Türkiye’de sistematik bir şekilde hakları ihlal edilen kesimlerin en başlarında engelli bireyler geliyor. Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Türkiye’de de engelli bireylerin, temel haklarından yararlanırken ayrımcılığa maruz bırakılması temel bir insan hakları sorunudur.
Bu noktada engelli bireylere yönelik ayrımcılık ve hak ihlallerini, sadece ‘3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ gibi takvimsel bir günde değil, insan hakları ve fırsat eşitliği temelinde her günde görünür kılmak gerekir.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre, 1 milyardan fazla insan fiziksel, zihinsel ve duyusal yetersizlikleri nedeniyle engellidir. Farklı ülkelerde ve farklı sosyal ve kültürel koşullarda yaşıyor olmalarına rağmen, engelli bireyler yaşam mücadelelerinde ortak bir ötekileştirilmeyle karşı karşıyalar.
Medyada temsiliyetleri yok!
Engelli bireylerin, siyasal yaşamda, kültürde, sanatda, sporda ve medyada yeterli düzeyde temsil edilmemesi hem engellilere yönelik sorunların çözüme ulaşmasını engelliyor hem de hak ihlallerini doğuruyor.
3 Aralık Dünya Engelliler Günü gibi takvimsel günlerde engelli bireylerle ilgili, medyada kaleme alınmış epey yazılara rastlıyoruz. Fakat engelli bireylerin medyada temsiliyeti genel olarak bunlarla sınırlı kalıyor. Görmezden ve göstermezden gelmeyi tercih eden medya, engelli bireyleri temsil ettiğinde de mağdur ve acı duyulması gerektiği gösterilen nitelikte oluyor.
Ötekileştirme dili…
3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nün, engellilerin sorunlarını dile getirmek için önemli, ancak yetersiz olduğunu belirten Engelsiz Bileşenler Federasyonu, “Ülkemizde sayısı 10 milyon üzerinde olduğu birçok araştırmada tespit edilen engellilerin, çok önemli bir bölümü yoksulluk içinde ev hapsine benzer bir yaşam sürmektedir” diyerek engellilere yönelik kamusal hizmetlerin yetersizliği ve toplumda yerleşik olan ötekileştirme dilinin engellilerin kapalı mekanlarda hapis kalmasına yol açtığını ifade etti.
KESK: “Engellilerin, yoksul ve işsiz koşullarda olduğu düzen adil ve eşitlikçi değildir”
3 Aralık Dünya Engelliler Günü nedeniyle mesaj yayımlayan Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), “Türkiye, Birleşmiş Milletler’in Engelli Haklarına İlişkin Sözleşmesini 10 yılı aşkın süredir imzalamış ve onaylamış olmasına rağmen sözleşmenin gereği olan hakları yerine getirmemektedir. Türkiye’de 10 milyon kişiden fazla olan engellilere; yaşlılara, nadir hastalığı olanlara ve süreğen hastalığı olanlara yönelik kamusal bir politika ihtiyacı her geçen dönemden daha fazladır. Her iki yurttaştan birinin yoksulluk ve işsizlik koşullarında engellilik sorunları ile boğuştuğu bu toplumsal düzen adil ve eşitlikçi değildir” dedi.
Her engel grubu için daha ayrıntılı eylem planları ve kamu hizmetlerinin bizzat ilgili engel grubunda olan kişilerin de katılımıyla hazırlanması gerektiğini ifade eden KESK, kamu emekçileri ve engelli bireyler açısından hak, talep ve durumların gereği olan kamusal politikaların geciktirilmeden yerine getirilmesi gerektiğini söyledi.
KESK’İN 3 ARALIK DÜNYA ENGELLİLER GÜNÜ İÇİN YAYIMADIĞI MESAJIN TAMAMI İÇİN TIKLAYIN.
“Engelli öğrenciler okulumuzu tercih etmesin”
Engelli Ayrımcılığını Önleme ve Mücadele Platformu’nun hazırladığı ‘Engelli Ayrımcılığı Araştırması ve Engelli Ayrımcılığına Karşı Çözüm Önerileri’ raporunda, resmi verilere göre, kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilmesi gereken engelli sayısının 48.549 olması gerekirken, 38.192 engelli kadrosunun boş olduğu görüldüğünü ifade etti.
Raporda, engelli nüfusun yüzde 39,72’sinin bir sosyal güvenceye sahip olmadığı, 2009 yılı ÖSS Kitapçığı’nda İstanbul’da bir üniversitenin, ayrımcı bir anlayışla engelli öğrencilerin okullarını tercih etmemelerini talep ettiği aktarılıyor.
“Cezaevlerinde engelliler, engelsizlerin merhametine bırakılıyor”
Türkiye’deki cezaevlerinde olan fiziki koşullar, engelliler için gerekli şartları bulundurmuyor. Cezaevinde kaldığı süreçte yaşadığı zorlukları Euronews’e konuşan Görme engelli gazeteci Cüneyt Arat, “engelliler engelsizlerin merhametine bırakılıyor” sözleriyle özetliyor.
Eşit Haklar İçin İzleme Derneği (EŞHİD)’in koordinatörlüğünde sadece ulaşabilen verilerden oluşturulan ‘Engellilere Yönelik Ayrımcılık ve Hak İhlalleri 2011 Yılı İzleme Raporu’nda özürlü raporlarının ayrımcılığa neden olduğu ifade edilerek, Özürlü Raporları’nın, engelli bireylerin kendilerine tanınmış diğer haklardan faydalanmasını belirlediği anımsatılarak, bu raporların eğitim, istihdam, bakım ve rehabilitasyon başta olmak üzere birçok hakkı etkilediğine dikkat çekildi
İhmal ve istismar
Engelli bireyler, yaşadıkları bu her türden ayrımcılık ve hak ihlalleri sebebiyle, hayatlarının birçok alanında travmaya maruz kalabiliyor. Bu travmalardan şiddet, her türden istismar ve kötü muamele en şiddetlilerindendir.
Engelli bireylerin, kendini savunma konusundaki dezavantajları, saldırı/istismar olaylarının çoğu zaman sistematik bir hal almasını sağlıyor. Şiddet, istismar ve kötü muamele olaylarını önlemek için engelli bireylerin özel tedbirlerle korunmasını ve engellilere yönelik bu tip suçları işleyenlere en etkin cezalar verilmesini sağlamak gerekiyor.
EŞHİD raporunda engelli bireylere ihmal ve istismar konusuna değinerek, “Zihinsel engelli bireylere cinsel istismar ve tecavüz vakalarında faillerin hemen tümü ‘mağdurla kendi rızasıyla ilişkiye girdiğini’ iddia etmektedir. Bazı yerel mahkemeler bu vakalarla ilgili davalarda, tecavüz ve istismar mağduru zihinsel engellilerin ‘kendi rızasının bulunduğuna’ dayanan kararlar vermektedir” şeklinde açıklama yaptı.
Raporda tespit edilen birkaç ihlal şöyle:
– “Engelli bireylerin istihdamı için yasalarda yer alan kota uygulaması iş yaşamında dikkate alınmıyor.
- – Genel olarak istihdama erişimde yaşanılan ayrımcılık dışında engelli bireyler, eğitimleri ve yetenekleri uygun olsa bile belirli mesleklere atanamıyor.
- – Net olmayan fakat elde edilen bilgilerde genel olarak kadın engelliler ile bazı engelli gruplarının daha fazla ayrımcılığa maruz bırakıldığı belirtiliyor.
- – Yapılan araştırmalar sağlık hizmetlerine erişimde işitme engellilerin diğer engelli gruplarına göre daha dezavantajlı bir durumda olduklarını göstermektedir.
- – Meydana gelen vakalar, zihinsel engelli kişilerin önlenebilir nedenlerle hayatlarını kaybettiklerini ve bu kişilere ve ailelelerine zihinsel engelli bireylerin güvenlik ve korunma konusunda eğitim verilmediğini göstermektedir.”