Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün (RSF) 2023 yılına dair basın özgürlüğü listesindeki 180 ülke arasında 165’inci sırada yer alan Türkiye’de, gazetecilere dönük baskılar hız kesmeden sürüyor. Özellikle yerel seçime doğru giderken muhalif gazeteciler yeniden iktidarın hedefinde.
Son olarak 13 Şubat’ta İzmir’de Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirleri Semra Turan, Delal Akyüz, Tolga Güney, JİNNEWS muhabiri Melike Aydın, Gazete Duvar muhabiri Cihan Başakçıoğlu ile DEM Parti Basın Çalışanı Fatma Funda Akbulut, evlerine yapılan polis baskını ile gözaltına alındı.
Ters kelepçe takıldı
Tutuldukları TEM Şube’de avukatları ile dün görüştürülen gazetecilerin gözaltına alınmaları sırasında kollarına ters kelepçe takıldığı ve polis şiddetine maruz kaldıkları ortaya çıktı. ‘Terör örgütü üyeliği’ ile suçlanan gazetecilere dair soruşturma dosyasında kısıtlılık kararı bulunduğu için yöneltilen bu suçlamanın ayrıntıları bilinmiyor.
‘Kürt medyası hedefte’
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) Eş Direktörü Veysel Ok, iktidarın gazetecilere yönelik baskılarını değerlendirdi. Ok, “Gazeteciler yok olursa, muhalefet ve sivil toplum kuruluşları da yok olur” dedi.
Türkiye yargısının bağımsız ve tarafsız olmadığını söyleyen Ok, ülkede yaşanan hak ihlalleri, hukuksuzluklar ve yolsuzlukları göz önüne getiren ve kamuoyuna sunanın Kürt medyası olduğunu ifade etti. Ok, “Kürt medyası kamu görevlilerinin yaptığı hak ihlallerini haberleştirdikçe maalesef iktidar onlara karşı hukuksal kurumları kullanıyor. Kürt sorununda olan sertleşme, Kürtlerin yoğun olduğu kurumlarda baskıya dönüşüyor ve bu da Kürt medyasına yansıyor. Her seçim öncesi basına yönelik operasyonlar oluyor” diye konuştu.
‘Bilgiyi tekelleştirmek istiyor’
İktidarın Türkiye’yi ‘A Haber laboratuvarına’ dönüştürmeye çalıştığını belirten Ok, şunları ekledi: “Medyayı tümden ele geçirmek isteyen iktidar; ‘Ben hak ihlali yapayım, çevre katliamı yapayım, kadınlara yönelik eşitsizliğe aykırı işler yapayım ama bunlarla ilgili haberler yapılmasın’ diyor. İktidarın temel amacı bilgiyi tekelleştirmek. Kendi merkezleri dışında haber kaynaklarını yok etmek istiyor.”
Gazetecilere dönük baskıları ‘yargısal taciz’ olarak değerlendiren Ok, muhalefetin ve sivil toplum kuruluşlarının gazetecilere yönelik bu baskılar karşısında net tavır sergilenmesi gerektiğini vurguladı.
Ok, “Seçim arifesindeyiz aynı zamanda hak ihalelerinin yoğun olduğu bir dönemdeyiz. Muhalefetin ve sivil toplum kuruluşlarının gazetecilere dönük yapılan bu yargısal tacize karşı ses çıkarmaları lazım. Çünkü muhalefetin yaptığı çalışmaları kamuoyuna yansıtan da gazetecilerdir. Eğer onlar yok olursa, muhalefette yok olur, sivil toplum kuruluşları da yok olur. Savunmayı gazetecilere bırakmamak lazım. Basına yönelik baskılara karşı tüm kesimin net bir tavır koyması lazım” diye konuştu.
(MA)