“Erdoğan haklı mı? Sahiden yargı, yürütme ve yasamayı elinde toplayan, baskıcı ve teröre dayalı bu gidiş devam etsin m? Kürtleri, işçileri, köylüleri, çiftçileri, akademisyenleri, gazetecileri, kadınları, gençleri Erdoğan Yargılasın mı?”
METE GÖNÜLTAŞ
En genel anlamıyla demokrasiyi ortadan kaldıran; yargı, yürütme ve yasamanın tüm yetkilerini elinde toplayan görünüm veren Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’la ilgili bir kampanya yürütüldü Avrupa’da. “ERDOĞAN YARGILANACAK!..” adlı kampanyada on binlerce ilan dağıtıldı, binlerce afişleme yapıldı, onlarca çadır kuruldu ve 50 bin imza toplandı. 21 Mayıs’ta Birleşmiş Milletlerin önünde kampanyayı yürüten SYKP Avrupa Temsilciliği üyeleri ve dostları burada yapılan konuşmalarla kampanyayı sonlandırdılar. 24 Mayıs’ta imzalar Birleşmiş Milletler Komiserliğine teslim edildi.
Kampanya tarih sayfasında demokrasinin, halkların, toplumların sesi olması bakımından önemlidir. Ama asıl önem, öncelikle; Erdoğan’ın yürütüğü şiddet ve teröre dayalı tek adam uygulamalarında olagalen hak ihlallerine karşı, insanların topluca meşru karşı duruş gösterme cesaretini örneklemesidirr. Bu meşru karşı duruşlar ve bunlara katılım oranları arttıkça güç dengeleri değişecek, Toplumsal Demokrasi, Halkın Cumhuriyeti ve Sosyal Devletin bayrağı yükselecektir.
İkincisi; Erdoğan ve arkasındaki güçler yürütülen baskıcı politikalarına psikolojik savaşla zemin hazırlıyor, ve sonrasında psikolojik saldırılarla güçlendiriyorlar. Hemen her gün yoksul ve yoksun kitlelere; kendilerini Din ve vicdanın polisi gösterip, batıl ve doğru olmayan karanlık söylevlerle, zulmü ve zalimi haklı gösteriyorlar. Diğer yandan hak arayanları yandaş medyalarında suçlu gösteriyor, yargılıyor, infaz ediyor, Polis teşkilatına tam olarak güvenmediklerinden(!), kendi emirlerindeki “organize AK polisin” marifeti ile “yargı”ya teslim ediyorlar. Bu sürecin kendisi tam bir psikolojik savaş, saldırı ve baskı olarak ” kitlelere göz dağına” dönüşüyor. Caydırma ve yıldırma amacı ağır basan bu uygulamalar, toplumu korkutmak ve boyun eğdirmek konusunda yer yer etkili oluyor.
Nihayet; AKP meşhur Osmanlı taktiğiyle haksızken haklıyı, Hırsızken arsız’ı, zalimken mazlumu oynuyor! Toplumlar, kurumlar, dünya kamuoyu Erdoğan’ın yaptıklarına hak vermiyorsa da kafaları karışık. Erdoğan haklı mı? Sahiden yargı, yürütme ve yasamayı elinde toplayan, baskıcı ve teröre dayalı bu gidiş devam etsin m? Kürtleri, işçileri, köylüleri, çiftçileri, akademisyenleri, gazetecileri, kadınları, gençleri Erdoğan Yargılasın mı? Yolsuzluklar, hırsızlıklar, savaşta bile olmayacak insan hakları ihlalleri karşısında susulsun mu? Yoksa en genel ve basit demokrasiler de olabilen meşru karşı duruşların olabileceği gösterilmeli, bütün bu olan bitenler dünya kamuoyuna toplu karşı duruşla taşınmalı mı?
Bu çaba şimdilik Psikolojik savaşa karşı bir duruş, kitlesel sivil tepki ve uluslararası kamuoyunun kafa karışıklığını kısmen giderecek bir girişim olarak başarılı oldu. Dünyanın bir çok ülkesinde hafızalara yerleşti. Diğer yandan Türkiye solunun geçmiş olay ve olguların mirasının üzerinde devinen, politika üretmeyen edilgen eylemlerinin aşılması bakımından önemli bir çıkıştı.
Sahi küreselleşen dünyanın bir parçası olmaktan gurur duyulduğuna, Ortadoğu’nun ve Kuzey Afrika’nın yeniden dizayn edilmesini üzerimize almış olmak övünüldüğüne, Dünya liderine sahip olduğumuz ileri sürüldüğüne” göre; Hakkında bu kadar iddia dolaşan Recap Tayip Erdoğan, en azında aklanmak için; “dünya barış ve iş birliği”nin(!) tek gücü olan Birleşmiş Miletler Mahkemeler’inde yargılanmalı mı?