Kimine göre okullar devletin ileri karakolu, kimine göre ise bireyleri hayata hazırlayan kurumlardır. Değişen üretim ilişkileri, teknolojik gelişmeler vb eğitimden ve dolayısıyla “okuldan” beklenenleri de değiştirmektedir. Eğitimden ve okuldan, var olan egemen kültürü ve “geçmiş mirası” genç kuşaklara aktarması, aynı zamanda da genç kuşakları hayata hazırlamalası beklenmektedir. Bir paradoks olarak görünse de, okulun, geçmişi ve geleceği bu günde buluşturması arzu edilmektedir. Bu bağlamda, eğitime ve okula radikal eleştiriler gelse de bu alana yönelik reform çalışmaları hızla artmaktadır.
Diploma(tik) kariyer
İyi bir okuldan mezun olmak ve sözü edilen okuldan mezun olunduğunu gösterir diplomaya sahip olmak sınıf atlamanın aracı olarak değerlendirilmekte ve iyi bir “kariyer başlangıcı” için elzem kabul edilmektedir.
Ülkemizde kamusal eğitimin içeriği nitel olarak hızla boşaltılırken, özel öğretim (özel eğitimin değil) devlet eliyle ve bağzı “eğitim uzmanları” tarafından özendirilmektedir. Sınıflar arası geçiş için önemli bir sıçrama tahtası olduğu düşünülen eğitim, aslında sınıflar arasında daha fazla kastlaşmayı gün geçtikçe daha da arttırmaktadır.
Uluslararası Matematik ve Fen Bilgisi Araştırmaları (TIMSS), Uluslararası Okuma Becerilerinde Gelişim Projesi (PIRLS), Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) gibi uluslararası sınavlarda Türkiye inatla son sıralarda yer almaya devam etmektedir. 2010 yılında yapılan üniversiteye giriş sınavında 600 bin kişi basit bir toplama çıkarma işlemini yapamamıştır. LYS yerleştirme sonuçlarına göre ise okul birincisi olan 7917 kişiden 1467’si her hangibir üniversiteye girememiştir. Kısaca parayı veren düdüğü çalar algısı yaratarak kendi keselerini doldurarak adam devşirmeye çalışmaktadırlar. Günlerdir üzerinde tartışılan Cemaat – Hükümet kavgasının arka planında aslında bu yalın gerçek vardır.
Eğitimde kaliteyi aramanın beyhude bir çaba olduğunun bilincinde olan aileler, denize düşenin yılana sarıldığı gibi çareyi özel okullarda ve dershanelerde aramaktadır. Fakat kalite parayla satın alınan bir olgu değildir. Kalitesizlik orada da kendini göstermektedir. Dershanelerin öğrenci başarısına katkısının yüzde 7 ile 9 oranında kaldığı araştırma sonuçlarıyla sabittir.
Gelecek satıcıları
Öğrencilerin ve ailelerin zaaflarını iyi bilen dini referanslı örgütler (burada daha çok cemaatler oluyor), öğrencileri sınavlara ve hayata hazırlamak için değil, geleceği satmak adına umut tacirliği yaparak açıkça bir sömürü sistemi kurmakta bir sakınca görmemektedirler.
Dikkat edilirse cemaatler önce ticaret, daha sonra da ticaret ve siyaseti birlikte yapmaya başlamışlardır. Cemaatler eğitim kurumları aracılığıyla sermaye girdisi, kadrolaşma, örgütlenme vb sağlarken aynı zamanda kendilerine ait ideolojik hegemonya araçlarını da inşa etme yoluna gitmişlerdir. Neoliberal devlet bile eğitimi özelleştirirken, eğitimin ideolojik işlevlerinin kendinden bağımsız olarak kullanılmasını istemez. Bu kendisine paralel bir örgütlenmeyi ortaya çıkaracağı gibi kuracağı insan yetiştirme düzeninin sekteye uğramasına neden olacaktır. Özel sektör ve dolayısıyla cemaatler her türden eğitim kurumlarını açarken, imam hatip yetiştiren okullar açmamaları çok manidardır. Neden acaba, para kazandırmayacağı için olabilir mi?
AKP hükümeti ile Gülen hareketi oportünist ve pragmatist saiklerle koalisyon oluşturarak devlet olmanın rantını yorgan altında didişerek de olsa uzun yıllar paylaşmışlardır. Rant paylaşımı ve hegemonya mücadelesi artık çuvala sığmamaktadır.
Gülen hareketi dershanelerin kapatılmasına ilişkin düzenlemeleri kamuoyuna ifşa ettiğinde, hükümeti konuya ilişkin paydaş görüşü almadığı için şiddetle eleştirmiştir. Fakat, Hükümetin ilk yıllarında sadece 8. Sınıflar için yapılan Orta Öğretim Kurumları Sınavı yerine 6., 7. ve 8. sınıfların, her yıl girdiği sınav sistemine zerre kadar itiraz etmemişlerdi. Neden acaba? Yoksa zamanın Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’e öneriyi kendileri yapmış olabilirler mi? 4+4+4 garabet eğitim modelini kimseye sormadan (MEB personeli ve hatta Bakanı bile bilmeden, kuvvetle muhtemel Eğitim Bir Sen’in önerisiyle) bir gecede oldubittiye getirenleri baş tacı yapan Gülen medya (!) gülünç duruma düşmekten kendini kurtaramıyor.
Bizler geçmişte politeknik eğitim, üretim için eğitim, üretici eğitim vb konuları kamuoyu gündemine getirip ideolojik hegemonyamızın etkisiyle tartışıyor, tartıştırıyorduk. Günübirlik politikaların peşine takılıp gerçek gündemi kaçırmamamız gerekir. Bugünlerde gözden kaçırılmaması ve mutlaka tartışılması gereken nitelikli kamusal eğitimin kendisidir. Bizim meselemiz dershanelerin kapatılıp kapatılmaması değildir. Bizim meselemiz, kimin için, nasıl bir eğitim istiyoruzdur!
*Öğrenci velisi