“Fransa Avrupa’daki sınıf savaşlarının yeni laboratuvarı olarak dikkat çekiyor. Ülke kavganın odağı haline geliyor. Fransız işçi sınıfı stratejik saldırılara karşı, militan bir defans hattı oluşturuyor. Bu defans sınıfın yeniden şekillenmesinin zeminlerini yaratıyor. “
VOLKAN YARAŞIR
Avrupa’nın Akdeniz havzası, 2010 yılından sonra mobilize oldu. Coğrafyada 1968’den sonraki en büyük sınıf ve kitle hareketleri yaşandı. Kapitalizmin genelleşmiş/organik krizinin kıta Avrupa’sına yansıması ve Avrupa’nın krizin odak coğrafya haline gelmesi, olağanüstü bir konjonktürün önünü açtı. Özellikle Yunanistan kıtadaki çelişkilerin odağı haline geldi. Yunanistan’da 68 büyük grev, 29 genel grev yaşandı. Ardından Fransa, İtalya, İspanya, Portekiz sarsıldı. Sınıf ve kitle hareketi merkez ülkeleri de etkilemeye başladı.
2012-2013’te sınıf ve kitle hareketinde göreceli bir geri çekiliş yaşandı. Neo- liberal karşı devrimci politikalar kıtada derinleştirildi. AB Troykası bir mızrak ucu gibi hareket etti.
2016 yılı, kıta düzeyinde sınıfa yönelik stratejik saldırıların başladığı tarih oldu. Sınıfı felç etmeyi ve enkazlaştırmayı amaçlayan bu saldırılara en net ve en radikal karşı duruş Fransa işçi hareketinden geldi. Fransa işçi sınıfı son 3 aydır militan bir savunma hattı oluşturdu. Milyonlar harekete geçti. Fransa işçi sınıfı fabrika-sokak diyalektiğini örerek, sokakları işgal etti. Kitlelerle sokak buluştu. İşçi sınıfı senkronize grev, genel grev ve kitle gösterileriyle ayağa kalktı.
Sokak ve kavga
Hollande ve Valls hükümetinin sistematik esnekleştirme, güvencesizleştirme ve sosyal güvenliğin tasfiyesini içeren stratejik saldırıları korporatist, bürokratik ve sınıf işbirlikçisi sendikalar tarafından desteklendi. CGT ve Cheminots, SUD-Rail Sendikası grev ve genel grev çağrıları yaptı. Sol bürokratik karakter ve refleks gösteren bu sendikaların her düzeydeki eksikliklerine rağmen sınıfı sokakla buluşturmaları önemli oldu. Son 3 aylık periyotta sınıf, farklı eylem biçimleriyle, kitlesel olarak sokakla buluştu. Sokakları kuşattı. Özellikle potansiyel proleter karakter taşıyan öğrenci gençlik bu eylemlere aktif olarak katıldı. İşgal pratikleriyle eylemleri güçlendirdi. Eylemler yaygın bir karakterde gelişti. Hemen hemen tüm sanayi kentleri harekete geçti. Sınıf alanları doldurdu.
CGT, Cheminots Sendikası haftanın iki günü (Çarşamba ve Perşembe) grev çağrısı yaptı. SUD-Rail sendikası ise Temmuz’un ilk haftasına kadar süresiz genel grev çağrısında bulundu. İşçi sınıfı sokakta militan bir savunma hattı oluşturdu.
Güvenlik ve polis devleti
Sınıfın militan defansı karşısında, Hollande ve Valls hükümeti yasayı geçirmek için önce farklı hileler yaptı, daha sonra tavizlerle yasayı geçirmek istedi. Hem kamuoyunun yasaya karşı yüksek reaksiyonu (halkın dörtte üçü yasayı reddediyor), hem de sınıfın gösterdiği direnç ve sokağı aktif olarak kullanması bu hamleleri boşa çıkardı.
Hollande ve Valls hükümeti bu sefer burjuva demokrasisinin en temel işleyişini bloke ederek, bir nevi “hükümet darbesi” yaparak yasayı geçirdi.
Bu süreç kriz sonrası Avrupa kıtasında kapitalist devletlerin yeniden yapılanmasının, devletin bir güvenlik devletine ya da polis devletine dönüşümünün somut yansıması oldu. Özellikle Fransa IŞİD saldırılarıyla birlikte oluşan ve tetiklenen toplumsal ya da kolektif korku üzerinden polis devleti olma yönünde yeni düzenlemelere girişti.
Fransa hızla olağanüstü bir rejimi olağanlaştıran adımlar atmaya başladı. Sınıfı sosyal bir enkaza dönüştürmeyi hedefleyen yasanın gündeme sokulması da bu yöndeki stratejik hamleydi. Bir nevi ekonomik faşizm olan neo-liberal politikalar, olağanüstü rejim taktikleriyle birlikte hayata geçirildi ve geçirilmeye devam ediyor.
Bu manada iç faşizm tartışması önem kazanıyor. 2010 ve 2011 yılında Yunanistan, kıtadaki çelişkilerin kristalize olduğu coğrafya olarak dikkat çekmişti. 2016 yılında ise Fransa ve Fransız işçi sınıfı öne çıkıyor.
“Fransızca konuşma” zamanı
Fransa Avrupa’daki sınıf savaşlarının yeni laboratuvarı olarak dikkat çekiyor. Ülke kavganın odağı haline geliyor. Fransız işçi sınıfı stratejik saldırılara karşı, militan bir defans hattı oluşturuyor. Bu defans sınıfın yeniden şekillenmesinin zeminlerini yaratıyor. En başta sendikal bürokrasinin parçalanması ve sınıf inisiyatifinin yaygınlaşmasının nesnel olanakları doğuyor.
Fransız işçi sınıfının bu mücadele birikimi, Avrupa işçi hareketinin nesnel ve öznel şekillenmesini beslediği gibi finans kapitalin saldırılarına karşı izlenmesi gereken yolu da gösteriyor.
Militan defans, militan saldırıların olanaklarını sunar. Fransız işçi sınıfı bir yandan hızla ruhunu silahlandırıyor, diğer yandan “Fransızca” konuşacağı günlere hazırlanıyor.
Her grev, her direniş sınıfın mücadele gücünü ve özgüvenini artırıyor. Sınıf kavganın içinde yeniden doğuyor. Sokak ve kavga bir kez daha sınıfa yol gösteriyor.