KORKUT AKIN yazdı: “Hasan Mantıcı da, Ayşe ve Yaşar Küpeli de gerek siyasi sürgünlükleri gerekse Avrupa’da yaşadıkları sürece örgütlülüklerini terk etmeyenlerden… Hatta ülkeye kaçak yollardan dönüp sıcak mücadeleyi sürdürüyorlar. Gidip gelmeleri, yakalanıp işkence görmeleri, çocuklarının ortada kalması bile yıldıramıyor onları.”
KORKUT AKIN
-Filistin Güncesi ve Filistin’de İki Resim-
68 Kuşağı, Filistin’e, “savaşmayı” öğrenmek için gitmiş. 78 Kuşağı ise 12 Eylül’ün işkencesinden kurtularak yeniden örgütlenmek için… Ama ne zaman ki İsrail saldırmış Filistinli kardeşlerine, ellerine silahı alıp savaşmışlar… Her iki kuşağın da önemli deneyimleri var anlatacakları. Hasan Mantıcı ile Yaşar Küpeli onlardan sadece ikisi.
Yaşamak güzel her şeye rağmen
Yaşar Küpeli ile Hasan Mantıcı iki arkadaş… İkisi de aynı örgütün militanı… ikisi de inanmış devrime… ikisi de önce Türkiye’de sonra Filistin’de (tabii, İsrail, Ürdün, hatta sürgün gittikleri Tunus, Yemen gibi ülkelerde de) acılar, işkenceler çekmişler.
Bugün, belki de eski önemi yok Filistin’in, bu gün belki de Irak, Suriye aldı onların yerini. Kuşkusuz bu yeni cephelerde de savaşım sürüyor inançla. Bu gün de oralarda Türkiyeli devrimciler savaşıyor canları pahasına.
Duygu da var…
12 Eylül’le birlikte yeraltına çekilen mücadelede her örgüt, korunması gereken militanlarını, gerek eğitim almaları gerekse deneyim kazanmaları için yolluyor, illegal yollardan… Yaşar Küpeli eşiyle birlikte gidiyor, “Filistin’de İki Resim” onun için… Kendisinden daha çok eşini düşündüğünü -birebir anlatmasa da cümlelerinden apaçık okunuyor- görüyoruz. Ayşe, “Zeynep” mi demeliyim, farklı mı sanki… İnandığınız bir amaç uğruna savaşırken, sevdiğinizi göz ardı edemezsiniz, ne kadar güç koşullar altında olursanız olun… Kalbiniz birlikte atar, birlikte duyarsınız ayrı düşseniz de aynı şeyleri içinizde…
Hasan Mantıcı, köyünden, şoför muavinliği yaptığı gençliğinden başlayarak anlatıyor düşünce yolculuğunu… neler yaşadığını, nasıl örgütlü olduğunu, nelerle karşılaştığını… Adım adım izliyorsunuz gelişmesini, bağlı olarak gelişen, yükselen devrimci mücadeleyi. Çok önemli bir notu var: ‘Devrimciler para karşılığı devrimcilik yapmazlar’ diyor ve ekliyor, ‘profesyoneller hariç’. O profesyonellerin daha sonra çek-senet çetesine dahil olduklarını ifade ediyor, faşistlerle birlikte. Filistin’de örgütler fedailerine ‘maaş’ ödüyorlar. Devrimciler gereksinimlerinin dışındaki parayı örgütlerine veriyor, onlar da ülkeye yolluyor, mücadeleye katkı olması için.
İlkelerde savaş…
Türkiye’de bir araya gelemeyen (bir anlamda da birliktelikten bilinçli olarak kaçınan) örgütler Filistin’de cunta karşıtı bildiri yayınlıyorlar. Bu, çok ilginç aslında. Aradan geçen 30 yılı aşkın sürede hala aynı çekememezlik, aynı bakış açısı… Bu değişmediği sürece bir arpa boyu yol alamayacağız, kesin. Yine de 1982’de bir araya gelmesi mümkün ol(a)mayan gruplar ortak bildiri yayınlıyorlar. Aynı dönemde, örneğin İstanbul’da, biliyoruz ki, birlikte mücadele çağrılarına kulak vermeyenler de içlerinde…
Gurbet elde…
Hasan Mantıcı da, Ayşe ve Yaşar Küpeli de gerek siyasi sürgünlükleri gerekse Avrupa’da yaşadıkları sürece örgütlülüklerini terk etmeyenlerden… Hatta ülkeye kaçak yollardan dönüp sıcak mücadeleyi sürdürüyorlar. Gidip gelmeleri, yakalanıp işkence görmeleri, ailelerinin de taciz edilmeleri, çocuklarının ortada kalması bile yıldıramıyor onları.
Hasan Mantıcı, zorluklara, kaçak yıllara, mücadeleye dayanmış, ama hastalık… hastalıktan kurtulamamış, artık aramızda değil. Ne iyi etmiş de yazmış yaşadıklarını. Birlikte öğreniyoruz yaşadıklarını, kendimize süzüp ders çıkaracağımız çok şey var sayfalar arasında.
Yaşar Küpeli de çok şey yaşamış, ağır koşullar altında. Sadık ve Zeynep olarak neler yaşadıklarını anlatırlarken, aralarındaki sevginin büyüklüğü etkiliyor insanı. ‘Ben de öyle olmalıyım’ diyor, kendi kendinize de olsa söz veriyorsunuz…
Sabra ve Şatilla katliamını, insanlık suçu olarak niteledikleri yaşanan bu acıyı bir kez daha anıyoruz, sözlü tarih anlamında detaylar buluyoruz anlatılanlarda…
Kadın, yaşam, özgürlük!
Gerek 68 kuşağı gerekse 78 kuşağı, -her ne kadar kabul etmeseler de- kadın arkadaşları hep arka planda tuttu. Kadınların kurtuluşunu mücadelenin başarısına bağladı. Bugün artık biliyoruz ki, kadınlar olmaksızın kurtuluş mümkün değil. Buna da bağlı olarak Yaşar Küpeli’nin, Zeynep’i hem başlıkta hem de yazarı olarak anmasını dilerdim.
Gerçek kahramanlar…
Filistin’de, dengesiz bir savaş olsa da onurlu direniş, bir kişilik ve yurtseverlik mücadelesiydi yaşanan. Bugün aynı coğrafyada yine yaşanıyor aynı şeyler… Suriye’de, Irak’ta, Roboski’de… Bugün yaşananları da aktaracaklardır o sıcaklığı yaşayanlar ileride…
Filistin Güncesi, Hasan Mantıcı, Ozan Yayıncılık, Temmuz 2016, 255 s
Filistin’de İki Resim, Yaşar Küpeli, Nitelik Kitap, Aralık 2015, 415 s.