Bülent TEKİN yazdı: Bugün gelinen nokta, halka soğan ekmeğe talim etmeyi önerip, dişlerini biraz daha sıkmaya davet etmek oldu. Ekonomideki vahim gidişi adres edecek fazla bir yer de kalmadı. Faiz lobisi, dış güçler, komünistler, solcular, sosyalistler, Kürtler, bölücüler gibi.
Eğlenceli ama vahim sonucu olan, rivayet edilen bir aşk hikâyesi var. II. Abdulhamid’in son senelerinde vefat eden Osman Fevzi Bey’in hikâyesidir. Osman Fevzi Bey, çok sevdiği Refika Hanım’ı annesi ile birlikte istemeye gider, Refika Hanım yaşadığı heyecandan dolayı pişirdiği kahveye şeker koymak isterken yanlışlıkla tuz koyar. Osman Fevzi Bey, yapılan yanlışı anlayıp Refika Hanım’ı mahcup etmemek için, bunun ne kadar da hoş bir tesadüf olduğunu, üstelik asker kökenli biri olarak kahveyi tuzlu içmeye alışık olduğunu söyler. Tabii ki bu sadece sevdiği kadını utandırmamak için söylediği pembe bir yalandır. Osman Fevzi Bey’in sözlerine inanan Refika Hanım ise tam 50 yıl boyunca eşine tuzlu kahve yapar ve Osman Fevzi Bey de hiç sevmese de tuzlu kahveyi içerek yalanı devam ettirir. Öte yandan, ölmeden önce vasiyetnamesinde (eşine yazdığı mektubunda), “Sevgili Refikacığım, sizinle tam 50 sene devam eden bu mesut izdivacımızda her gün içtiğim kahvenin her yudumu zehir gibi acıydı,” diyerek gerçeği itiraf eder. İçine düştüğümüz durum tam da bu hikâyeye benzemektedir.
Ağızdan bir kez “faiz sebep, enflasyon netice” lafı çıktı ya! Sonuçları ne kadar acı olsa da bu aşka bağlılık adına sonuna kadar devam ettirmek gerekir ya? Vatandaş yanmış, ülke batmış ne anlamı var, önemli olan tuzlu kahveye devam etmek, faiz-enflasyon ilişkisi için ağızdan çıkmış yanlış iktisat teorinin aşkı önemli. Faizin merkez bankasınca indirilmeleri sonucunda döviz kurundaki artışa bağlı olarak Türk Lirası’nın yaşanan değer kaybı vatandaşların alım gücünü büyük oranda düşürdü. Türk Lirası’nda yılbaşından bu yana değer kaybı yüzde 35’i (hatta bazı ekonomistler 40 diyor) buldu. Vatandaşların geleceğe dair umutları da tükenmiş durumda.
Dolar 12.50’yi aşmış, Türk Lirası 11 ayda yüzde 35 (40?) değer kaybetmiş. Bazı ekonomistlerin hesabına göre gerçek enflasyon yüzde 50’ye dayanmış durumdadır. Şayet vatandaşa sorarsanız daha yüksek rakamlar söyler. Çünkü pahalılıktan dolayı alışveriş yapamayan odur. İşsiz sayısı 10 milyonu bulmuş, insanlar çöpten ekmek toplar hale gelmiş. Büyük miktarda Doları (dövizi) olanlar bu durumdan fayda sağlamıştır. Bu durumda zengin insanlar daha da zenginleşmiş, yoksullar daha da yoksullaşmıştır.
Doların alıp başını gittiği bir durumda, her türlü ürüne yapılan zamların rakam değerlerini gizlemek nereye kadar sürdürebilir? Dolar kuru değiştikçe, gün içinde akaryakıt ibresinin arttığını görüyoruz. Araç sahiplerinin benzin ve mazot fiyatları karşısındaki korkulu beklentileri bile içinde bulunduğumuz durumun anormalliğini göstermeye yeter. Bu konuda ekonomistlerin aklına gelen tek uyarı “Gece yarısından önce depolarınızı mutlaka doldurun. Benzine, mazota yine zam var!” şeklindedir. Şeker, un, yağ, kahve gibi gıda maddelerine satıcılar tarafından koyulan kota bize 1980 öncesi günlerde yapılan stokları hatırlattı. Ancak o yıllarda bile böylesine bir düşüş yaşanmamıştı.
Bir süredir Türk Lirası serbest düşüş yaşıyor. İnsanımız bunun istenmeyen, rastgele ortaya çıkan bir sonuç olduğunu sanıyordu. Oysa bunun bilinçli bir tercih olduğu, Saray’a yakın gazeteci Hande Fırat tarafından “Hükümet faiz indirimiyle ortaya çıkan faturanın farkında. Bu fatura göğüslenecek. Bir anlamda acı reçete şimdi uygulanacak.” şeklinde açıklandı. Hatta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu konuda “Türkiye belki de tarihinde ilk defa kendi ihtiyaçlarına ve gerçeklerine uygun bir ekonomi politikası izleme elde etmiştir.” dedi. Anlaşılan faiz-enflasyon aşkı çok büyük.
Gelinen noktada, 20 yıllık iktidarın umutları yine Körfez ülkelerinden gelecek sermayeye bağlanmış durumdadır. Dün her türlü çirkin sözü söylenen Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) bugün sarılan dal oldu. BAE Prensi Muhammed bin Zayid ile 9 yıl aradan sonra yapılan görüşme, anlaşma topluma müjde şeklinde sunulmaya çalışılıyor.
Sonuç itibari ile “Cihan devleti oluyoruz” düzeyinden “gerekirse soğan yeriz” durumuna düştük. Bugün gelinen nokta, halka soğan ekmeğe talim etmeyi önerip, dişlerini biraz daha sıkmaya davet etmek oldu. Ekonomideki vahim gidişi adres edecek fazla bir yer de kalmadı. Faiz lobisi, dış güçler, komünistler, solcular, sosyalistler, Kürtler, bölücüler gibi.