Erdoğan, Beştepe’deki Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı basın açıklamasında hükümet icraatının bir muhasebesini sunmaktan çok, her zamanki gibi iki kabine toplantısı arasında geçen sürede ülkede ve dünyada olup bitenler arasından seçilmiş konulara dayandırdığı bir propaganda konuşması yaptı.
“Yeni Anayasa”
Erdoğan yeni yasama döneminde “tüm siyasi partilerin yeni anayasa çağrı[larına] yapıcı cevap vermelerini samimiyetle temenni [ettiklerini]” söyledi.
“Anayasanın ilk dört maddesiyle ilgili daha önce defalarca kamuoyuna açıkladığımız üzere partimizin ve Cumhur İttifakı’nın herhangi bir sorununun olmadığını, ilk dört madde üzerinden yapılan tartışmaların da sürece katkı sağlamadığını” dile getirdi.
“Güvenlik sınamaları”
Erdoğan TBMM açılışında iddia ettiği “İsrail’in Türkiye’yi işgali hedeflediği” iddiasını daha dolambaçlı ve bulanık ifadelerle ama geleceğe dönük hedef ve faaliyetlerinin başlıca gerekçesi olarak yineledi. İsrail’in Lübnan’a yönelik saldırılarının bu tespiti kanıtladığını iddia etti. “Netanyahu kabinesinden yapılan açıklamalar İsrail’in Lübnan’ı işgalle de yetinmeyeceğini çok net biçimde işaret ediyor. İsrail yönetiminin Lübnan’daki Birleşmiş Milletler Geçici Barış Gücü’ne saldıracak, Barış Gücü’nü tehdit edecek kadar küstahlaşması idrak kapıları hâlen açık olanlar için konunun ciddiyetini ispata kâfidir.” dedi.
“Dünya beşten büyüktür” propagandasına devam
Erdoğan “Siyonist emeller peşinde koşan İsrail hükûmeti[nin], Amerika ve Avrupa’nın koşulsuz desteğini aldığı müddetçe saldırılarını durdurmayaca[ğını]” söyledi. Dışişleri ve Savunma Bakanları’nın Meclisin kapalı oturumunda bu bakış açısından yaptıkları yorum ve değerlendirmeleri kabul etmeyenleri “Bugün İsrail’in gönüllü sözcülüğünü üstlenenler” olarak niteledi.
Muhalefete muhalefet
Erdoğan muhalefeti “idrak melekelerinin tamamen kapalı olması”yla, “hayal dünyasında yaş[amakla]”, hem Türkiye’nin gerçeklerinden kopuk, hem de bölgemizi ve dünyayı takip etmekten aciz [olmakla]” suçladı.
Muhalefeti “Gelişmeleri Türkiye eksenli okumak yerine Batı merkezli okumak hastalığından kendilerini bir türlü kurtara[mamakla]” da eleştiren Erdoğan, “karşımızdaki tabloyu çok net biçimde ortaya koy[duklarını]” iddia ettiği “Savunma ve Dışişleri Bakanlarının” öznel değerlendirmelerini eleştiren muhalefet güçlerine “itibar etmeden gereken tüm tedbirleri al[dıklarını] ve alaca[klarını]” söyledi.
Savaş hazırlıkları
Erdoğan bu bağlamda savaşa hazırlanmaya devam edeceklerini söyledi, “ülke olarak caydırıcılık gücümüz ne kadar yüksek olursa bölgemizdeki ateşten kendimizi koruma imkânımızın o derece artacağının farkındayız. Tüm bölgemizi kasıp kavuran bu kriz fırtınasından Türkiye’yi suhuletle çıkartmakta kararlıyız” dedi.
Gazze ve Lübnan’dan eski haberler
Erdoğan, Gazze’ye yardım, Refah Sınır Kapısı’ndaki durum ve Lübnan’dan yapılan tahliyelerle ilgili olarak, medya kanallarının çoktan verdikleri haberleri aktardı. “Gazze’ye ulaştırılan yardım miktarında ciddi düşüş oldu. İsrail özellikle bölgede önemli faaliyetler yürüten Filistin mültecilerine yardım ajansını terörize ederek yardımları engellemeye çalışıyor” dedi.
Lübnan’dan yapılan tahliyeleri yaptıklarını söyledi. “Deniz Kuvvetleri Komutanlığımızı, AFAD’ımızı, MİT Başkanlığımızı, sürecin koordinasyonu yürüten Dışişleri ve Savunma Bakanlıklarımızı ayrı ayrı tebrik ediyorum.” dedi. “[…] Irkçı atak geçiren, yalan ve iftiralarla tahliye operasyonumuza kara çalan gazeteci ve siyasetçi kılıklı insanlık müsveddelerini milletimizin vicdanına havale [etti]”.
Teknofest propagandası
Erdoğan silah sanayisinin ürünlerinin tanıtıldığı ve askeri-sınai kompleksin çıkarlarının toplumun çıkarı olarak kavranmasını amaçlayan kamu sektörü ile özel savaş sanayisi gruplarının sponsorluğunda yürüyen savaş teknolojisi fuarları dizisi olan TEKNOFEST’in bir “Bir gençlik destanı” olduğunu iddia etti.
Akraba ve yakınlarının kontrol ettikleri İHA ve SİHA üretim ve satışlarına yatırım yapan şirketlerin “dünya genelinde satışların yüzde 65’ini” gerçekleştirmesini toplumsal bir başarı olarak müjdeledi: “2023 yılında savunma ihracatımız 5,6 milyar dolar rakamını yakaladı. Türkiye’nin savunma ve havacılık ürünleri ihracat gelirleri ocak-eylül döneminde geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 12,2 arttı. Böylece ihracatımız yıllık bazda yüzde 10,4’lük yükselişle 6 milyar doları geçti. 2024 yılında 178 farklı ülkeye ürün ihraç ederek ciddi bir rekora imza attık. Savunma sanayimizi seferberlik ruhuyla desteklemeyi sürdüreceğiz. Millî teknoloji hamlemiz ile inşallah çok daha iyi yerlere geleceğiz.” dedi.
“Yumuşama süreci”
Erdoğan “İsrail’in Türkiye’yi istila hedefi”yle ilişkilendirdiği “Bölgemizin içinde bulunduğu kesif ve karanlık atmosferde dışarıdaki meselelerle çok yakından ilgilenirken evimizin içini toparlamamız, yani iç cephemizi tahkim ve takviye etmemiz[in] fevkalade önemli” olduğunu bir kez daha yineledi.
“Sınırlarımızın hemen ötesinde her gün yeni bir çatışma patlak verirken şunu çok net söylemek isterim ki, siyaset kurumunun eski alışkanlıklarla yoluna devam etmesi mümkün değildir.” dedi.
“Eski alışkanlıklar”ın şahsında cisimleştiğini ima ettiği CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu hedef alan Erdoğan “Partisi tarafından dışlanmış, hatta istenmeyen adam ilan edilmiş” olduğunu iddia ettiği Kılıçdaroğlu’nun “ekran-ekran dolaşıp kutuplaştırıcı söylemlerle sağa sola sataşmasını özellikle siyasette yumuşama atmosferini provokatif ifadelerle hedef tahtasına koymasını asla iyi niyetli bul[madığını]” söyledi.
Erdoğan Kılıçdaroğlu’nu kast ederek, “Her kim siyasetten topluma yayılan yumuşama iklimini baltalamak için hamle yapıyorsa, kesinlikle Türkiye’nin iyiliğini istemiyor demektir. Her kim siyasi hırslarını ve ideolojik ön kabullerini bir tarafa koyma erdemi sergilemiyorsa, ülkemize ve milletimize büyük bir kötülük yapıyor demektir. Her kim ülkemizin güvenlik kuşağını güçlendirmeyi hedefleyen çabalarını sureti haktan görünerek hedef alıyorsa, milletin zihnini bulandırıyorsa, acı hatıraları tekrar deşiyorsa apaçık bir ihanet içerisinde demektir.” dedi.
DEM Parti’ye tehdit ve telkinler
Erdoğan Diyarbakır’daki mitingini yasakladıkları DEM Partililer’in kentteki güvenlik yığınağına karşın Öcalan’ın şahsında siyasal mahpuslara yönelik baskıları protesto etmelerini ve Öcalan’ın Kürt halkının geleceğine ilişkin bütün konularda muhatap alınması talebini dile getirmelerini “bazı illerimizde ortaya çıkan son derece kötü, son derece kışkırtıcı, terörü ve şiddeti öven sahneler” olarak tasvir etti.
“Terörle ve şiddetle arasına mesafe koyması beklenenler” diye kodladığı DEM partilileri “tam tersine terör diline sarılmakla” ve “samimiyetsizlik”le suçladı. “Uzatılan elin sıkıca tutulmak yerine kopartılmaya çalışılmasına biz izin vermeyiz. Buna kayıtsız da kalmayız. Bölgemizde bunca ateş varken ve bu ateş her gün biraz daha ülkemiz sınırlarına yaklaşırken herkes aklını başına almalı, sorumlu davranmalı, sorumluluk bilinciyle hareket etmelidir.” dedi.