İzmir’de 16 günü aşkın grev yapan İZBAN işçilerini ziyaret etmek ve Alsancak’ta destek bildirileri dağıtmak isteyen gençlik örgütleri polisin müdahale tehditleriyle engellendi.
SiyasiHaber
Örgütler adına konuşan Alev Özkiraz polisin tehdit ettiği İZBAN işçilerinin ziyareti kabul etmediğini ve bildiri dağıtımı ve Praksis Müzik Grubu'nun düzenleyeceği konseri iptal ederek basın açıklamasına çevrilmek durumunda kalındığını aktardı. Özkiraz, işçilerin direnişini mağdur etmemek adına toplu ziyareti ayrı ayrı yapma kararı alındığını bildirdi.
Özkiraz örgütler adına yaptığı konuşmada "Bu tutumun altında gençliğin işçi sınıfıyla buluşmasını engellemek istemi yatmaktadır. Ama bunu engelleyemeyecekler, mücadelemizi, dayanışmayı her yerde kuracağız." diyerek polisin bu tutumunu eleştirdi.
Özkiraz, yaşanan ekonomik krizin devam edeceğine dikkat çekerek işçi sınıfının direnişlerinin de artarak devam edeceğini, devletin özellikle Gezi Direnişi'nden, yeni bir halk ayaklanmasından ve bunun ilk adımını gençliğin atacağından korktuğunu belirtti.
Özkiraz "İşçi sınıfı ve gençlik her yerde el eledir, kendimizi her alanda var edeceğiz" diyerek dağıtılmak üzere yazılan bildiriyi okudu.
Polis tarafından dağıtımı engellenen bildirinin tamamı şöyle:
İZBAN işçileri zam talepleri kabul edilmediği için 9 Aralık 2018 günü greve başladı. Günlerdir grevde olan İZBAN işçileri, “taleplerimiz kabul edilinceye kadar grevde kararlıyız. Grev bitsin, İzmir halkını taşımaya devam edelim” diyerek kararlılıkları yönündeki iradelerini gözler önüne serdi. Toplu İş Sözleşmesi kapsamında İzmir Banliyö Sistemi A.Ş.'nin yüzde 19,43'lük zam talebini kabul etmeyince, 343 işçi her gün Alsancak Gar önünde sabah 07.00-21.00 arasında nöbet tutarak haklarını arıyor. Greve giren İZBAN işçilerine dair İzmir ulaşım hattını aksattıkları ve İzmir halkına zorluk çıkartıldığı yönünde çeşitli tepkiler gündeme gelmeye başladı. İşverenin grev başlatılması ile ilgili söylemleri de işçilerin talep ettikleri ücretlerin olması gerekenden çok daha fazla miktarlarda olduğuna dair. Ancak grevde olan işçilerin sesine kulak verecek olursak ne işverenin söylemlerindeki gibi abartılan talepler olmadığını ne de bu grevin halkın hayatını zorlaştırmak için yapılmadığını görebiliriz. İZBAN işçilerinden 56’sı asgari ücretle çalıştırılmaya mecbur bırakılırken çalışanların çoğu 05.00’de işe başlayarak gece 01.00’e kadar çalışmak zorunda kalıyor. Yükselen enflasyon karşısında giderek yoksullaşan, açlık sınırının altında ücretlerle çalışmaya zorlanan işçilerin, işverenler karşısında emeklerini grevle savunmaları en temel haklarıdır. Halka zorluk çıkartanlar haklarını kullanan işçiler değil, işçilerin emeklerini yok sayan, gasp eden, halkı yanıltmaya çalışan işverenlerdir. İşçilerin grevlerle sağladığı kazanımlar, sadece kendilerinin değil tüm çalışanların kazanımları olacak, tüm emekçileri güçlendirecektir. Enflasyonun, zamların bu kadar arttığı insanca yaşam koşullarının bu kadar zorlaştığı şu günlerde grevde olan İZBAN işçilerinin kendi gelecekleri, çocukları için hak, ekmek mücadelesi verdiğini, emeklerinin karşılığında geçinebilecek bir ücret talep ettiklerini görmezden gelmemeliyiz.
Türkiye’de giderek artan işçi sömürüsü ve işçi haklarının yok sayılması, her geçen gün başka bir işyeri önünde yeni direnişleri doğuruyor. “Kriz mriz yok” söylemleriyle ülkeyi yönetmeye çalışanlar her gün başka bir işçinin emeğine, onuruna saldırıyor. Hatta krizin faturasını halka ödettirmeye çalışıyor. Haklarını savunarak emek mücadelesi veren işçiler ise çeşitli baskılarla, tutuklamalarla, tehditlerle sindirilmeye çalışılıyor. Ancak baskılayamadıkları işçiler 3.Havalimanı'ndan Tariş'e , Tariş'ten Flormar'a, Flormar'dan İzban'a mücadeleyi büyütmekten vazgeçmiyor. Türkiye'de olduğu gibi tüm dünyada da giderek derinleşen, önlenemeyen ekonomik kriz ve artan yoksullaşmaya karşı haftalardır direnen, hatta bütününde insanca yaşanacak adil bir ülke yönetimi talebine dönüşen akaryakıt zammına karşı başlayan Sarı Yelekliler isyanının ateşi ise başka bir yerden sarsıyor egemenleri.
Oturdukları koltuklardan açlık sınırı ile boğuşan işçileri, geçinemeyen üniversitelileri, genç işsizleri, KHK'larla ihraç edilen akademisyenleri, gerekçesiz işleri elinden alınan kadınları görmezden gelenler dünyanın dört bir tarafından “Krizi yaratanlarla aynı gemide değiliz. Krizin faturasını emekçiler ödemeyecek” haykırışlarıyla karşılaşmaya devam edecekler. Emeğe, ekmeğe sahip çıkanlar bu yeryüzünde adaleti sağlama yolunda mücadele verirken bizler gençlik olarak bu mücadeleye rüzgar olup arka çıkmak dışında başka bir sorumluluk edinmiyoruz ve herkesi bu sorumluluğa sahip çıkmaya çağırıyoruz.
Unutulmasın ki aklını koltuğuna kiraya verenler yenilecek direnenler kazanacak. Gençlik emekçilerin yanında olacak ve dayanışmaya devam edecek