Haziran, bizlere şanlı ve görkemli direnişler sunmuş, kullanımını yerinde olacaksa “mübarek” bir aydır. Şanlı 15-16 Haziran direnişleri, bu topraklarda süregelmiş isyan ve eylem ruhunun dışavurumu niteliği taşır. Yaprak bile kıpırdamıyor denen Anadolu coğrafyası, gerek Kürt kardeşlerinin görkemli serhildanlarına sahne olmuş, gerekse öğrenci hareketinin atılımlarıyla bir direnme arenasını andırır. Kürtlerin yüzyıllardır ayakta olan ruhunu görmezden gelen “ploretarya sosyalistleri” için tabii ki yaprak bile kıpırdamaz. Müttefik olarak, yılların yıkamadığı Kemalist güruhu tercih eden, bu yarı-ideolojiyle yüzleşememiş bu cenahın tabanını devrimci gören zümre, yüzünü Mezopotamya’ya değil, Batının bile artık üzerine konuşma gereği görmediği laiklere dönmüşlerdir. Bu nedenledir ki, onlar için yaprak, Renault direnişinin patlak verdiği günümüzde bile kıpırdamıyor.
Fakat yeni bir haberim var! Haziran 7 seçimleri için Büyük İnsanlık, önüne hedefini koydu. Yolunda yürüyor. Görev barajı aşmak, hedef ise iktidar olmak. Nasıl mı? Kolay değil, ama olasılık. Bu seçimlerde olmasa bile, örgütlenerek. Daha fazla, daha fazla diyerek.
Haziran ayından başladık. Oradan devam edersek; Haziran’da, Gezi için sokakta olanlar, hala sokakta. Oy topluyorlar, halay çekiyorlar, horon tepiyorlar. Gezi Direnişini tekeline almaya çalışıp, “Demirtaş Gezi’ye ihanet dedi” söylemlerine rağmen, Gezi’yi anlatıyorlar, Haziran’ı hatırlatıyorlar. 15-16 Haziran’ı da, Gezi Parkı Haziran’ını da. Kimler yok ki içlerinde: Doktorcular, Kurtuluşçular, Sözcüler, Devrimci Yolcular, Komünistler, Marksist-Leninistler daha hatırlamadığımız niceleri; Eşcinseller, Kadınlar, Gençler; Meslek Örgütleri ve dahası. Kalabalıklar. Peki bu toplam, en ufak bir miting için veya bir ibarenin ortak bildiriden çıkartılması adına günlerce toplantı yaparken, pek çok örgüt şerh koyarken, birbirlerine reformist-revizyonist-oportünist derken, ne oldu da birleşebildiler?
Olanlar açık. Bugün yan yana gelenler, gemilerini yakanlardır. Kendi bayrağı dalgalansın diye uğraşmayıp, milyonların acılarına gülmek istemeyenlerdir. Benim örgütüm, partim, grubum yerine, bizi koydular. Hayatı örgütlemeyi tercih ettiler. Hedefleri Ararat’ı aşarak Ermenilerle kucaklaşmak, zindanları yıkarak tutsaklarına kavuşmak, yasaklanan dilleri yasallaştırmak, madenleri mezar olmaktan çıkartmak, Ankara’yı Amed, Amed’i İzmir yapmak. Hedeflerine yürürken taşlanıyorlar, yuhalanıyorlar, kurşunlanıyorlar, aşağılanıyorlar. Adına Büyük İnsanlık dedikleri İnsan’a yaklaşınca değer buluyorlar nitekim. Fakat O’na ulaşana kadar çok yıpranıyorlar.
Haziran 7’de, baraj aşılamaz ve HDP baraj altında kalırsa ne olur? Bileşenleri, kendilerine ait örgütlenme içerisinde olan yapılar olduğu için, HDP’nin baraj altında kalması, AKP dışında kimsenin işine gelmez. Zira bugün HDP için çalınan kapılar, aslında yarın her bileşenin kendisi için çalacağı kapı anlamını taşıyor. O nedenle HDP her kesim için önemli bir fırsattır. Hem Onurlu Yurttaşlık şiarının yükselebilmesi için, hem de ayrı ayrı her bileşenin kendisini büyütebilmesi için bir fırsattır. Hedef barajı geçmek olsa da, esas mesele iktidar olabilmektir. HDP bir çatı gibi görünse de, gelecekte sosyalist hareket için de iyi bir Sınıf platformu, halkların buluşma noktası olacaktır. Bu elzem bir zorunluluktur. Tüm bileşenler bunun farkında, bu anlayışla yol yürümektedir.
Haziran 7’den sonra, doğacak güneş kardeşlik için olabilir. Buna imkân var. Vakitte var. Her türlü baskıya rağmen, meydanların dili kan kokuyorken, bir yanda ırkçılar kol geziyor, diğer yanda istismarcılar av kovalıyor. Fakat umut her yerde yükseliyor. İktidara kravatsız çıkacak olanlar sokaklarda. Sokaklar özgürlük istiyor. Bu özgürlük, bu ülkede hiçbir zaman yan yana gelemezler denilenlerin eliyle geliyor. Görev baraj, hedef iktidar!
Büyük insanlık gemide güverte yolcusu
tirende üçüncü mevki
şosede yayan
büyük insanlık.
Büyük insanlık sekizinde işe gider
yirmisinde evlenir
kırkında ölür
büyük insanlık.
Ekmek büyük insanlıktan başka herkese yeter
pirinç de öyle
şeker de öyle
kumaş da öyle
kitap da öyle
büyük insanlıktan başka herkese yeter.
Büyük insanlığın toprağında gölge yok
sokağında fener
penceresinde cam
ama umudu var büyük insanlığın
umutsuz yaşanmıyor.
Nazım