Tuncay Yılmaz yazdı… Kimsenin şüphesi olmamalı ki nasıl ki Pinochet, Kenan Evren, Ömer El Beşir yargılanmışsa Erdoğan da yargılanacak insanlık tarihinde hak ettiği yere yerleşecektir!
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan sadece Türkiye halklarına karşı değil, başta Ortadoğu olmak üzere tüm Avrupa ve dünya halklarına karşı insanlık ve savaş suçu işlediği iddiasıyla karşı karşıya.
Cumhurbaşkanlığını, AKP iktidarını ve başkanlık ihtimalini korumak için 7 Haziran’dan bu yana Kürt halkına adeta savaş açtı, ülkeyi bir iç savaşın eşiğine sürükledi.
Tüm dünyanın gözü önünde Sur, Silopi, Cizre, Nusaybin, Dargeçit ve Kürdistan’ın pek çok kenti tank, top, helikopter ve ağır silahlarla ateş altında tutulurken, “terörizmle mücadele” bahanesiyle 7 yaşından 77 yaşına tüm Kürt Halkı hedef haline getirildi.
İnsanı, doğası, tarihi, hayvanı katledilen Kürdistan’da adeta bir soykırım tablosu cereyan ediyor. Halkın kendini savunmak için açtığı hendekler ve kendi kendilerini yönetme iradesi katliam için gerekçe gösteriliyor. Oysa bu katliam hamlesinin Ekim 2014’teki Milli Güvenlik Kurulu toplantısında kararlaştırıldığı tüm kamuoyu tarafından biliniyor.
Son dönemde ortaya çıkan “Tamil modeli” katliam planı, meselenin hendekler değil Kürt halkının örgütlülüğünü ve iradesini kırma arzusu olduğu gerçeğini netçe ortaya koydu.
Halklara, emekçilere, ezilenlere karşı suçlar
Ulusal ve uluslararası finans-kapitalin de desteğiyle iktidar olan Erdoğan ve AKP’si, iktidarı boyunca sadece Kürt halkına yönelik değil tüm Türkiye haklarına karşı suç işledi;
- İşçilerin kazanılmış haklarını ellerinden aldı, neoliberal ekonomi politikalarının en fütursuz uygulayıcısı oldu. Kuralsızlaştırma, esnekleştirme, örgütsüzleştirme yoluyla işçi sınıfını, işsizleri ve halkın büyük kısmını yoksulluğa ve ölüme mahkum etti.
- Etnik ve mezhepsel kutuplaşmayı derinleştirdi, kuruluşundan beri zaten Türk/İslam (Sünni) karakterli olan devletin bu özelliklerini İslam/Türk olarak daha da belirginleştirip kurumsallaştırdı. Bugün Türkiye, Erdoğan ve AKP politikalarının sonucu olarak, İslam/Türk olanlar ve diğerleri arasında büyük bir boğazlaşmanın eşiğine gelmiş durumda.
- Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana yok sayılan Aleviler “ya asimilasyon ya katliam” ikilemiyle yüz yüze bırakılmış, en temel hakları kabul edilmeyerek Alevilik bir inanç olarak yok sayılmaya devam edilmiştir.
- Eğitimden yargıya, iş dünyasından yaşam alanlarına tüm kamusal alanlar muhafazakârlaştırılarak nüfusun yarısı olan kadınlar “ev, aile, annelik” kıskacıyla toplumsal yaşamın dışına itildi. AKP döneminde kadına yönelik şiddet ve erkek cinayetleri yüzde 1400 arttı. Bu muhafazakârlaştırma dalgası sadece kadınların değil varlık yokluk mücadelesi veren LGBTİ’lerin de hayatını kâbusa çevirdi.
- Doğaya ve kentlere sadece kâr/çıkar ekseninde bakarak tarihsel, kültürel, kentsel ve doğal birikimlere karşı adeta bir savaş başlattılar.
- Toplumsal birikimleri sermaye çevrelerine peşkeş çekmenin yanı sıra, Türkiye tarihinin en büyük hırsızlık, yolsuzluk pratiği bu süreçte gerçekleşti.
- Bütün bu uygulamalara karşı duran çeşitli toplumsal kesimlerden muhalif aydın, devrimci, demokrat ve gazeteciler ise ya zindana, ya sürgüne ya da mezara yollandı.
Kendi halkına zulüm eden bir iktidarla ortak mücadele enternasyonalist görev olsa da, biliyoruz ki Erdoğan ve AKP iktidarını devirecek asıl mücadele Türkiye emekçilerinin ve ezilenlerinin görevidir.
Patlayan bombalardaki parmak izleri
Ancak Erdoğan ve yönetimindeki AKP’nin iktidarının IŞİD, El Kaide’nin Suriye kolu olan El Nusra ve benzeri cihatçı/selefi terör örgütlerine maddi, manevi, lojistik destekleri dünya kamuoyunda konuşuluyor. Dahası, IŞİD’ın kontrolündeki bölgelerden çıkardığı günlük 40-50 bin varil petrolün dağıtımının Türkiye üzerinden yapıldığına ilişkin kuvvetli suçlamalar mevcut.
Ordadoğu’da gelişen cihatçı terörizm bugün sadece Suriye, Irak ve Türkiye için değil başta Avrupa olmak üzere tüm dünya için tehdittir. Amed, Suruç, Ankara, Charlie Hebdo, Paris ve en son Sultanahmet’teki saldırının tetikçileri hep aynı kaosun içinden üreme.
IŞİD saldırganlığına karşı bugün Avrupa’da gelişen ırkçılığın dolaylı sorumlusu aynı zamanda IŞİD’a her türlü desteği verenlerdir.
Hepimiz biliyoruz ki Ortadoğu’daki savaşın tek sorumlusu ve savaş suçlusu Erdoğan değildir. Başta ABD olmak üzere tüm emperyalist devletler, enerji tekelleri, silah baronları ve onların hükümetleri de bu tablonun ortaya çıkmasından birinci dereceden sorumludur.
Ancak bugün bu emperyalist zinciri kırmak için bölgedeki zayıf halkadan tutmak tüm ezilenler, halklar ve emekçiler için önemlidir. Erdoğan ve AKP’yi iktidardan uzaklaştırmak, iktidarları boyunca işledikleri suçların hesabını sormak sadece Türkiye halkları için değil, tüm Ortadoğu halkları için olumlu sonuçlar yaratacaktır. Aynı zamanda savaşın yakıcı ateşinin olduğu bölgeden, Türkiye ve Ortadoğu’dan başlayarak büyük bir emek, barış ve özgürlük hareketinin oluşmasına da güç verecektir.
SYKP Avrupa örgütünün başlatmış olduğu #Erdoganyargilansin çalışması bu yönde uluslar arası arenada atılmış önemli bir adım olacaktır.
Kimsenin şüphesi olmamalı ki nasıl ki Pinochet, Kenan Evren, Ömer El Beşir yargılanmışsa Erdoğan da yargılanacak insanlık tarihinde hak ettiği yere yerleşecektir!
13.1.2016