İzmir’de elektrikli sobadan çıkan yangında, yaşları bir ile beş arasında değişen beş kardeş karbonmonoksit zehirlenmesi sonucu hayatını kaybetti. Derin Yoksulluk Ağı’nın kurucusu ve yoksulluk savunucusu Hacer Foggo konuyla ilgili İlke TV’de yayınlanan Konuşma Zamanı’nda Dilek Odabaş’ın konuğu oldu.
Yetkililerin bu konuda kendilerini sorumlu görmediğini belirten Foggo, yoksulluğun büyümesinin, TÜİK rakamlarına göre yedi milyon yoksul çocuğun yoksulluk ve sosyal dışlanma yaşamasının temel nedeninin bu olduğunu söyledi. Foggo, “Keşke en azından böyle olaylarda bir sorumluluk hissetseler, yaptıkları politikalarla ilgili bir yüzleşme yapsalar. Örneğin, ‘Evet, burada bir hata yaptık. Anneye şu şekilde bir destek veremedik, onu yalnız bıraktık’ diyebilseler” dedi.
‘Maalesef bu tür olaylar magazinleştiriliyor’
Foggo konuşmasının devamında şu ifadeleri kullandı: “18 kez o eve girilmiş, o eve (ev denilen yere) sosyal inceleme yapılmış. Neresine sosyal inceleme yapıyorsunuz? Ve bu ailenin orada yaşamasına nasıl izin veriyorsunuz? Kamu kurumları bu tür durumlarla yüzleşmediği sürece, hele ekonomik krizin yoksulluğu daha da derinleştirdiği böyle bir dönemde, benzer olayları duymaya devam edeceğiz.
Maalesef bu tür olaylar magazinleştiriliyor. Bugün Özlem Zengin’i dinledim. Anneye dair yaşam tarzını tartışmaya açmışlar. Eğer bir sosyal devletseniz ve gerçekten bir sosyal hizmet programınız varsa, bu yoksulluk nasıl bu kadar artıyor? Bakanlık, çocukların ailelerinin temel ihtiyaçlarını karşılayamadığını ve bu yüzden destek verdiklerini söylüyor. İki yüz bin çocuğa destek verdiklerini belirtiyorlar, ancak yedi milyon yoksul çocuk var. Üstelik, bu çocukların bir kısmı en riskli grupta. Peki, bu durumda biz şunu mu demeliyiz: Anneleri ya da babaları şu yaşam tarzı yüzünden mi yoksullaştı? Böyle bir bahane kabul edilebilir mi?
‘200 bin çocuk risk altında, annenin yaşam tarzı tartışılıyor’
İki yüz bin çocuk şu anda risk altında. Geçtiğimiz haftalardaki Elmas örneği, yine risk altında yaşayan bir çocuktu. 2022’de açlıktan ölen Nur örneğinde olduğu gibi, yine aile suçlandı. O ev ziyaret edilmişti. Kimse “Bu çocuk neden okula gitmiyor?”, “O mahallede neden bir kreş yok?”, “Anneye neden daha uygun koşullarda bir iş bulunmuyor?”, “Anneye neden psikolojik destek sağlanmıyor?” diye sormuyor.
Bugün dünya, derin yoksulluğun bir tükenmişliğe yol açtığını tartışıyor. Yoksulluk devam ettikçe ailedeki herkes ruhsal olarak çöküyor. Ben böyle ailelerle yıllardır çalışıyorum, bunu çok iyi biliyorum. Haberi okur okumaz düşündüm; o anne, hurdayı topladıysa, belki biri ona “Şu saatte paranı alırsın” demiştir. Belki hurdayı bayram için biriktirmiştir, çocuğuna bir şey alabilmek için. Eminim çocuğun ayakkabısı, giysisi annenin çöpten bulduğu şeylerdir.
Biz bu olaylara çok boyutlu bir şekilde bakmak yerine, hedef olarak anne ve babayı koyuyoruz. Hangi suçtan cezaevindeler, annenin yaşam tarzı ne, gibi şeyleri tartışıyoruz. Beş çocuğun öldüğü bir olayda bu tartışmalar kabul edilemez.”