SEÇTİKLERİMİZ – Hüsnü GÜRBEY – Mahsuni GÜL Divriği Gazetesi için yazdı: Alevilerin Serçeşmesi (Baş Çeşme) olarak kabul edilen, her Alevinin ölmeden önce mutlaka gidip yüz sürme dileği tuttuğu Hacı Bektaş Dergâhının yazılı belgeleri ve yazışmaları devlet eliyle dağıtılmış.
Alevilerin inanç bakımından en kutsal kabul ettiği, Serçeşme olarak bilinen Hacı Bektaş Dergâhının yazılı belgeleri ve kayıtları devlet eliyle ortadan kaldırılmış.
Yüzyıllarca Dergâhta saklanan en değerli Alevi Belgeleri zamanın Sovyetler Birliği’nin “Leningrad Şehir Müzesi”ne Türkiye eliyle hediye edilmiş. Belgelerin bir kısmı da Hacı Bektaş Dergâhı’ndan alınarak Edirne Etnoğrafya Müzesi’ne gönderilmiş. Çoğu ise, dönemin Milli Eğitim Vekaletinin 8/7/ 1953 tarih ve 891.2.1065 sayılı emirleriyle imha edilmiş.
Hacı Bektaş Dergâhı’nın başına gelenler ise daha vahimdir. Dergâh 30 Kasım 1925 tarihinde kapatılmış ve eşyaları Ankara Etnografya Müzesi’nde bulunan eserler listesine 1179 adet olarak sıra no, envanter (döküm) no, eşyanın adı, evsafı ve ölçüsü tek tek belirtilerek kayıt altına alınmıştır. Ancak, dergâhın 1960 yılında yeniden açılması gündeme gelince, dergâhın eşyalarına bir hal oluyor.
600 yıllık dergâhın eşyalarına ne oldu dersiniz? Arşivde (BCA 30-18-1-2/154-84-5) bulduğumuz belgeleri görünce biz de en az sizler kadar şaşırdık. Evet değerli okuyucular, 600 yıllık dergâhın eşyalarının bir kısmı başka müzelere, bir kısmı Sovyetler Birliği’ndeki Leningrad (Sen-Petersburg) şehir müzesine [verilmiş]. En acısı da, bir kısmının imha edildiğini tespit ettik.
Konu hakkındaki belgeler şu bilgileri vermektedir:
“Kırşehir vilayetinde bulunan Hacı Bektaş Türbesi’nin 16 / 9/ 1925 tarih ve 2509 sayılı kararname gereğince Etnoğrafya Müzesine alınmış olan eşyasının iadesi ve burasının müze halinde tanzim edilerek umuma açılması Maarif Vekaletinin 1 / 3/ 1960 tarihli ve 732.48-00877 sayılı yazısı üzerine 3566 sayılı kanunun 1 inci maddesine göre İcra Vekilleri Heyetince 2/ 4/ 1960 tarihinde kararlaştırılmış olduğu belirtilmiştir.” Ve belgenin devamında “5 Türbe’nin halkın ziyaretine açılmalarının bakanlıkça lüzumlu görüldüğünün ve 10 Mart 1956 gün ve 4 / 6862 sayılı İcra Vekilleri Heyeti kararıyla bunlardan duhuliye (giriş) ücreti alınması da takarrür etmiş (kararlaştırılmış) bulunduğundan hazineye bir miktar menfaat sağlayacakları da aşikâr bulunmakta olduğunun altı çizilmiştir.”
Belgelere göre Sen Petersburg’a (Leningrad’a) gönderilen eserler:
*… 85 numaralı ve 364 a (Ruslara hediye edildi) Envanter numaralı “Nefir. Boynuz kayışlı 15/ 3/ 930 icra vekilleri heyetinin 8/ 1/ 930 tarihli kararıyla Leningrad Şehir Müzesine hediye edilmiştir)
Türkiye müzelerine gönderilen eserler:
*152 numaralı ve 708 a, b, c Envanter numaralı “İki hilal yüzü karşı karşıya aralarından mızrak geçer, ağaç sapının ucunda sivri demir var. (Kültür Bakanlığının 15/11/1937 tarihli 4016/2116 sayılı emriyle Edirne Etnoğrafya Müzesine gönderilmiştir.)”
*155 numaralı ve 722 a Envanter numaralı “Pirinç, hilal yüzü var ve çekiç tarafı kazma gibi sivri. Kültür Bakanlığının 15/11/1937 tarihli 4016/2116 sayılı emirleriyle Edirne Etnoğ. Mz. gönderilmiştir)”
Ve İmha edilen eserler:
*169 numaralı ve 883 a Envanter numaralı “Levha. Tahta üzerine siyah kâğıt. Tahtaya yapıştırılmış beyaz kâğıt üzerine (Arifi serhüdayı laniyam) diye başlayan 14. satır yazı (Kabetül uşşak oldu bu makam 1234) diye sona ermektedir. Çok haraptır.” Parantez içinde el yazısıyla; “Milli Eğitim Vekaletinin 8/7/ 1953 tarih ve 891.2.1065 sayılı emirleriyle imha edildi” diye yazılmış.
*174 numaralı ve 901 a Envanter numaralı “Levha. Tahta üzerine kağıt”; 176 numaralı 906 a Envanter numaralı “Levha. Tahta üzerine kâğıt”; 177 numaralı 907 a Envanter numaralı “Levha”; 186 numaralı 936 a Envanter numaralı “Levha. Tahta üzerine kağıt, camlı, cam içinde yazı”; 201 numaralı 958 Envanter numaralı “Levha. Tahta üzerine kâğıt. Yırtık (Şemail Paygamberi mihrabi)”; 204 numaralı 965 a Envanter numaralı “Levha. Yaldızla alelade yazı, camlı”; 209 numaralı 973 a Envanter numaralı “Levha. Tahta üzerine kâğıt, matbu, yırtık mihrabi şemail peygamberi”; 247 numaralı 1123 a Envanter numaralı “Levha. Yeşil zemin üzerine yaldızla karşılıklı talik yazı ile (Medet ya Ali) altında sağda (Resemehu Mehmet Fazıl) solda (Bosnavi el- Mevlevi) yazılıdır. Sarı çerçeveli ve camlıdır”; 258 numaralı 1166 Envanter numaralı “Levha. Kağıt üzerine yaldızlı yazı. Hazreti İmam Alirıza radiyullahü Anhu. Ketebe Derviş Abdullah. Sene 1325”; 312 numaralı 1237 a Envanter numaralı “Levha. Bez üzerine işleme”; 341 numaralı 1288 a Envanter numaralı “Levha kâğıdı. İmam isimleri, iki teber, sikke, beyaz resim kâğıdına, iptidai”; 353 numaralı 1300 a Envanter numaralı “Levha kağıdı. Beyaz kâğıda yaldızla. (Hazreti İmam Ali radiyallahu anh) ketebe derviş Abdullah 1325”; 370 numaralı 1353 a Envanter numaralı “Levha kâğıdı. Kâğıt üzerine sarı yıldız. Hazreti İmam Musa, Kazım, Derviş Abdullah 1325”; Ve bunun gibi sayısız eser; “Milli Eğitim Vekaletinin 8/7/ 1953 tarih ve 891.2.1065 sayılı emirleriyle imha edilmiştir” denilmektedir.
Günümüzde her 15 Ağustos’ta Hacıbektaş ilçesinde, Hacı Bektaşı-ı Veli’yi anma gerekçesiyle şenlikler düzenlenmektedir. Bu şenliklere bütün devlet ricali katılmakta ve toplanan halka nutuklar atmaktadırlar. Fakat aynı devlet 1953 yılında hem de Milli Eğitim Bakanlığı’nın emriyle sayısız eseri imha etmiştir. Yine dergâhın nadide bir eseri başka bir ülkeye (Rusya-Sen Petersburg) hediye edilmiş ve bazı nadide eserleri de ülke içindeki müzelere dağıtılmıştır. Olacak şey değildir ve bundan da kimsenin haberi yoktur, çok tuhaf bir durum değil midir?
Devletin, 1990 yılına kadar varlığını dahi tanımadığı bir inanca uyguladığı bu haksızlığı sona erdirmesi, cemevlerini ibadet yerleri olarak tanıması yanında, dergâhın, gerek yurt içi müzelere dağıtılan eserlerini ve gerekse yurt dışına hediye edilen eserlerini dergâha geri ödemesi ve yakılan eserlerin ne tür içerik taşıdıklarını ve niçin yakıldıklarını açıklaması, dergâhın nezdinde Alevi toplumunu bilgilendirmesi gerekir. Toplumsal barış, ancak haksızlıkların giderilmesi ile gerçekleşir; bu olayda da görüldüğü gibi Aleviler sırf inançları yüzünden çok haksızlığa uğradılar. Devletin Alevi toplumuna bir özür borcu yok mudur? Ne dersiniz?
(Divriği Gazetesi, Aralık 2019, yıl 13, sayı 144, s. 10)