Tülay HATİMOĞULLARI yazdı – Eş başkanlık, dünya kadın mücadelesinin en önemli kazanımlarından biri. Kadın hareketinin deyim yerindeyse tırnakları ile kazıyarak elde ettiği kazanımlardan biri olan eş başkanlık sistemine yapılan bu saldırı elbette tesadüfi değil. Faşist rejimin inşası sürecinde, AKP iktidarı hem Kürt kimliği ve mücadelesine hem de tahakküme karşı çıkan, özgürlüğü için isyan eden kadın kimliğine saldırmış oluyor.
Yaklaşan 8 Mart’ı yüzümüzdeki gülümsemeyle allı, morlu rengarenk karşılamak üzere el ele, kol kola sokaklara çıktık. “İsyanımız özgürlüğümüz için”, “erkek adalete karşı, kadınlar için gerçek adalet” haykırışlarımız, zılgıtlarımız, çığlıklarımız, ıslıklarımız buluştu. Buluyor birbirini, buluyoruz birbirimizi sokaklarda, evlerde, okullarda, işyerlerinde… Devasa bir kalabalık olmuş doğanın yeşilinden, göğün mavisinden, direnişin kızılından ve isyanımızın morundan tüm renklerimizle karşıladık 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü.
Önümüzdeki günler biz kadınların AKP ve ittifakı MHP’nin erkek politikalarına karşı mücadeleyi büyüteceğimiz günler olacak yine. 2002 yılından bu yana iktidarın sistematik olarak yürüttüğü politikalara karşı kadınlar mücadele alanlarını doldurduk. Savaş, kadın kırımına dayanan kadın cinayetleri, kadın emeğinin sömürüsü, görünmeyen emek başta olmak üzere; bedenimiz, kimliğimiz ve emeğimiz üzerinden tahakküm kurma politikalarına kıran kırana karşı koyduk ve kazanımlarımıza kıskançlıkla sahip çıktık.
Kadını sadece “aile” içinde tanımlayan ve aileye hapseden, kendi ‘makbul’ kadınını resmeden AKP’nin “en az üç çocuk”, “kadın erkek eşitliği fıtrata aykırı” söylemleri kadın düşmanı politikalarının itirafı niteliğindeki söylemleri idi. 19 yıl boyunca kadına yönelik erkek şiddeti katlanarak arttı. En az 7600 kadın erkekler tarafından katledildi. Şüpheli kadın ölümleri trajik şekilde artış gösterdi. Erkek devlet aklı ön planda yargı kararları ile karşımıza çıktı. Cezasızlık olağanlaştı, LGBTİ+’lara yönelik nefret söylemi/uygulamaları arttı. Nafaka hakkına göz dikildi, İstanbul Sözleşmesi tartışmaya açıldı, erkekler resmen cesaretlendirildi. Kadın emeğine saldırı katmerlendi. İşten çıkarmalarda gözden çıkarılanlar öncelikli olarak kadınlar oldu.
Ekonomik krizin yükü en çok kadınların sırtına yüklendi. Kadın yoksulluğu arttı. Pandemiden de en çok kadınlar etkilendi. Bu süreçte kadınların ev içi emek sömürüsü ve kadına hane içinde şiddet arttı. Kadınlarsa bu saldırıların yanı sıra Gezi Direnişinden, Cumartesi Annelerine, ekoloji mücadelesinden, barış talebini yükselten mücadeleye bütün alanlarda tüm saldırılara karşı en ön saflarda yer aldı.
Eş başkanlık mor çizgimizdir
AKP iktidarı, kendi çizmiş olduğu “makbul” kadın figürünün dışında olan; emeği, bedeni ve kimliği üzerinde tahakküme karşı çıkan kadınlara tahammül edemez durumda. AKP’nin tüm söylemlerinde ve yaygın medya dilinde her gün bununla karşılaşıyoruz. Bu tahammülsüzlüğün bir uzantısı olarak; kayyımlar atadıkları HDP’li Belediyelerde, ilk iş kurulan kadın merkezlerini, kadın sığınaklarını kapatmak, kadın milletvekillerini ve belediye eş başkanlarını siyasi rehineler olarak hapishanelere koymak, eş başkanlık sistemine saldırmak oldu. Diyarbakır, Van ve Mardin Büyükşehir Belediyelerine kayyım atamanın gerekçesi olarak eş başkanlık gösterildi, eş başkanlık tanımında yeni bir “suç” uyduruldu.
Eş başkanlık, dünya kadın mücadelesinin en önemli kazanımlarından biri. Kadın hareketinin deyim yerindeyse tırnakları ile kazıyarak elde ettiği kazanımlardan biri olan eş başkanlık sistemine yapılan bu saldırı elbette tesadüfi değil. Faşist rejimin inşası sürecinde, AKP iktidarı hem Kürt kimliği ve mücadelesine hem de tahakküme karşı çıkan, özgürlüğü için isyan eden kadın kimliğine saldırmış oluyor. Patrikaryal kapitalizmin kadın üzerindeki tahakkümü hiç hız kesmedi. Toplumsal cinsiyetin kadın yaşamına etkilerinin binlerce yıllık bir tarihi var. Ataerkil sistem binlerce yıldır iktidarını günümüze taşımıştır. Ancak içinden geçtiğimiz baskıcı, otoriter, totaliter, süreçte bu baskının rengi daha da koyulaşıyor. Tek adam rejimi kadın hareketinin bugüne kadarki kazanımlarına göz dikmiş, karşı savaş açmış durumda. Buna yönelik politikaları uygulama derdinde.
Kadın hareketinin pozitif ayrımcılık/kota mücadelesinin meyvesidir eş başkanlık
Türkiye’de feminist hareketin, sosyalist partilerdeki feministlerin, Kürt kadın hareketinin yıllarca verdiği kadınlar lehine pozitif ayrımcılık/kota mücadelesinin meyvesidir eş başkanlık. 2006 yılında ilk defa uygulanan eş başkanlık sistemi geliştirerek bugünlere ulaşıldı. 2013 yılında eş başkanlık sistemi yasal güvenceye kavuştu. HDP’nin iç yapısında hem siyasette hem de bütün kurumlarında, alanlarda eş başkanlık sistemi tartışmasız ve koşulsuz bir şekilde uygulanmaya başlandı. Bugün yerel yönetimlerde eş başkanlık sistemini uygulayan dünyadaki tek parti Halkların Demokratik Partisi’dir. Özgün kadın grubu bulunan tek parti olarak dünyada ilktir. Yani bu mücadelemiz ve eş başkanlık sistemimizle dünyaya model oluşturuldu. AKP, kadın mücadele tarihinde çok önemli olan bu kazanıma, kadınların birçok kazanımına göz diktiği gibi göz dikti. Tıpkı Almanya’nın Hitler döneminde olduğu gibi. Hitler kadınlara çocuk-kilise-mutfak formülüyle hayatlarını dizayn etmeyi dayattı. Kadınlara akademi kürsülerini, yargıçlığı yasakladı. Hatta işsizliğin nedeni olarak kadınların çalışmasını gösterecek kadar ileri gitti. Bugünlerde ise benzeri yaşıyoruz. Tek adam rejimi eş başkanlık sistemine aynı mantıktan dolayı tahammül edemiyor, siyasette eşit temsiliyette önünü kesmeye çalışıyor.
Eş başkanlık sistemi aynı zamanda patriyarkal kapitalizme karşı mücadele anlayışıdır
Eş başkanlık sistemi, yalnızca kadın ve erkeğin eşit temsiliyeti demek değildir. Patriarkal kapitalizme karşı bir mücadele anlayışıdır. Yeni bir toplumun inşasında döşenen önemli/anlamlı taşlardan biridir. Bu taşların döşenme sürecini, Kürt kadınların eş başkanlığa uzanan mücadele deneyimlerini, Sevgili Gültan Kışanak derlediği “Kürt Siyasetinin Mor Rengi” kitabında çok açık ve samimi bir şekilde anlatıyor. Kadınların parti yönetimlerine ve diğer çalışmalara girmeleri için adeta iğneyle kuyu kazırcasına verilen emekleri, ödenen bedelleri… 2005’te DTP kurulduğunda eş başkanlığa Aysel Tuğluk ve Ahmet Türk seçildiklerinde, gittikleri yerlerde sevgili Aysel Tuğluk’a “yenge başkan” diyenlerden bugünlere… Uzun ve yaygın mücadele sonucu elde edilen eş başkanlık kazanımı sadece HDP’de değil, farklı siyasi çevrelerde ve toplumda olumlu bir karşılık buluyor bugün.
Bu kazanımı kolay kolay terk etme niyetimiz yok. “Eş başkanlık mor çizgimizdir” demiş, saldırıya geçen iktidara en güzel cevabı vermiştik. Mor çizgimizi yaşamın her alanında, siyasetin her kulvarında koruyarak yolumuza devam edeceğiz. Her fırsatta kadınlara kurumsal ve bireysel düzeyde saldıran bu iktidarla derdimiz var, bu biline. Biz kadınlar AKP’nin kurumsallaştırmak için hamle üstüne hamle yaptığı faşizmine karşı mor bayrağımızı açtık, mor çizgimizden ödün vermeden mücadelemizi sürdüreceğiz.
Kadınsız bir siyasetin, bundan böyle mümkün olmayacağını herkes çok iyi görmeli ve bilmelidir. Kadınların örgütlü güçleriyle, duygu ve bilinçleriyle yaratmak istedikleri eşitlikçi, özgürlükçü ve adaletli toplumun doğması için mücadelemizi 8 Mart’ta alanlarda yükselttik. 8 Mart alanları bu yıl da kadınların kendilerine yönelik topyekün saldırılara karşı koyuşlarının başat alanları oldu. AKP iktidarının tüm saldırılarına karşı 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, bizlerin mücadelemizi harladığımız gündür.
Küçük bir notla bitirelim. “İstiklal caddesi bizim kırmızı çizgimiz” diyen Soylu’ya bir çift lafımız var: Bizim mor çizgimiz hayatımız, özgürlüğümüz ve haklarımızdır. Taksim sizin çizgin(iz) olamaz. Taksim 1 Mayıs 1977’dir, Taksim Gezi direnişidir, Taksim Galatasaray Meydanı Cumartesi insanları/anneleridir. Taksim/İstiklal Caddesi feminist gece yürüyüşüdür, Taksim/İstiklal Caddesi onur yürüyüşüdür. Tüm sokaklar, caddeler ve akan bu hayat işçilerin, emekçilerin, gençlerin, LGBTİ+’ların, kadınların, Kürtlerin, Alevilerin, öğrencilerin, doğa savunucularınındır. Siz ancak caddeleri ve meydanları yasaklamayı bilirsiniz… Ancak o alanların mücadele tarihlerindeki simgesel önemlerini, anlamlarını toplumun hafızasından silemezsiniz.