Kadın Dayanışma Vakfı yaptığı açıklamada koronavirüs salgını döneminde kadınlara yönelik erkek şiddetinin arttığını, bu dönemde salgına ilişkin alınacak tüm kararlarda kadına yönelik erkek şiddetinin ve toplumsal cinsiyet rollerinin dikkate alınması gerektiğini belirtti.
SiyasiHaber
Ankara Kadın Dayanışma Vakfı’nın, “Erkek Şiddeti ile Koronavirüs Arasında Kalmayacağız!” başlığıyla yayımlanan açıklamasında “koronavirüs salgınıyla mücadele içinde olduğumuz bu günlerde, alınacak tüm kararlarda kadına yönelik erkek şiddetinin ve toplumsal cinsiyet rollerinin dikkate alınmasının, kadınlar ve çocuklar açısından hayati önemde olduğunu düşünüyoruz” dendi. Vakfın açıklamasında salgın dönemine ilişkin yapılması gerekenler ve kadınların istekleri sıralandı.
Kadın Dayanışma Vakfı’nın açıklamasında “Böylesi kritik dönemler bir yandan kadınların yaşadıkları şiddetin, kadın cinayetlerinin, tacizin, tecavüzün artmasına yol açarken, bir yandan da bunların üstünün örtülmesine ve görünmez kılınmasına neden oluyor. Bu nedenle, koronavirüs pandemisinde aynı durumun yaşanmaması için devletin ve ilgili tüm kurumların politikalarını belirlerken ve uygularken Türkiye’deki kadına yönelik şiddetin boyutlarını asla göz ardı etmemelerini, karantina dönemlerinde toplumsal cinsiyet rollerinin etkilerini ve sonuçlarını dikkate almalarını istiyoruz” ifadeleri yer aldı.
HSK’nın kararına eleştiri: Şiddet uygulayan erkek gözetiliyor
Açıklamada, Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun aldığı “6284 Sayılı Kanun kapsamında verilen tedbir kararlarının yükümlülerin koronavirüs kapsamında sağlığını tehdit etmeyecek şekilde değerlendirilmesi gerektiğine” şeklindeki karara ilişkin “Korona salgını karşısında şiddet uygulayan erkeğin sağlığını korumaya gösterilen hassasiyet, şiddet gören kadının can güvenliğini korumak için gösterilmiyor. Bu tedbir kararı pratikte, şiddet uygulayan erkeğin ev karantinası boyunca evde kalmasının yolunu açarken, şiddet gören kadının ise zaten sınırlı ve yetersiz olan sığınağa gitme koşullarını iyice zorlaştırıyor” eleştirisi yapıldı.
‘İlk işten çıkarılan biz kadınlarız’
Okulların ve kreşlerin kapatılmasıyla birlikte, kadınların ev içindeki yüklerinin eşitsiz olarak arttığına dikkat çeken açıklamada, “Hasta ve yaşlı bakımı da buna eklenince ev içindeki kadın emeği açısından eşitsizlik yakıcı bir hal alıyor” dendi.
Açıklamada ayrıca çalışan kadınların sorunları da ele alındı: “İş sahasına baktığımızda ise krizde ve salgında ilk işten çıkarılacaklar arasında biz kadınlar varız. Kadın danışma merkezimize koronavirüs salgını nedeniyle işlerinden çıkarılan ve bu yüzden acilen ekonomik destek arayışında olan kadınlardan başvurular gelmeye başladı bile. Çalışmaya devam eden ve edecek kadınlar için de güvencesiz ve sağlıksız koşullarda çalışma, karantina döneminde artan sorunlardan.”
Mülteci kadınlar koronaya karşı korunmasız
Kadın Dayanışma Vakfı’nın açıklamasında mülteci kadınların özellikle salgın döneminde ağırlaşan sorunları dile getirildi: “Mülteci kadınların bir çoğunun kendilerini hijyenik koşullarda karantinaya alacak bir evi dahi yok. Kamplarda, çadırlarda, konteynırlarda, gecekondularda zor ve sağlıksız koşullarda yaşıyor, salgınla mücadelenin vazgeçilmezleri olarak ilan edilen su, sabun ve kolonyaya erişmekte zorlanıyorlar. Hem aile içinde hem de hiç tanımadıkları insanlar tarafından şiddete uğruyorlar. Dil sorunu ve yabancı düşmanlığı nedeniyle güvenlik, adli kurumlar ve sağlık kurumlarından gerekli hizmeti alamıyorlar.”
Kadınların salgın dönemine özgü istekleri
Kadın Dayanışma Vakfı’nın açıklamasının sonunda, kadınların bu döneme özgü istekleri sıralandı:
Kadınların erkek şiddeti ile koronavirüs arasında kalmasına izin verilmemeli. Hayata geçirilecek kararlarda kadın örgütlerinin deneyim ve düşüncelerinin dikkate alınmasını ve görüş belirtmemize olanak sağlanmasını istiyoruz. Bu nedenle,
● İllerde oluşturulan Pandemi Kurulları’nda kadın örgütlerine yer verilmesini,
● 7/24 hizmet verecek bir acil yardım hattının (mevcut ALO 183 ya da yeni oluşturulacak bir hat) sadece kadına yönelik şiddet başvurularına ayrılmasını ve acilen bu hatla bağlantılı kadına yönelik şiddetle mücadele kriz masasının oluşturulmasını,
● Kadınların yaptığı tüm başvurulara ve talep ettiği tüm hizmetlere eşit bir biçimde ulaşmalarının önündeki temel engellerden biri olan dil engelinin ortadan kalkması için, öncelikli olarak acil yardım hatları, hastaneler, 6284 Sayılı Kanun çerçevesinde kadına yönelik şiddetle ilgili görev ve sorumluluğu olan tüm kurum ve kuruluşlarda hizmetlerin Arapça ve Kürtçe olarak da sağlanmasını,
● Salgın döneminde 155 Polis, 156 Jandarma gibi kolluk hatlarının kadınların şiddet bildirimlerine öncelik vermesini, görevlilerin salgını bahane ederek başvuruları geri çevirmemesinin garanti altına alınmasını,
● Mevcut sığınaklarda salgına karşı gerekli tüm sağlık tedbirlerinin alınmasını, yeni başvurular için sığınaklarda yer kalmaması halindeyse şehirlerde uygun mekanların acilen hijyenik koşullara sahip sığınaklar haline getirilmesini,
● Kadınların şiddeti bildirebilmeleri için salgın dönemine özgü güçlendirici politikaların oluşturulup, destek alınabilecek mekanizmaların yaygın olarak duyurulmasını,
● Konusu, içeriği kadına yönelik şiddet olan tüm soruşturma ve dava dosyalarının ve uzaklaştırma tedbiri başta olmak üzere tüm 6284 Sayılı Kanun başvurularının erteleme olmaksızın sonuçlandırılmasını, tedbir kararlarının uygulamasının takip edilmesini,
● Karantina nedeniyle artan şiddet karşısında, kadınların yapacağı yeni başvurular için adli mercilere ve avukat desteğine erişimin kolaylaştırılmasını,
● Pandemi nedeniyle sağlık hizmetlerinin alınmasının güçleşmesi ihtimalinden hareketle, tecavüz ve taciz olayları sonrası kadınların gecikmeden başvuru yapabileceği ve rapor alabileceği özel birimlerin hastaneler içinde oluşturulmasını,
● Pandemi dönemlerinde ikinci plana atılan, yasal olarak zamanla sınırlanmış kürtaj hakkı başta olmak üzere, üreme ve cinsel sağlık hizmetlerinin alınabilmesi, kadınların mağduriyet yaşamadan bu hizmetleri alabilmesi için hastaneler içinde gerekli düzenlemelerin ertelenmeden yapılmasını,
● “Evde kal” denilen salgın döneminde kalacak eve, temiz suya, yeterli gıdaya ve hijyenik koşullara sahip olmadıkları için koronavirüse karşı korunmasız durumda olan tüm mülteci kadınların, “Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu” kapsamında olan kadınlar da dahil olmak üzere, sağlık kontrollerinin acilen yapılmasını ve kayıtlı ya da kayıtsız tüm mülteci kadınların sağlık hizmetlerinden koşulsuz, şartsız yararlandırılmasını istiyoruz.
Kadın Dayanışma Vakfı’nın açıklaması şöyle:
Erkek Şiddeti ile Koronavirüs Arasında Kalmayacağız!
Kadın Dayanışma Vakfı olarak, koronavirüs salgınıyla mücadele içinde olduğumuz bu günlerde, alınacak tüm kararlarda kadına yönelik erkek şiddetinin ve toplumsal cinsiyet rollerinin dikkate alınmasının, kadınlar ve çocuklar açısından hayati önemde olduğunu düşünüyoruz.
Dünyadaki salgın deneyimlerinden, bu dönemlerde birçok eşitsizlikle birlikte kadın-erkek arasındaki eşitsizliğin de büyüdüğünü biliyoruz. Yine salgın dönemlerinde kadın ve erkeklerin toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle yaşadıkları farklı sorunlar yeterince değerlendirilmiyor. Fakat en önemlisi böylesi kritik dönemler bir yandan kadınların yaşadıkları şiddetin, kadın cinayetlerinin, tacizin, tecavüzün artmasına yol açarken, bir yandan da bunların üstünün örtülmesine ve görünmez kılınmasına neden oluyor. Bu nedenle, koronavirüs pandemisinde aynı durumun yaşanmaması için devletin ve ilgili tüm kurumların politikalarını belirlerken ve uygularken Türkiye’deki kadına yönelik şiddetin boyutlarını asla göz ardı etmemelerini, karantina dönemlerinde toplumsal cinsiyet rollerinin etkilerini ve sonuçlarını dikkate almalarını istiyoruz. Çünkü salgınların etkisi ve sonuçları her aşamada kadına ve erkeğe eşit yansımıyor, kadınları birçok noktadan eşitsiz bir biçimde vuruyor.
Kazanılmış haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz
Henüz birkaç gün önce, salgına karşı alınacak tedbirler kapsamında, Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) kadına karşı şiddetin önlenmesine dair 6284 Sayılı Kanun’a ilişkin, endişelerimizi doğrular nitelikte bir ilave tedbir kararı aldı. İlgili kararda “6284 Sayılı Kanun kapsamında verilen tedbir kararlarının yükümlülerin koronavirüs kapsamında sağlığını tehdit etmeyecek şekilde değerlendirilmesi gerektiğine” ilişkin bir ibare yer alıyor. Böylesine ucu açık bir tedbir kararının uygulamada kadınların aleyhine işleyeceğini tahmin etmek zor değil. Korona salgını karşısında şiddet uygulayan erkeğin sağlığını korumaya gösterilen hassasiyet, şiddet gören kadının can güvenliğini korumak için gösterilmiyor. Bu tedbir kararı pratikte, şiddet uygulayan erkeğin ev karantinası boyunca evde kalmasının yolunu açarken, şiddet gören kadının ise zaten sınırlı ve yetersiz olan sığınağa gitme koşullarını iyice zorlaştırıyor. Bu kararın hemen öncesinde de, yine salgın nedeniyle cezaevlerinde bulunan kadın katillerine, cinsel saldırı faillerine, çocuk istismarcılarına infaz indirimi yapılmasına yönelik çalışmaları eleştirdik, itirazlarımızı dile getirdik. Bu suçları işleyenlere yapılacak infaz indiriminin, karantina koşullarında yine kadınların hayatlarını direkt tehdit eden, can güvenliklerini tehlikeye düşüren bir uygulama olacağını söyledik. Kadınların tepkilerinin ardından tasarının kadına yönelik şiddet suçlarını kapsamayacağı açıklandı; ancak uygulamada nasıl gerçekleşeceğini takip etmeye devam edeceğiz.
Bizler mahkemelerde şiddet uygulayan erkeklere yapılan haksız tahrik ve iyi hal indirimlerinin sonuçlarıyla mücadele ederken, son günlerde art arda gündemimize oturan düzenlemelerin çok daha vahim sonuçlarının olacağını ve tüm kadınlar için tehdit oluşturacağını düşünüyor ve hepsinin acilen geri çekilmesini istiyoruz.
Korona kapıdan giremiyor, ya patriyarka
Kadınların çoğunlukla en yakınları olan erkekler tarafından evde şiddet gördüğünü ve evde öldürüldüğünü biliyoruz. Bu salgın döneminde birçok kadın örgütünün açıkladığı verilere göre karantinayla birlikte erkek şiddeti artıyor. Kadına yönelik şiddet ve cinayetler münferit olaylar olmadığı gibi, bunlarla mücadele de bireysel bir sorun değildir. Sistematik olarak devam eden bu şiddet döngüsü her yönüyle politik bir meseledir ve bu nedenle politik tedbirler alınmalıdır. Pandemi öncesi ülkemizde bu konuda zaaflar zaten yeterince büyükken ve bizler bunun için yıllardır mücadele ederken şimdi bu koşullarda, şiddet gören kadınların tümden görünmez olacağına ilişkin kaygılarımız oldukça yüksek. Bu nedenle devletten önlem ve tedbir konusunda beklentilerimiz de giderek artıyor.
Mülteci kadınlar koronaya karşı korunmasız
“Evde kal” çağrılarının yapıldığı bugünlerde barınma sorunu yaşayan birçok kadının olduğu da unutulmamalı. Mülteci kadınların bir çoğunun kendilerini hijyenik koşullarda karantinaya alacak bir evi dahi yok. Kamplarda, çadırlarda, konteynırlarda, gecekondularda zor ve sağlıksız koşullarda yaşıyor, salgınla mücadelenin vazgeçilmezleri olarak ilan edilen su, sabun ve kolonyaya erişmekte zorlanıyorlar. Hem aile içinde hem de hiç tanımadıkları insanlar tarafından şiddete uğruyorlar. Dil sorunu ve yabancı düşmanlığı nedeniyle güvenlik, adli kurumlar ve sağlık kurumlarından gerekli hizmeti alamıyorlar.
Karantinada kadınların iş yükü arttı
Salgınla mücadelede tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ilk ve en önemli önlem “evde kalmak” olarak görülüyor. Okulların ve kreşlerin kapatılmasıyla birlikte, kadınların ev içindeki yükleri eşitsiz olarak artıyor. Hasta ve yaşlı bakımı da buna eklenince ev içindeki kadın emeği açısından eşitsizlik yakıcı bir hal alıyor. Evde uzun zaman bir arada olmanın herkes için geçerli olabilecek muhtemel olumsuzluklarının dışında, erkeklerin kurduğu tahakkümün, psikolojik ve ekonomik şiddetin artma ihtimali kadınların evdeki hayatının güvensiz bir şekil almasına neden oluyor ve 7/24 sağlanacak güvenlik önlemlerini zorunlu kılıyor.
İlk işten çıkarılan biz kadınlarız
İş sahasına baktığımızda ise krizde ve salgında ilk işten çıkarılacaklar arasında biz kadınlar varız. Kadın danışma merkezimize koronavirüs salgını nedeniyle işlerinden çıkarılan ve bu yüzden acilen ekonomik destek arayışında olan kadınlardan başvurular gelmeye başladı bile. Çalışmaya devam eden ve edecek kadınlar için de güvencesiz ve sağlıksız koşullarda çalışma, karantina döneminde artan sorunlardan. Temizlik ve sağlık görevlilerinin yanı sıra insanlarla temasın yüksek olduğu bakıcılık, kasiyerlik gibi alanlarda kadınların daha fazla istihdam edildiğini düşünürsek, risk altındaki gruplarda kadınların yine çoğunlukta olduğunu söyleyebiliriz.
Kadınların erkek şiddeti ile koronavirüs arasında kalmasına izin verilmemeli. Hayata geçirilecek kararlarda kadın örgütlerinin deneyim ve düşüncelerinin dikkate alınmasını ve görüş belirtmemize olanak sağlanmasını istiyoruz.