SEÇTİKLERİMİZ-.Yeşim Dinçer’in Çatlakzemin’deki Gülnur Acar Savran ile söyleşsi: Simone de Beauvoir kendini tekdüzelikten, tekbiçimcilikten ayırarak kadınla erkek arasında her zaman belli farkların kalacağını, kadının kendine özgü bir erotizminin, duyumsallığının ve duyarlılığının olacağını ileri sürüyor.
Simone de Beauvoir’ın en önemli eseri ve feminist hareketin kilometre taşlarından İkinci Cinsiyet (Koç Üniversitesi Yayınları, 2019), Gülnur Acar Savran tarafından Türkçe’ye çevrildi. Biz de kılı kırk yararak yaptığı bu güzel çeviri için önce kendisine teşekkür ettik; ardından kitabın yazılış süreci, Beauvoir’ın görüş ve tezleri, Sartre ile ilişkileri üzerine çeşitli sorular sorduk.
İkinci Cinsiyet, ortada kayda değer bir feminist hareketin olmadığı 1949 yılında yayınlanıyor. Feminist Güzergâh için yaptığımız söyleşide, Simone de Beauvoir’ın başka kadınlarla tartışabileceği bir ortam bulamadığını, fikirlerini bir yoklukta oluşturmaya çabaladığını söylemiştin[1]. İkinci Cinsiyet’i çevirirken bu yalnızlığı içeriden izleme imkânın oldu mu?
Alice Schwarzer’le 1972 yılında yaptığı bir söyleşide İkinci Cinsiyet’i kadınların kendilerini anlamalarına yardımcı olmak ve özgürleşme mücadelelerine katkıda bulunmak için yazdığını söylüyor. Bu açıklama bu işi tek başına yapmaya giriştiğinin bir ifadesi aslında. İkinci Cinsiyet bir yanıyla dönemi için son derece cesur, cüretkâr bir kitap: Annelik, evlilik, cinsellik gibi konularda içinde yaşadığımız dönem için bile son derece radikal tezleri ileri sürüyor Simone de Beauvoir. Tek bir örnek vermek gerekirse, evli kadınla fahişenin durumu arasında simetri kuruyor, kibar fahişe ile eşin “kendisine bakılan kadın” olma özelliğini paylaştığını söylüyor. Ama bir o kadar da ürkek bir tavrı var: Etnoloji ve antropolojiden biyolojiye, psikanalize, sosyolojiye, tarihe, uzanan çok geniş bir bilimler yelpazesine başvurması; çeşitli efsaneleri ve edebiyat yapıtlarını kanıt olarak kullanması; ayrıca Aristoteles, Hegel, Marx, Heidegger, Merleau Ponty, Bachelard, Lévi-Strauss ve tabii Sartre gibi çeşitli düşünürlerle diyaloğa girmesi, tezlerini savunmak için ne kadar geniş bir cephanelikten yararlanmaya gerek duyduğunu gösteriyor. Bugün bize son derece açık gelen bazı gerçekleri ortaya koyarken iddiasını sayfalarca gerekçelendiriyor. İşte bu ürkekliğin yalnızlığından ve ilk oluşundan kaynaklandığını düşünüyorum. Kuşkusuz bu zenginlik kitabın hayranlık uyandırıcı yanı aynı zamanda da…
…Yeşim DİNÇER'in Çatlakzemin'deki Gülnur ACAR SAVRAN söyleşisini tamamını okumak için TIKLAYIN