan kaldıracak olan anayasa değişikliği paketini parlamentodan geçirmeyi başardı. Muhtemelen Nisan ayının ilk haftası anayasa değişikliği paketi için referandum sandığı kurulacak. Bu anayasa paketini durdurmamız mümkün, ama öncelikle nasıl bir yol izleneceği noktasına epeyce mesai yapmamız gerekecek.
Anayasa paketinin ne getirdiği noktasında toplumda ciddi bir bilgi eksikliği var. Çünkü değişiklik paketi Anayasa Komisyonunda, basına kapalı görüşüldü. Parlamentoda da görüşmeler gündüz yerine gece yapıldı. Yangından mal kaçırır gibi yapılan bu görüşmelerin ardından, değişiklik paketi son oylamada parlamentodan 339 oyla geçti.
Anayasa değişikliğinin parlamentoda AKP’li ve MHP’li milletvekillerinin oylarıyla geçmesi ve bu iki partinin 1 Kasım seçimlerinde aldığı oy toplamının yüzde 65 civarında olması, ‘Hayır’ cephesinde bir umutsuzluğa sebep oluyor. Bununla birlikte ‘Hayır’ diyeceğini açıklamış olan HDP’nin, Kürt illerindeki seçmenlerinin birçoğu, kentlerde yaşanan yıkım sebebiyle yer değiştirdi. Bu durumun epeyce bir insanın sandığa gitmesine engel olacağı aşikardır.
Bu faktörler dışında Erdoğan’ın ve AKP’nin devlet gücünü elinde bulunduruyor olması da önemli bir etken. Şu anda ‘Evet’ kampanyasında ne yapacağını planlayan AKP’nin hangi araçlarla kampanya yürüteceği meçhul. Ancak, AKP’nin aldığı 7 Haziran yenilgisinden sonra 1 Kasım seçimlerine nasıl gittiği akıllarda… Aynı yöntemlerle referanduma gitmeyi planlayabilir. Nihayetinde bir OHAL döneminde olduğumuz, bunun iktidara ‘olağanüstü’ yetkiler verdiği, ‘olağanüstü’ imkanlar sağladığı açık. Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, ‘‘Bundan sonra da suikastlar, canlı bombalar, vesaireler bunlar devam edebilir. Türkiye’nin güçlü bir şekilde yoluna devam etmesini engellemek istiyorlar. Referandumda büyük oranda ‘Evet’ çıktıktan sonra da bu terör örgütleri, hiçbir şekilde sesi soluğu çıkmayacak noktaya gelirler.” Sözleriyle toplumu açık açık tehdit etti. Yandaş yazar Abdulkadir Selvi de, önümüzdeki günlerde Irak’a yönelik ‘Dicle Kalkanı’ gibi bir operasyonun başlayabileceğini yazdı.
AKP referanduma, ‘‘Fırat Kalkanı ile IŞİD’le savaşan, Dicle Kankanı ile PKK ile savaşan hatta Kandil’e yürüyen; FETÖ ile mücadele eden; Ekonomik darbe altında olan bir hükümet’’ algısıyla gitmeyi planlıyor olabilir. Diğer taraftan OHAL koşullarının verdiği imkanlarla, ‘Hayır’ kampanyası yürüten sol sosyalist çevreleri etkisiz hale getirmek için kullanabilir. Zaten binlerce üyesi tutuklu olan HDP ve DBP’yi kapatmaya kalkabilir. Başkaca sosyalist partilere kapatma davası gelebilir. Artık ne kadar kaldıysa, basın yayın organları kapatılabilir. Hasılı AKP, kaybedeceğini anladığı anda, muhalifler üzerindeki basıncı arttırabildiği kadar arttırmaya çalışacaktır. Bugüne kadar yaptıklarına bakılınca bu ihtimaller pek de uzak görünmüyor…
Ancak tablo bu kadar karanlık görünse de bu referandumdan ‘Hayır’ çıkması imkânlar dahilinde. Hatta ‘Hayır’ oldukça meşru bir zeminde ve rüzgar ‘Hayır’dan yana.
Burada ‘Hayır’ı avantajlı kılan birkaç unsur var;
Birincisi işsizlik ve ekonomideki kötü durum. Genç işsizliği yüzde 20’ye ulaştı. Birçok şirket işçi çıkarırken, birçok şirkette ise işçilere zam yapılmadı. Diğer taraftan işçilerin alım gücü azaldı. Asgari ücret erimesine rağmen sadece 104 lira arttı. Döviz kurları ortada, durumun daha kötü olacağı aşikar. Bu koşullar, AKP’nin ekonomide istikrar söylemini daha şimdiden boşa düşürmüş durumda.
İkinci husus huzur ve istikrar söyleminin karşılık bulmaması olabilir. 1 Kasım’dan önce ‘Biz gelirsek terör biter istikrar gelir’ diyen Davutoğlu’nun söylemlerinin bir karşılığı olmadığı ortaya çıktı. Türkiye 1 Kasım’dan sonra da onlarca saldırının hedefi oldu, bu saldırılar yetmezmiş gibi ‘Fırat kalkanı’ operasyonu başladı. Şimdi aynı söylemi Numan Kurtulmuş devralmış durumda. Kurtulmuş ‘Evet çıkarsa terör biter, istikrar olur’ diyor. Bu yalana toplumun bir kez daha inanmayabilir, bu imkanlar zorlanabilir.
Üçüncüsü 15 Temmuz’dan sonra Muhafazakar tabanda, Fethullah Gülen Cemaatine yönelik süren operasyonlar, operasyonların Cemaat üyesi olan ve darbeyle ilgisi olmayan üyelere de ulaşması, muhafazakar tabanda bir kırılma yarattı. Devlet baskısıyla süren bir cadı avı var ve bunun nerede ne zaman biteceği belli değil. Muhafazakar kesimlere yönelik de polis devleti ve istihbarat devleti uygulamaları sürüyor. AKP’nin siyasi tasfiyelerinin büyük çoğunluğu aslında AKP içine dönük. Yani Erdoğan’a rakip olacak herkes tasfiye ediliyor. Bu konuların altı ısrarla çizilirse karşılık bulabilir. Ayrıca Saadet Partisi de ‘Hayır’ diyeceğini açıkladı.
Dördüncüsü MHP tabanı için de benzer bir durum geçerli. MHP’de bütün gücün toplandığı kişi olan Genel Başkan Devlet Bahçeli, AKP’den aldığı destekle parti içerisinde kendisine muhalif olan başkan adaylarını partiden attı. Partiye ilçe mahkemelerinden alınan kararlarla kongre yaptırmadı. Başkanlığa hayır diyen il ve ilçe teşkilatlarını görevden aldı. Tek adam yönetiminin ne anlama geldiğini bu aralar herkesten iyi onlar biliyor.
Dolayısıyla; Saadet Partisi’nden Nur Cemaati’ne; Milli Gazete’den Yeni Asya’ya; Ülkü Ocakları’ndan MHP teşkilatlarına; Yeniçağ Gazetesi’nden muhalif MHP’lilere; CHP’den HDP’ye; SYKP’den Halkevleri’ne; Haziran Hareketi’nden TKP’ye kadar çok geniş bir yelpazede cereyan eden ‘Hayır’ rüzgarı var. Herkesin ‘Hayır’ gerekçesi bir başka.
Son olarak dikkat etmemiz gereken üç husus var: ‘Hayır’ tarafında yer alanların, ‘Evet’, tarafında yer alanları ikna etmesi için, onların argümanlarını kullanmasına gerek yok. CHP’nin Milliyetçi bir söylem tutturmasına, HDP’nin İslamcı bir söylem tutturmasına, sosyalistlerin sağ kaymasına gerek yok. Her siyasi özne ancak kendisi olarak başarabilir. Halk bir fikrin aslı varken kopyasına teveccüh etmeyecektir. Unutmayalım HDP kendi politikalarından taviz vermeyerek yüzde 13 aldı. Samimiyetten uzak, anlık taktik söylemler hemen fark edilir ve inandırıcılığı yoktur.
İkinci olarak ise; farklı görüşlerdeki insanları kapsayacak bir dile ihtiyaç var. Hakaret ederek, aşağılayarak, Hayır’dan sonra başlarına bir iş geleceğini belirterek bir yere varamayız. Bu ‘Hayır’ kampanyası, bugüne dek AKP’nin kutuplaştırdığı, böldüğü kesimleri, bir araya getirebilir. AKP iktidarıyla birlikte iktidar olduğunu düşünen mütedeyyin kesimler, tekrar karanlık günlere döneceği hissine kapılmamalı. Ortada ‘Evet’ ve ‘Hayır’ kampları yerine başka kamplar olduğu vurgusunun altını çizmeliyiz. Bir tarafta halk var diğer tarafta halk düşmanları, bir tarafta emekçiler var diğer tarafta rantiyeciler, ihaleciler, hırsızlar. Bir tarafta bu memlekette canı pahasına yaşayanlar var, diğer tarafta koruma ordularıyla gezenler. Bir tarafta memleketini düşünen yurtseverler var, diğer tarafta sadece kendi çıkarını düşünen bir grup asalak var. Bir tarafta barış yanlıları var diğer tarafta savaş yanlıları var!
Üçüncü husus ise, ‘Hayır’ tarafında yer alanların, topluma vaatlerini çok net anlatması. Çünkü ortada referandum sonucunu tanımama ihtimali olan bir yönetim var. Bu olasılığın bir konuşulması birçok insanın sandığa gitmemesine ya da, ‘Hayır desem de bir şey değişmeyecek, ‘Evet’ vereyim başım ağrımasın’ demesine sebep olabilir. Bu sebeple, sadece ‘Hayır’ demenin argümanları yerine, ülkenin geldiği durum ve buradan çıkış yollarına dair bir programın anlatılmasıyla olumlu bir sonuç alınabilir.
Toplum çok net bir biçimde çıkış arayışındadır. Böylesi umutvar, gelecek planı ve çıkış programı net, kapsayıcı bir kampanya olabilecek her türlü olumsuz sonuca yönelik bir hazırlık imkanı da yaratabilir.