Mahir Sayın
Cumhurbaşkanı Erdoğan, YPG’nin Tel Abyad’ı düşürmesinin ardından “Türkiye’nin güneyinde, Suriye’nin kuzeyinde bir devlet kurulmasına ne pahasına olursa olsun karşı çıkarız” dedi. Türkiye’nin güneyinde Suriye’nin kuzey doğusunda İslam Devleti isimli bir devlet geçen yıl 29 Haziran’da kuruldu ama Erdoğan’ın bu kuruluşa tek laf ettiğine kimse tanık olmadı. Bu devletin TC’nin Musul konsolosluğu personelini esir alması karşısında da son derece efendi davrandı. Hani “TC devleti teröristle pazarlık etmez!” gibi laflar vardı; bunları kimse duymadı. Çoğumuzun aklına bu personelin dünya kamuoyuna karşı müdahale etmemenin bahanesi olarak bilinçli olarak orada bırakıldığı geldi. Daha da fazlası, TC, bu terör devletinin Suriye ve Irak da gasp ettiği hırsızlık malı petrolü de ucuza satın alarak teröristlere muazzam bir destek sağlamış oldu. Erdoğan’ın kanlı teröristlere desteği bu kadarla da kalmadı; binlerce TIR dolusu malzemenin bunlara TC gümrük kapılarından geçirilip teslim edildiğini dünya alem gördü, duydu. Dünyanın dört bir yanından gelen teröristlerin geçiş yolu Türkiye oldu.
Her türlü ihtiyaç malzemesi TC gümrüklerinden rahatça İslam Devletine sevk edildi. Erdoğan Kobane’nin yaşadığı kritik günlerde Suruç’a gidip Suriyeli mültecilere “Kobani düştü düşecek” diye müjde verdi. Kimin eline düşecekti Kobani? İslam Devleti haydutlarının eline. Böyle bir düşüşten sıkıntı değil sevinç duyuyordu Erdoğan. Onun bu kelle kesen, kadınları köle pazarlarında satan namussuzlara karşı tek bir ağır lafını duyan olmadı. Erdoğan da belli ki, onların bu yaptığı şenaatlerden haberi yoktu! Bunlar bile tek başına Erdoğan’ın kimin yanında durduğunu göstermeye yeter de artar. Erdoğan saldırı bahanesi hazırlamak için önce “PYD-IŞİD aynı şeydir!” dedi. Sonra IŞİD’in geçici PYD’nin kalıcı olmak dolaysıyla daha tehlikeli olduğu havuz medyası tarafından yayıldı. Ardından PYD’nin “Arap ve Türkmenleri sürerek, öldürerek etnik temizlik yaptığı” haberleri üretildi. Şimdi de milli heyecanı tırmandırmak için “Çin’de Uygurlara zulüm uygulanıyor” kampanyası geliştiriliyor.
Erdoğan aklı sıra bölgede Şii ittifak zincirine karşı Sünni bir cephe oluşturacaktı. Bunun için Katar ve Suudilerle bir anlaşma içine girdi ve hala Müslüman Kardeşler, El Kaide ve IŞİD aracılığıyla bu oyunu sürdürmeye çalışıyor. RTE şimdi ise birdenbire İslam Devleti’ni engellemek üzere Cerablus ile Azez arasındaki bölgeye bir güvenlik koridoru oluşturma hazırlıklarına girişti! Asker böyle bir adımın getireceği belaları iyi bildiğinden bu adımın atılmasına ayak diriyor. Genelkurmay, hükümetin, aslında Erdoğan’ın talimatını yerine getirmemek için kırk dereden su getiriyor. RTE şimdiye kadar işlediği ulusal ve uluslararası boyutlu cürümlerinin üstünü örtebilmek için mutlaka iktidara sahip olması gerektiğini biliyor. Devlet imkanlarını kullanmaktan mahrum olursa kendisiyle birlikte tüm taifesinin ulusal ve uluslararası mahkemeler önünde hesap vermek zorunda olacağını da çok iyi biliyor. Bunun için de akıl almaz derecede saçma görünen, karşısında onlarca engelleyici faktörün bulunduğu maceracı bir çizgiyi hayata geçirmek için çabalayıp duruyor. RTE içine girdiği macera çizgisini ancak olağanüstü bir durum çerçevesinde devam ettirebileceğini biliyor.
Seçim döneminde askerleri gerillanın önüne yem olarak atmaya kadar varan provokasyonlara düşen olmadı ve dolaysıyla seçimi olağanüstü koşullarda yapacak bahaneyi bulamadı. Ama bu onu yıldırmıyor; bu kez de olağanüstü durumun yaratılması için bir bahane çıkmasını beklemeye gerek görmeden, doğrudan Suriye üzerine saldırı sonucu oluşacak bir olağanüstü dönem ve ardından gelecek bir seçim hesabına girmiş görünüyor. Bu provokasyon çizgisindeki kararlılığını Kandile kadar uzanan bombardımanlarla gösteriyor.
Erdoğan’ın “IŞİD”i engellemek için bir güvenlik koridoru oluşturmak istediğini söylese de hakikatin bununla hiçbir alakası bulunmamaktadır. Onun dertleri sırasıyla şunlardır:
1-PYD ve ortaklarının bu bölgeyi ele geçirmelerinin önüne geçmek;
2-İslam devletinin elinde kalan son dışarıya çıkış kapısını kullanmalarına imkan vermek;
3-İD’nin diğer işbirlikçi örgütleri yutmasının, özellikle Nusra Cephesi’nin bölgedeki etkinliğini kaybetmesinin önüne geçmek;
4-bu operasyon sayesinde doğacak gerilimi TC’de olağanüstü uygulamalar için gerekçe olarak kullanmak; Bunun için seçim öncesinde hazırlanmış olan güvenlik yasası kendilerine gereken imkanı sağlayacaktır;
5-“Doğan gerilim ve kurulamayan hükümet” ortamında “beni desteleyin kaosa son vereyim” şiarı ile ve sınır ötesi operasyon yapan “ulusal lider” olarak seçime gidip yeniden iktidara sağlam biçimde tutunmayı sağlamak.
RTE başka hiçbir faktör olmasa bu istediklerinin hepsini yerine getirebilir elbette. Ne var ki, Suriye meselesi sadece Suriye meselesi değildir. Petrol meselesidir; jeostratejik dengeler meselesidir; İran, ABD, AB, Rusya, ÇİN, meselesidir. Dolayısıyla bölgenin siyasal matriksi onun başa çıkamayacağı kadar çok eleman içermektedir. Dahası, askerlerin haklılıkla işaret ettikleri gibi, bölgeye girmek kolay olabilir ama kaderde perişan olup çıkmak da vardır. Bir zamanlar askerler de böyle bir hevese kapılıp kış ortasında kandile bir baskın operasyonuna girişip bir hafta içerisinde yüzlerce ölü verip geri çekilmek zorunda kalmışlardı. Şimdi yine daha fazla mayının bulunduğu bir alanda yapılacak olan harekatın daha büyük faturalara yol açacağını en iyi onlar görmektedir. Onun için de “yok o, yok bu” deyip elekle su taşıma politikasına sığınmaya çalışmaktadırlar.
RTE tüm karşı faktörlere rağmen kurtuluşunun işgalle doğacak “milli mücadele” koşullarındaki olağanüstü uygulamalarda görüyor. Böyle bir savaş koşulunda yapılacak seçimlerde de canının istediğini yapıp iktidarı bu kez sağlam bir biçimde elde edebileceği hevesi içindedir. İnsanın gözü karardı mı en saçma fikri bile akla uyduracak gerekçeleri üretebilir. Ne var ki, ABD, AB, Rusya, İran, PYD, PKK karşı girişimlerinin bu macerayı akamete uğratması ve Erdoğan’ın aklına getirmek istemediği bir yıkımın içerisine sürükleyeceğine pek kuşku yok. TC devleti herhalde Erdoğan’ın tek başına iradesi anlamına gelmiyor. Ona devletin içinden, bizzat kendi yanında duranlar tarafından dur diyeceklerin çıkacağına kuşku yok. Oynasın ve görsün akıbetini…