Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Meclis’te düzenlenen 23 Nisan Özel Oturumu’nda değerlendirmelerde bulundu.
Konuşmasına çalıştırılan çocukları hatırlatarak başlayan Hatimoğulları, “Başta Meclis olmak üzere siyaset kurumlarına bu çocuklara karşı sorumluluklarını yerine getirmeye davet ediyorum” dedi.
Filistin ve Kurdistan başta olmak üzere tüm Ortadoğu’da, demokratik müzakere ile çözülecek sorunların şiddete havale edilmesinden dolayı çocukların katledildiğine dikkat çeken Hatimoğulları, “Mücadelemiz çocuk işçiliğinin son bulması, erken yaşta evliliklerin sonlandırılması, çocuk istismarının olmaması, çocukların öldürülmemesi ve aydınlık yarınlarda yaşayabilmesi içindir” vurgusu yaptı.
Hatimoğulları şöyle devam etti: “Yüzyıllık Cumhuriyet tarihi, aynı zamanda darbelerin, ekonomik krizlerin, istikrarsızlığın ve otoriterliğin tarihidir. İlk yüzyılda rejim demokrasiye hep mesafeli durmuş; toplumun demokratik taleplerini kriminal vaka haline getirerek tanımamış, buna itiraz eden tüm kesimleri şiddet yöntemleri ile bastırmaya çalışmıştır. Cumhuriyet bugünkü varlığını ülkede yaşayan bütün halklara, inançlara ve emekçilere borçludur. Buna rağmen bu kurucu iradeyi yok sayan anlayış halen devam etmektedir.
Demokratik anayasa vurgusu
İnkarın kaynağını bulmak ve bununla yüzleşmek tüm siyasal dinamikler açısından bugün büyük bir sorumluluk haline gelmiştir. 1920 yılı öncesinde devrede olan tekçi siyasi anlayış, 24 Anayasası’yla yeni ulus devletin katı ve sistematik aklı haline dönüşmüştür. Tarihsel inkâr, temel referanslarını ülkenin tüm farklılıklarını yok sayan 1924 Anayasası’ndan almaktadır. Tek tip yurttaş yaratma, merkeziyetçilik ve inkâr konularında daha sonra yapılan tüm Anayasalar, maalesef 1924 Anayasası’nın kötü birer kopyası durumuna düşmüştür. Bugün Türkiye toplumunun temel ihtiyaçlarının başında demokratik bir anayasa gelmektedir. Cumhuriyetin ilk yüzyılında devlet kendisine tek tip ve sermayenin hizmetinde bir halk yaratmak istemiştir ama başarısız olmuştur. İkinci yüzyılda siyasetin görevi, yaşanan sorunlara kalıcı çözümler getirecek olan halkların demokratik yönetimini kurmaktır. Bunun önemli adımlarından birisi Demokratik Anayasa yapım sürecine girmektir. Bunun için yapılması gereken acil şeyler; çatışma ve kutuplaştırıcı iklime son vermek, toplumsal barışı tesis etmek en geniş toplumsal mutabakatı aramak üzere yol ve yöntemler üzerinde çalışmaktır.
‘Çıkış yolu toplumsal mutabakatın güncellenmesi’
Cumhuriyetin ikinci yüzyılında krizlerden çıkışın yolu 1920 ruhuyla 1921’de yapılan toplumsal mutabakatın güncellenmesinden geçmektedir. Yüzyıllık cumhuriyetin demokrasi krizlerinde İttihat ve Terakkicilerle, Hürriyet ve İtilafçıların büyük sorumluluğu oldukça büyüktür. Cumhuriyetin ikinci yüzyılında, geçmişle yüzleşme ve geleceğin demokratik inşası siyaset kurumunun temel görevidir.”
“Kürt sorunu bir tanınma ve statü sorunudur” diyen Hatimoğulları, Kürt sorununun demokratik müzakere, özgür siyaset ve evrensel hukuk ile çözülebileceğine işaret ederken, Shakespeare’in, “Bir taştan çiçek açmasını beklemek” sözlerini hatırlattı ve “Çiçeklerin açması ve gerçek baharın gelmesinin tek yolu müzakereye dayalı demokratik çözümün ta kendisidir” dedi.
Hatimoğulları, “Burada Meclis kurucu bir iradeyle Kürt meselesinin çözümü ve Türkiye’nin demokratik bir yüzyıla adım atmasının tarihi bir sorumluluğuyla karşı karşıyadır. DEM Parti olarak bizler çözüm konusunda dün olduğu gibi, bugün de elimizi taşın altına koymaya hazır olduğumuzun altını bir kez daha çiziyoruz” sözlerini kullandı.
‘Geçmişe borcumuz, geleceğe sözümüz var’
Hatimoğulları sözlerine şöyle devam etti: “Bu ülkeye gerçek ve kalıcı bir bahar; Kürt sorununun demokratik çözümü başta olmak üzere herkese daha fazla iş-aş-ekmek verilmesinden ve bu sistemin kurulmasından daha fazla demokrasi, özgürlük, eşitlik ve adaletin tesis edilmesiyle mümkündür. Yaşadığımız bölgede yeniden savaş projeleri tesis edilirken, kan ve gözyaşıyla gündeme geldiği bir eşikte; ortak bir yaşam ve demokratik bir toplum için tüm kesimlerle konuşmaya, sorunlara müzakere yoluyla çözümler konusunda yol almayı isteriz elbette. Bu sebeple gelin yamalı 12 Eylül darbe anayasasından hep birlikte kurtulalım ve Demokratik Cumhuriyeti beraber inşa edelim. Gelin, başta parlamento olmak üzere siyaset kurumunu her türlü vesayetten kurtaralım. Gelin dünyada tohumu ekilen, Ortadoğu’da fidelenen savaş ve kargaşaya karşı Türkiye ve bölge halklarını korumak adına büyük bir iç barış mutabakatı yapalım.
Geçmişe borcumuz; çocuklara, geleceğe sözümüz var. Ülkeyi hak ettiği refaha, barışa ve demokrasiye kavuşturmak için ortak akıl ve ortak mücadele konusunda kararlı ve hazırız. Ve buradan sevgili çocuklara seslenmek istiyorum; Çocuklar inanın, güzel günler, güneşli günler göreceğiz. Biri peri masalı dinler gibi motorları maviliklere süreceğiz. Özgür ve mutlu bir ülkeye sizlere hep birlikte armağan edeceğiz. Bu da buradan siz sevgili çocuklara sözümüz olsun.”