Levent Topaloğlu yazdı: Halil Öğretmenin izi yol olsun
Öğretmenin Canım Benim Canım Benim
Pek çoğunuz geçtiğimiz aylarda bu ismi duydunuz.
Halil Serkan Öz
Bu olayı duyduğumda nedense aklıma ilkokul yıllarımdaki öğretmenim geldi.Ona göre yanlış birşey yaptığımızda hepimizin sıraya dizilip tokatlanması gerekirdi ve gerekeni de her seferinde yerine getirirdi.
Okul hayatımız boyunca bu durum böyle devam etti ve hiçbirimiz aslında bu durumu ailelerimize söylemiyorduk, çünkü bunu hakettiğimizi düşünüyorduk.Yanlış birşey yaptığımızda bunun mutlaka karşılığı olmalıydı bize böyle öğretilmişti.Başka okullarda yine başka şekillerde fiziksel yada psikolojik olarak şiddete maruz kalıyorduk.Sesimizi çıkartmıyorduk, nede olsa dayak cennetten çıkma birşeydi.Bütün bu yaşananları unutmadığıma göre, çokda etkili bir yöntem olsa gerek!
7 yaşında bir çocuğun bile yaptığı hataların cezalandırılması gerektiği akıllarımıza işlenmeye başlamışsa zaten Halil Serkan Öz gibi bir öğretmenin sakalları uzun, üstü başı dağınık olarak sınıfta bulunma hatasının da bir karşılığı olmalıydı elbette.
O an hayatı boyunca hiç görmemiş olduğu bir adam sınıfa girmişti.Takım elbiseli mevkiisi yüksek bir şahsiyetti kendisi.Apoletleri yoktu omuzunda, ama rütbeli biriydi bir Valiydi karşısındaki.Yetkileri vardı istese okuldaki bütün öğretmenleri sürdürebilecek kadar güçlüydüde.Gücünü kullanmaktan da çekinmedi elbette.
Azarladı önce ,dişleri sivriydi pençeleri uzundu avını ısırması gerekirdi açtı ağzını, önce “Dilenci” dedi.Avını yakalamıştı bir kere, bırakmazdı sindirmek için tekrar açtı ağzını “Anarşist” dedi.Ona göre öğretmenin neyi ,nasıl öğreteceğinden çok giydikleri daha önemliydi.Saçı sakalı uzunsa anarşist ,kılığı kıyafeti bozuksa dilenciydi. O an bütün sınıf susmuştu, öğrenciler şaşkındı yıllardır onlara döverek değil severek birşeyler öğreten samimi ,sıcak ilişkiler kuran düşeni kaldıran o insan karşılarında erimişti bir kere.Çık dedi dışarı “çık saçını sakalını kes öyle gel” dışarı çıktı Halil öğretmen.
Günler geçti aradan, kendisine yedirememişti bu durumu sürekli o anı düşünüyordu içi cız ediyordu kahroluyordu her seferinde.Bir gün kalbi dayanamadı artık bu duruma, bazı insanların onurları kalplerine bağlıdır ya onuru kırılmıştı bir kere,durdu kalbi daha fazla kırılmamak için.
Hayatı boyunca yaşamak için direnen o insan direnememişti belki de çünkü onun sıcak bir koltuğu yüksek bir mevkii yoktu,sıradan bir ailenin sıradan bir öğretmen çocuğuydu. Ama karşısında ensesi kalın bir ‘insan’ vardı bir dediği iki edilmezdi, dünyaya ne katmış desen bilinmezdi ama para ve mevkii satın alırdı ya herşeyi, oda almıştı kendince birşeyler. Hayatı boyunca hep saygı gören insan olmuştu ama saygının ve onurun ne demek olduğunu öğrenememişti Vali Bey.Öğrencilerinin karşısında azarladığı öğretmeninde bir gururu olabileceği aklına gelmemişti hiç. Sıradan bir öğretmenin bıraktığı iz kadar belirgin değildi dünyadaki yeri, bunun ezikliğini yaşıyordu hep, işte bu yüzdendi kendi gibi olmayanlara karşı kin duyması.
Aradan yıllar geçti artık bir öğretmen adayıyım bende.KPSS kuyruklarında yaşlanacağım belki,yıllarca bekleyeceğim emeklerimin karşılığını almayı, her yıl onlarca öğretmenin yaptığı gibi tenha bir köşede umudunu yitirmiş biri olarak hayatıma son vereceğim belkide.Yada sırf hayatta kalabilmek için özel bir okulda yada dershanede batan geminin malları misali satacağım bildiklerimi.Ama asla usanmayacağım bildiklerimi öğretmekten yaşamak iz bırakmaktır ya işte, Halil öğretmenin izi de yol olsun bize.