HDP Selahattin Demirtaş’ı aday göstererek, Kürt hareketinin seçmen tabanının Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birinci turunda seçilmesinden sorumlu tutulmasının önüne geçti
Cumhurbaşkanlığı seçimi tablosu tamamlandı. CHP-MHP-Geleneksel büyük sermaye-Gülen Cemaati ve bunları arkalayan ABD/İngiltere/İsrail menşeli kliklerin “çatı adayı” Ekmeleddin İhsanoğlu ve HDP’nin adayı Selahattin Demirtaş’ın ardından Tayyip Erdoğan da çoktandır bilinen adaylığını ilan etti.
Haziran İsyanı belki AKP iktidarını yıkamadı ama isyan Türkiye siyasetinin yeniden yapılanmasına yol açıyor. İsyanın sokağa Türkiye siyasetinin önemli bir gücü ve referans noktası olarak kazandırdığı meşruiyetin siyasi mücadele alanının geneline ilişkin sonuçlarını ayrıca tartışmak gerekiyor. Ama isyanın gözle görülür ilk büyük sonuçları temsil alanında ortaya çıkıyor. Yerel Yönetim Seçimleri’nden sonra Cumhurbaşkanlığı seçimleri, Türkiye’de temsil siyasetinin yeniden oluşan temel kümelenmelerini şekillendirecek ikinci büyük adım olacak.
İsyan her şeyden önce AKP iktidarını yeniden yapılandırıyor. AKP, isyan sonrasında bir “tek adam partisi”ne dönüşürken AKP iktidarı otokratik bir diktatörlüğe doğru ilerleme yolunu tuttu. Erdoğan Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturarak Putin tarzı bir otokrat olabilecek mi; AKP ve arkasındaki güçler bu evrim çizgisine ne ölçüde uyum gösterecek bilinmez ama Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı’nın bu yönde atılmış stratejik bir adım olduğu açık.
CHP, isyan’ın “AKP iktidarını yıkma” çağrısını egemen sınıfların kulağıyla dinledi ve Türkiye toplumunun önüne AKP iktidarını devirecek gerçek bir “egemen sınıf alternatifi” koymaya yöneldi. ABD/İngiltere/İsrail yönetimlerinin güçlü gruplarının ve geleneksel büyük sermayenin desteğini almayı ön plana koyan CHP, MHP ve Gülen’le şekillendirdiği iktidar seçeneğini CHP’nin seçmen kitlesine dayatmayı Cumhurbaşkanlığı seçiminde de sürdürüyor. CHP’nin seçmen kitlesinin bu dayatmayı bir noktaya kadar kabullenebileceğini yerel yönetim seçimlerinde gördük. Ancak CHP’nin bu politikasının, yerel yönetim seçimlerinde uğradığı başarısızlıktan sonra Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sürdürülebilmesi oldukça güç görünüyor. Bu politikanın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de başarısızlığa uğramasının CHP’de bir parçalanmayla sonuçlanması ise sürpriz olmayacak.
HDP ise Selahattin Demirtaş’ı aday göstererek, Kürt hareketinin seçmen tabanının Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birinci turunda seçilmesinden sorumlu tutulmasının önüne geçti. Yerel seçimlerdeki %6′lık HDP oyundan bir kısmının birinci turda Erdoğan’a kaymasını önlemeyi de hedefleyen bu hamleyle birlikte Kürt hareketi sol seçmen nezdinde şimdiye kadar elde edemediği çok geniş bir diyalog zeminini yakaladı. Her şeyden önce bu hamle, “Kürtler AKP ile anlaştı, ya birinci turda zayıf bir aday gösterecekler, ya da ikinci turda boykot yaparak Erdoğan’ın kazanmasına hizmet edecekler” tezviratı yapan ırkçı-Kemalist devletçi “sosyal demokratlar”ı zor durumda bıraktı. İhsanoğlu ve Demirtaş’ın birlikte adaylığı, bu kesimi bu iki adaydan birine oy vermek ya da seçimleri boykot etmek seçeneklerine mahkum ederek, “Ergenekon” yenilgisinden sonra “tarihin dışına düştüklerini” kanıtladı.
Ancak Demirtaş’ın adaylığının, CHP’nin egemen sınıflara alternatif sunmaya odaklı politikasını sindiremeyen “sol seçmen”e, dolaylı olarak Tayyip Erdoğan’a oy vermek zorunda kalmadan tepki gösterme imkanı olarak somutlaşmasının önünde temel bir engel bulunuyor. Bu potansiyeli oluşturan “sol seçmen”in Haziran İsyanı’nın büyük kitlesiyle örtüştüğü biliniyor. Bu kitle ile Haziran İsyanı’nı kriminalize eden İhsanoğlu arasındaki mesafenin bir benzerinin isyanı darbecilerin kontrolünde olmakla suçlayan Demirtaş ile de olduğu unutulmamalı. Demirtaş’ın ve yasal Kürt siyasetinin “Haziran İsyanı’nı yanlış değerlendirdiklerini” söyleyerek özeleştiri yapan Cemil Bayık’ın ferasetini göstermediği de biliniyor. Demirtaş’ın kendisi ve yasal Kürt siyaseti adına inandırıcı bir özeleştiri yapmadan bu kitleyle buluşabilmesinin kolay olmadığı da görülmeli.
HDP’nin bir şekilde bu inandırıcılığı sağlaması ve Haziran İsyanı’nda seferber olan sol seçmen kitlesiyle buluşmasıyla Demirtaş’ın oylarının %10′u yoklaması, HDP’nin “Kürt sorunu merkezli reel politiker Türkiye siyaseti”nin yeniden yapılandırılmasını gündeme getirecektir. Aksi durumda, Demirtaş’ın oylarının yine %6′lar etrafında dolaşması halinde ise Kürt hareketinin milliyetçi kesimlerindeki Türkiye solunu küçümseyen tutumlar taze bir güç kazanacaktır.
Haziran İsyanı, 19.yy ortası Avrupasındaki “Komünizm Hayaleti” gibi iş görüyor. Anlaşılan, İsyan’ın soluğu daha uzun bir süre Türkiye Siyasetinin ensesinde hissedilecek. Kimi ondan ürküntü duyacak, kimiyse beklenen bir dostun sıcaklığını.
Sendika.Org