HÜSEYİN ŞENOL yazdı: “Zayıflayan MHP ve karşısında güçlenen İYİ Parti, ileride MHP’nin mirasının tümüne oturacak ve MHP’leşecektir. Büyük olasılıkla, daha da eriyecek olan MHP’ye katılacak olan İYİ Partililer, bu partiye tamamen hakim olarak, başkanlığa da büyük olasılıkla Akşener’i getirecek.“
HÜSEYİN ŞENOL
Zaten içeride tartışılan, dışarıya en azından yazılı olarak yansıtılmamaya çalışılan "İnce mi, Akşener mi?" tartışması, önce Pervin Buldan’ın, sonra Hayko Bağdat'ın ve en son bu hafta başında Ayhan Bilgen'in de açıklamasıyla gündemde yerini aldı.
Açıkçası ben de uzun süredir yazmak istediğim halde, kaleme almadım bu içerikteki bir yazıyı. Ama Buldan, Bağdat ve en son Bilgen'in açıklamalarından sonra, sokakların sorusuna da yanıt vermek gerekiyor. Birçok sol-sosyalist parti içinde de "ürkek" bir biçimde tartışılan bu durum, bence geç de olsa, kamuoyu önünde tartışılmalıdır. Hiç ne ürkmeye gerek var, ne de endişelenmeye. Faşizmin kötüsünü, iyisini ayırmadan ama 'bilerek' mücadele etmek lazım.
Yine en son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim: İYİ Parti'nin Başkanı Meral Akşener'e kesinlikle oy verilmeyeceğini açıklamak, oylarda bir gerileme yaratmaz, bilakis tutarlı doğru yaklaşımdan dolayı, halklarımızın güvenini tazelemiş oluruz. Bu da sandığa bu oranda yansır. Tarih önünde de alnımızın akıyla hesap veririz.
Bu iki ismi sadece HDP ve bileşenleri değil, dışındaki sol-sosyalist çevre de tartışıyor. Fazla dışa yansımamasının en büyük nedeni, Akşener'in ikinci tura kalma şansının hemen hemen hiç denecek kadar az olmasıdır. Yoksa bir düşünsenize, bu ihtimal yüksek olsaydı, nasıl bir derin tartışma içerisinde olacaktık.
Bırakın ikinci tur oylamasına Akşener'in kalma ihtimalini, bir düşünün; Millet İttifakı'nda HDP'nin de yer alma olasılığını.
Ne farkı mı olacaktı?
Çok büyük farkı olacaktı. En başta HDP çevresi bu kadar genişleme bir yana, daralmayla yüz yüze kalacaktı. Seçim barajını aşması ihtimali daha da güçlü olacaktı, ama halkların, demokrasinin barajı altında kalacağı aşikardı.
Erdoğan'a da Akşener'e de hayır!
Ben faşistlerin birbirlerine girmesini olumlu buluyor ve oylarının bölünmesine seviniyorum. Ama devrimciler bu faşist dalaşına ortak olmak zorunda değiller… Bırakın taraf olmayı, körükleyin yangını kül olup kaybolup gitsinler tarihin karanlıklarına…
MHP veya BBP muhalefette olsaydı ve Bahçeli tek kalsaydı ne olacaktı? Ona da mı oy çağrısı yapacaktık…
Faşistlerle sık sık hükümette yer alanlar için sorun yok, ama dediğim gibi; devrimciler faşistlerle aynı cephede yer almazlar, almamalıdırlar. Anti-faşist mücadele tarihinde onurlu bir yere sahip olan Türkiye devrimci hareketi, bu kez de bu geleneğini sürdürecek, faşizme geçit vermeyecektir.
Unutmayalım ki; geçtiğimiz Mayıs ayında HDP Eş Başkanı Pervin Buldan verdiği bir röportajda "Ben açık yüreklilikle, başta kendim olmak üzere Sayın Akşener’e hiçbir Kürt’ün oy vermeyeceğini bugünden ifade etmek isterim" demişti. Buldan o günkü tutarlı tavrını, ikinci tur anı yaklaştığında da savunacaktır. Ayrıca, HDP'nin olası bir ittifak içinde İYİ Parti ile birlikte yer almayacağını açıklamıştı. Ki Akşener de HDP'yi istemediğini çok kez dillendirmişti.
Şimdi tüm bunları bırakıp "Hayır sen bizi istemesen de biz sana oy vereceğiz" mi diyeceğiz? Ben hala Buldan gibi düşünüyorum, sadece Kürtler değil, sosyalistler de Akşener'e oy vermezler. Aksi durumda da, İYİ Partililer de HDP'nin adayı Selahattin Demirtaş'a oy vermeyecek.
Umarım, tarih bizi bir faşiste karşı, diğer bir faşistle, hem de klâsiğiyle sınamaz.
Erdoğan'a da Akşener'e de hayır!
İkinci turda Bilgen verse de, ben oyumu vermeyeceğim Akşener'e…
Bilgen'in açıklaması
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ayhan Bilgen, 24 Haziran 2018'e çekilen cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin yaptığı açıklamada, ikinci turda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın karşısında CHP'nin adayı Muharrem İnce ya da İYİ Parti'nin adayı Meral Akşener olması halinde destek vereceklerini ifade etti.
Bu açıklamayı şimdiden yapan Bilgen, bence doğru yapmadı. Ki zaten 2. tura kalma şansı da yok Akşener'in. Bu tür açıklamalar, HDP ve adayı Demirtaş'a zarar veriyor, Erdoğan'a yarıyor.
Akşener, Bahçeli'nin, devletinin yerine oynuyor. Zayıflayan MHP ve karşısında güçlenen İYİ Parti, ileride MHP'nin mirasının tümüne oturacak ve MHP'leşecektir. Büyük olasılıkla, daha da eriyecek olan MHP'ye katılacak olan İYİ Partililer, bu partiye tamamen hakim olarak, başkanlığa da büyük olasılıkla Akşener'i getirecek. Tabii ki bu seçimlerde Akşener'in gösterdiği, göstereceği performans ve alacağı sonuç çok önemli. Bundan dolayı da, bu Türkiyeli ırkçı faşistlerin "Asena Ablası"nın yükselişine katkı sunmamak gerek.
'Boykot ve sürekli faşizm' teorisini savuna gelenlere "İnce'ye oy verin" demek zor. 'Faşizm nedir'i anlama konusunda görüş ayrılıklarımız derin. Ben o gelenekten olsam, böyle bir çağrı yapamazdım. Sürekli faşist dediğin bir parti ve liderine oy vermek çelişkidir benim açımdan. Zaten "İnce'ye oy verip vermeme meselesi"ni de tartıştıkları söyleniyor. Onlar açısından da anlaşılır bir durum bu. Yani şimdi benim de dediğim gibi: İYİ Parti faşist bir partidir ve ne o partiye ne de liderine oy vermem. Yoksa bunun hesabını tarihe veremem…
Boykot da doğru bir tavır değil. Ülkemizde hiç bir zaman boykotun koşulları olmamıştır. Oy verecek parti veya aday olmazsa, yine sandıktan uzak durmaz, 'geçersiz oy' kullanırdım.
Yazımı kısaltarak devam edeyim. İkinci turda Muharrem İnce'ye oyumu vereceğim. Çünkü gelinen aşamada, ileride CHP-HDP ittifakını "olabilir" görüyor, bu seçimlerden güçlü çıkacak bu iki partinin parlamenter sistemi koruyacağına, diğer bir deyimle geri alacağına inanıyorum.
Demirtaş da olabilir
Avrupa'da ve Kürt illerinde daha önceki seçimlerde olmuş ve bu baskın seçimde de olacak olan, 24 Haziran'da Türkiye'de neden olmasın? Yani, buralarda Erdoğan'dan sonra en çok oy alacağı kesin olan Demirtaş, Türkiye'de de ikinci tura kalabilecek adaylar arasında bence.
Evet, tabii ki tüm bu olasılıklar içerisinde bir olasılığı daha unutmamak gerekiyor: Demirtaş olasığı da var ortada. Çok partili bir ittifak olan ve tek adayla seçime giren faşist Cumhur İttifakı'na karşı, yine çok partili, demokratlı, ulusallı, faşistli, mollalı başka bir ittifak, Millet İttifakı kuruldu. Bu ittifak da çok partili, ama tek değil, çok adaylı bir oluşum. Yani üç parti, üç aday var. Adaylık konusunda da oyları bölünecek, doğal olarak.
Bu iki ittifakın karşısında, başka bir ittifak daha var, bizim ittifakımız, halkların ittifakı HDP ve adayımız Selahattin Demirtaş var. Onlar aralarında kapışırken, "Seni başkan yaptırmayacağız" diyen bizim Selocan'ın 15 Temmuz Darbesi'nin de mimarı olan Erdoğan karşısında en çok oyu alacak aday olma olasılığı da hala oldukça güçlü.
Bundan sonrasını da 24 Haziran'dan sonra tartışırız: Kimler İnce'ye, kimler Akşener'e ve kimler de Demirtaş'a oy verir?
Şunu da unutmamak gerekir: Yorumun nereye gittiği iyi hesaplanmalıdır. "Akşener'e ve İnce'ye veririz" demeçleri, durumu içinden çıkılmaz bir hale getirerek, HDP'li seçmenler içerisinde dahi, hem Avrupa'da olsun, hem Türkiye'de olsun "Akşener'e karşı İnce'ye oy verilmeli" yaklaşımını beraberinde getirdi. Bu yaklaşımın pratiğe de dönüştüğü örnekler, maalesef az değil.
Önemli bir diğer olasılık da; baraj altında bırak(tır)ılacak bir HDP'nin tavrı çok daha önemli olacak. Bu durum tüm taşları yerinden oynatır, tüm hesapları değiştirir. AKP ve Erdoğan'ı "kurtaracak" olan tek olasılık budur. Oyların çalınma riskine karşı, çok daha fazla HDP ve Demirtaş oyu vermeli Türkiye halkları. Ne kadar fazla olursa, çalarak HDP'yi baraj altına itebilme "şansı" azalır, iktidarın.
Bir farklı şekli daha var bu işin
Şimdiden sorayım: CHP dahil, HDP dışında hangi partinin ne kadarı Demirtaş'a oy verir, ne kadarı "vatan millet Sakarya" geyiğiyle yine de Erdoğan'a oy verir veya seçime gitmez?
Olmaz olmaz demeyin!
Afrin'de, Cizre'de, dokunulmazlıklarda, tezkerelerde ve daha nice örneklerde gördük, faşistlerle ulusalcıların ortak tavrını.
Faşizmi kurumsallaştırmak isteyen AKP-MHP ve İYİ Parti'ye de, Erdoğan, Bahçeli ve Akşener'e de karşı olduğumuzun altı daha net çizilmeli, halklarımızın ve haklarımızın düşmanlarına oyumuzun olmadığı net olarak belirtilmeli. CHP'nin de günahları malumumuz. Bu partinin yaptıkları, 90 yıllık sömürgeci devlet politikasıyla da ortada zaten. Ama tavanında sınırlı sayıda, tabanında ise milyonlarca demokrat mevcut. Bunların ırkçı-ulusal yanına karşı olanlara destek verme, dayanışma içerisinde olmak için de olsa, hala birlikte olabilmenin nüvelerini içinde taşıyor bu parti. Ki tarihimizde, 12 Eylül Askeri Darbesi öncesinde de, sonrasında da örnekleri çok.
Tüm bunlardan dolayı, 24 Haziran akşamına kadar oylar Demirtaş ve partisi HDP'ye! Ondan sonrasını hep birlikte göreceğiz. Faşistin iyisi kötüsü olmaz, faşist faşisttir.
Başta söylediğimi tekrar ederek, konu üzerine bu yazıma şimdilik nokta koyuyorum: Umarım "gerçek" hayat bizi bir faşiste karşı diğer bir faşistle sınamaz…