SEÇTİKLERİMİZ – DOĞAN ÖZGÜDEN’in AvrupaForum’daki yazısı: “Türkiye sendika hareketinin gerçekten işçi kökenli liderlerinden ve Türkiye İşçi Partisi’nin ilk örgütleyicilerinden Türkiye Yapı-İş Federasyonu Genel Başkanı Tahir Öztürk bundan 51 yıl önce, 7 Kasım 1967’de bir gangster sendikacı tarafından vurularak öldürülmüştü.”
DOĞAN ÖZGÜDEN
Fukara Tahir olarak ün yapmış olan Tahir Öztürk’ü sendikacı-yazar Kemal Sülker, 28 Kasım 1967 tarihli Ant Dergisi’nde şöyle anlatıyordu:
“Tatlı köylü şivesi, bilgili munis bakışları, kanaatkar tutumu ve ihtiyaçlar karşısında çare bulan zekası, onu Türkiye sendikacıları arasında ön plana geçirmiştir. İnşaat işçileri sokaklarda yatmasın diye bir iş hanı yapmaya koyulmuş, işçi eğitimine önem vermiş, bu arada Ankara Belediyesi’nin Şehir Bahçesi’ni kiralamıştır. 1953-54’lerde ayda sadece 150 lira ücretle işçi davasına hizmet eden Öztürk’ün bu fedakarca çalışması, işçilerle sarmaşdolaşlığı, özel hayatında sınıfını inkar eden tutumlarının olmayışı, inandırma ve eyleme geçirme gücünü de arttırmıştır.
“Kongrelerde, toplantılarda, kurullarda her vesile ile işçilerin derdine çare arayan Öztürk, zamanla yasaların yetersiz olduğunu, her isteğin sonunda Meclis’e dayandığını görmüştür.
“Öztürk ilk büyük mücadelesini 13 Ağustos 1962’de Karadeniz Ereğlisi’nde Morisson firmasına karşı muhteşem bir mitingle vermiş ve bu miting onu anti-emperyalist mücadeleye itmiştir. Fukara Tahir’in bir gün de işçilerle birlikte yalınayak Meclis’e yürümesi, işçi hareketleri tarihinde önemli bir dönüm noktası olmuştur.
“1962 yılı başında Çalışanlar Partisi’ni kurma hevesi başlayınca, Tahir Öztürk, işçilerin politika yapması zorunluluğunu savunmuş, bir siyasal örgütün gereğinde israr etmiştir. Çalışanlar Partisi teşebbüsü suya düştükten sonra TİP’e giren Öztürk, bu örgüt içinde sosyalist mücadeleye katılmış, 1963 mahalli seçimlerinde Ankara Belediye Başkanı adayı olmuştur.” (Ant Dergisi, Sayı 48, 28 Kasım1967, s.14)
Fukara Tahir’in Morisson Süleyman’a karşı mücadelesi
“İzmir’de Türkiye İşçi Partisi’ni örgütleme mücadelesi verdiğimiz 1962’de TİP Ankara İl Başkanı olan Fukara Tahir’i ben de yakından tanımak olanağı bulmuştum.
“Demir-çelik fabrikaları inşaatı yeni başlamıştı. İnşaatı Amerikan Morrison Firması’nın Türkiye temsilcisi Süleyman Demirel üstlenmişti. Menderes iktidarı döneminde Su İşleri Genel Müdürü olarak “barajlar kralı” ünvanını üstlenen Demirel, darbeden sonra bu Amerikan firmasına kapağı atmıştı. Karadeniz Ereğlisi’ndeki inşaatta işçileri son derece düşük ücretle, her türlü sosyal hizmet ve haklardan yoksun olarak çalıştırıyordu. Bölgenin yerlisi olan işçiler bu duruma isyan edince, Kürt illerinden daha düşük ücretlerle işçi getirtmişti. ABD ile yapılmış ikili anlaşmalara göre, Türkiye’de faaliyette bulunan Amerikan şirketleri aleyhine dâva da açılamıyordu.
“Temmuz ayının ortalarında Fukara Tahir’in düzenlediği protesto mitingine çeşitli illerden 200’ü aşkın sendikanın liderleri ve temsilcileri de katılacaktı.
“TİP İzmir örgütü olarak biz de bir delegasyonla mitinge katılmak üzere Ankara’ya gittik. O sırada Müşerref Hekimoğlu Öncü Gazetesi’ni Nilüfer Yalçın’dan devralmıştı, sol bir kadro kurarak onu solun sesini duyuracak bir gazete haline getirmek istiyordu. Ereğli mitingini Öncü adına büyük bir ekiple birlikte izleyerek izlenimlerimi yazma görevi üstlendim. Fransa‘da iş hukuku alanında ihtisas yapmış olan partili arkadaşım Suha Çilingiroğlu da olayın hukuki ve siyasal analizini yapacaktı.
“Fukara Tahir gibi savaşçı bir sendika liderini, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Süleyman Ege, Teoman Okaygün, Sermet Çağan, Uğur Cankoçak gibi sol aydınları da ilk kez bu miting dolayısıyla tanımak olanağı buldum.
“Kasabadaki gerilimli durumu yakından izlemek için mitingten bir gün önce otobüslerle Ereğli’ye vardık. Hem yerli işçilerle hem de sonradan getirilen Kürt işçilerle bir dizi görüşme yaptık. Her iki tarafın da Morisson Süleyman sömürüsünün kurbanı oldukları açıktı. Ama Kürt işçilerin durumu daha dramatikti. Büyük kısmı kalacakları yer olmadığı için iş saatleri dışında civardaki mezarlıkta geceliyordu.
“Bizim işçilerle röportaj yaptığımızı haber alan Morrison’un yöneticileri ve mühendisleri, ‘Bizi de dinleyin,’ diyerek Öncü ekibini akşam yemeğe davet ettiler.
“Daha fabrika yapılmadan, yöneticiler ve mühendisler için son derece lüks bir misafirhane ve gazino yapılmıştı. Davet edildiğimiz sofrada kuş sütünden başka herşey vardı.
“Ereğli demir-çelik fabrikalarının kurulmasının ülkeye ve bölgeye nasıl bir zenginlik getireceği üzerine bir dizi nutuk dinledik.
“Mezarlıkta geceleyen işçilerle ilgili sorularımızı duymazlıktan gelmeye çalışıyorlardı.
“Davetten ayrılır ayrılmaz hemen otele gidip Ankara’yı arayarak Öncü’ye bu konudaki ilk röportajımı telefonla yazdırdım. Yazı, ‘İşçiler mezarlıkta gecelerken, mühendis lojmanlarında binbir gece hayatı yaşanıyor’ gibi bir cümleyle başlıyordu.
“Gazete ertesi gün özel arabayla miting saatinde Ereğli’ye ulaştı.
“Fukara Tahir mitingin olaysız geçmesi, ama işçinin sesinin duyulması için büyük bir çaba harcıyordu.
“O günkü unutamadığım görüntülerden biri de, bazı büyük sendika başkanlarının miting alanına Cadillac, Mercedes gibi lüks arabalarda tantanayla girişleriydi.
“Miting bir bakıma, Türkiye sendikacılık hareketinde birkaç yıl sonra DİSK’in kurulmasıyla sonuçlanacak olan ayrışmayı da simgeliyordu.
“Binlerce işçinin katılımıyla yapılan miting Türkiye’de henüz emekleme aşamasında olan sınıf kavgasına büyük bir ivme kazandırdı.” (Doğan Özgüden, “Vatansız” Gazeteci, Cilt I, Sürgün Öncesi, Belge Yayınları, 2010 İstanbul)