HÜSEYİN ŞENOL yazdı: “Bu ortamda yüzde 11,7 oranında oy alan HDP ve tutsak tutulduğu yetmiyormuş gibi, cezaevinde tüm olanaklardan yoksun bırakılan Demirtaş’ın aldığı yüzde 8,4 oy oranı büyük başarıdır. Tüm engellemelere ve korku imparatorluğuna rağmen Meclis’e giren HDP’li 67 milletvekili, halklarımızın iradesidir.”
HÜSEYİN ŞENOL
Tüm engellemelere, anti-demokratik uygulamalara rağmen Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş seçimlerden büyük başarı sağlayarak çıkmıştır. 24 Haziran'da gerçekleştirilen milletvekilliği ve cumhurbaşkanlığı seçimi, dünyada eşi benzeri olmayan bir ortamda gerçekleştirildi.
Bu ortamda yüzde 11,7 oranında oy alan HDP ve tutsak tutulduğu yetmiyormuş gibi, cezaevinde tüm olanaklardan yoksun bırakılan Demirtaş'ın aldığı yüzde 8,4 oy oranı büyük başarıdır. Tüm engellemelere ve korku imparatorluğuna rağmen, kendilerine uygulanacak olan her türlü baskı ve zorbalığı göze alarak Meclis’e giren HDP'li 67 milletvekili, halklarımızın iradesidir. İşleri kolay değil.
7 Haziran'dan sonra
HDP'nin büyük başarı sağladığı 7 Haziran 2015 seçimlerinden büyük yenilgiyle çıkan AKP ve Tayyip Erdoğan, savaş planını devreye sokarak, tüm Türkiye'de ve özellikle de Kürt illerinde ağır baskı ortamı yaratarak, demokratik siyasetin önünü tamamen kapama yoluna gitti. Batı illerinde patlatılan bombalar, Kürt illerinde şehir yıkmaya, insanları diri diri yakmaya kadar vardı.
Halkın iradesi hiçe sayılarak belediye başkanları görevden alındı. HDP Eş Genel Başkanları dahil, çok sayıda milletvekili, belediye başkanı, il başkanları ve daha binlerce partili tutuklandı.
"Barajı aşamaz" denen HDP, aldığı oy oranıyla halklarımız için büyük umut kaynağı olurken, bundan korkan egemenler, kaos planını işleme koydular. Savaş ortamında 1 Kasım seçimlerine gidilirken, bombalar patlıyor, Kürt illerinde de insanlar diri diri yakılıyor, şehirler yıkılıyordu. Hak ve özgürlükler aşama aşama daha da kısıtlanıyor, rafa kaldırılıyordu.
1 Kasım, darbe, referandum
Bu ortamda gelinen 1 Kasım genel seçimlerinde de, Kürt Özgürlük Hareketi ve ittifakı sol-sosyalist devrimciler büyük başarı sağlayarak, yüzde 11'e yakın oy alıp, tüm engellemelere rağmen Meclis’e girmeyi başardı. Bu da yetmedi, HDP’nin demokratik siyaset yapmasının önünü kesmek için bu kez 2016 Mayıs'ında dokunulmazlıklar kaldırıldı.
15 Temmuz'da, Fethullah Gülen'in üzerine atılan ve adına da "darbe girişimi" denen bir "darbe" gerçekleştirildi. Aslında bu tamamen Erdoğan tarafından gerçekleştirilen bir darbeydi. Bu, Gülen Hareketi'nin üzerine atılıp, 'içinden' en yakın rakip olarak gördüğü yapıyı tamamen ortadan kaldırmak için yapılıyordu. Gerçekleştirilen darbe için "Allahın bir lütfu" denerek, "darbeye karşı çıkan" sahte bir demokrasi hareketinin sahnelenmesinden geri durulmadı.
"Parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçeceğim" diye tutturan Erdoğan, bu yolda ne yapılması gerekiyorsa, göze almış bir biçimde, egemenlerin de desteğini alarak ilerledi ve dur durak bilmedi. Darbeyle daha da güçlenen Erdoğan'ın önü artık daha da açıktı. Olağanüstü Hal (OHAL) ve Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile muhalefeti daha da ezmeye, yok etmeye girişti. On binlerce insan işinden edildi ve yine on binlercesi tutuklanıp, cezaevlerine konuldu. Yine on binlerce kişi, ülke içinde ve dışında sürgün durumuna düştü.
Aynı yılın Ekim ayında Diyarbakır Belediye Başkanı Gültan Kışanak, HDP Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş'ın da tutuklanması, AKP ve Erdoğan'ın işi nereye kadar vardıracağının en açık işaretlerindendi. Vekilliklerin düşürülmesi, tutuklama ve görevden almaların tüm hızıyla sürdürülmesine, tüm baskı ve katliamlara rağmen engellenemeyen devrimci muhalefetin sesi, kısılmaya, yok edilmeye devam edildi.
24 Haziran baskın seçimi
AKP ve yanına yedeklediği faşist parti MHP ile birlikte, yani AKP-MHP faşist bloğu için durum hala "garanti" değildi. Takvime göre, Mart 2019'da yerel seçimler, 7 ay sonra da Kasım 2019'da genel seçimler yapılacaktı. Ama bu hem çok geçti hem de seçimlerin kaybedilme riski çok büyüktü, kendileri için.
Planın bir üst aşamasına geçerek, önce ülkeyi dış savaş ortamına sokmak, eğer başarılı olunursa bunu seçim yatırımına döndürmekti. Kendi açılarından da büyük 'başarı' olarak görülen, Türkiye'nin resmi sınırlarına komşu olan Suriye'nin Kürt ili Afrin işgal edildi.
İşgalle birlikte elde edilen kısmi başarı ve sonucunda ırkçı, şöven duyguların en üst düzeyde olduğu bir ortamdaydık artık. "Sosyal-demokrat" CHP bile destek veriyordu işgale. İşgal girişimi esnasında "Ama şehir merkezine girilmesin" diyen Kılıçdaroğlu, şehir merkezi de işgal edilince "Askerlerimizi tebrik ediyorum" açıklamasında bulundu.
Ortam hazırlanmıştı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, geçtiğimiz Nisan ayında ani bir çıkışla ve beklenmedik bir anda, 26 Ağustos’ta bir erken seçim yapılması çağrısında bulundu. Önce her zamanki gibi, “gündemlerinde olmadığını” söyleyen Erdoğan'ın da çıkıp "Madem isteniyor, Ağustos çok erken, Eylül-Ekim gibi olsun" demesi beklenirken, "Sayın Bahçeli'nin önerisi yerinde, ama seçimler 24 Haziran'da olacak" açıklaması geldi. Ben de seçimlerin bu kadar da baskın olabileceğini düşünmemiş, erken olacağını ama en erken Kasım ayı olarak hesaplamıştım.
Seçime dair kısa notlarım
-OHAL ve savaş ortamında bile AKP-MHP faşist bloğu ne yaptıysa, HDP'yi barajın altına itemedi.
– Bu seçimlerin hafızalara kazılacak olan en önemli tartışmalarından biri de şudur: "Faşiste (Erdoğan) karşı, başka bir faşiste (Akşener) oy verilir mi?"
Geçen hafta yazdığım "Faşistin İYİsine de oy yok" başlıklı yazıda bu görüşümü anlatmıştım.
Tarihe binlerce kez teşekkürler: İkinci turun olacağını tahmin etmiştim ama, sözde olsa da, pratikte bir bölümümüzü faşiste oy vermek gibi bir durumla baş başa bırakmadı!
-Muharrem İnce'yi dinledim: Bana göre, CHP genel başkanlığına aday olduğunu ima etti. Bir de, daha birinci günde meydanlardaki İnce'den eser kalmamıştı.
-Yazımı yazarken, Kılıçdaroğlu hala kayıptı. Bugün için saat 14.00'te basın açıklaması yapacağı duyurulmuştu.
-Seçim sonrası en çirkin yorumlardan biri şudur: "Kürtler AKP'ye oy verdi". Bunu demek şövenizmdir. "Kürtlerin" asıl verdikleri yer, neden gözden kaçırılır? Kürtler ve sosyalistler, devrimciler, ilericiler, çevreciler ve muhalefetin diğer kesimleri savaşa, yıkıma, zulme rağmen, iradesine bir kez daha sahip çıkmıştır.
-HDP kazandı. Sonuçta baraj altında bırakılmak istenen bir partiydi. Toplamda tabii ki Türkiye kaybetti, ama HDP barajın altında kalsaydı, Türkiye de barajın altında kalacaktı.
Bundan sonrası da faşizm
Evet, gelinen noktada bundan sonrası da "faşizm". Faşist uygulamaları her geçen gün daha arttırarak, katmerleştirerek devam ettiren faşist AKP-MHP bloğu, faşizmi tamamen kurumsallaştırır ve devleti faşist diktatörlüğe dönüştürür mü, egemenler bunu istiyor mu göreceğiz. Ama bu sadece onların isteyip istemediğine bağlı bir durum değildir. Bizlerin de neyi, nasıl ve ne kadar yapacağımızla ilgili bir durumdur. Tabii ki başta sınıf olmak üzere, toplumun tüm kesimlerinin tavrı önemli olacak bu gelişmede ve dönüşümde.
Devlet biçimi olarak da faşist diktatörlüğün kurulmasına karşı görev başına!