AKP-MHP İktidar Bloku’nun enerji şirketlerini ve yandaşı kollamak için çıkaracağı doğa düşmanı elektrik düzenlemesine EMO’dan gelen tepkiye, AKP’li Komisyon Başkanı Mustafa Elitaş “Benim babam elektrikçiydi, oto elektrikçisiydi, az çok biliyorum” yanıtını verdi.
SiyasiHaber
Elektrik Mühendisleri Odası (EMO), Sanayi, Ticaret, Enerji Komisyonu Başkanı Mustafa Elitaş’ın, EMO’yu hedef alan sözleri üzerine bir açıklama yayımladı. Açıklamada, “Komisyon Başkanı’nın bu konularda ‘çevreydi, şunlar bunlar söylemi’, kanun teklifinin nasıl bir bakış açısıyla hazırlandığını da ortaya koymaktadır” denildi.
Elektrik Mühendisleri Odası(EMO), “TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji Komisyonu Başkanı`na Yanıt” başlığı altında bir açıklama yayımladı.
EMO yaptığı açıklamada, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Mustafa Elitaş’ın, EMO’yu ve Yönetim Kurulu üyesi Mehmet Özdağ`ı hedef alan ifadelerde bulunduğu belirtildi.
EMO Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Özdağ, TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Alt Komisyonu`nun 13 Ekim 2020 tarihli toplantısında, EMO`nun sözkonusu düzenlemeye ilişkin görüşlerini aktarmıştı.
Özdağ, kanun teklifinin 44. maddesiyle ilgili olarak, "Covid-19 pandemisi gerekçesiyle bile olsa, kamusal kaynakları uzun yıllara yayılan sürelerde kullanan ve yükümlülüklerini yerine getirmeyen şirketlerin oluşturduğu kamu zararlarını göz önüne almadan şirket teminatlarının olduğu gibi iade edilmesinin kamu zararına yol açacağı" uyarısını yapmıştı.
Maddelerin oylanması sırasında Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin`in EMO`nun görüşünü hatırlatması üzerine, Komisyon Başkanı Mustafa Elitaş önce "Yok, yok; öyle bir şey yok. Bu arkadaş elektrik mühendisiydi herhâlde değil mi?" diye sorup, "Evet" yanıtını aldığında da, şunları söylemişti:
"Arkadaş konuyu bilmiyor gibi geliyor bana. Arkadaş çok güzel siyasi tespitler yaptı; çevreydi, şunlar bunlar ama elektrikle ilgili bir şey konuşmadı. Benim babam elektrikçiydi, oto elektrikçisiydi, az çok biliyorum. Ama şimdi elektrik üreticisiyim. O arkadaş elektrik mühendisi, benim babam oto elektrikçisiydi. Arkadaşın konuştuğuna bakıyorum, ben kendi bilgilerimi değerlendiriyorum -orada elektrik mühendisi arkadaşlar var- hakikaten daha iyi biliyorum gibi geliyor."
Söz konusu komisyon görüşmesinde Komisyon Başkanı’ı Elitaş’ın EMO’yu ve Yönetim Kurulu üyesi Mehmet Özdağ’ı hedef alan açıklamalarına değerlendiren Elektrik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu şu değerlendirmeleri yaptı:
Elitaş bu kanun teklifinden yararlanacak mı?
Sayın Elitaş, ‘elektrik üreticisi’ olarak bu kanun teklifinden faydalanacak mı merak ediyoruz. Bu durumun etik sorunları ortada iken mesleki sorumlulukları olan elektrik mühendisleri ile oto elektrikçilerini karşılaştırarak, hem oto elektrikçilerinin hem de elektrik mühendislerinin mesleklerini bilmediği anlaşılmaktadır.
"EMO, mesleki değerler, doğa ve toplumun çıkarları doğrultusunda çalışır"
Odamız, mühendislik alanımızla ilgili mesleki değerleri olan, doğanın ve toplumun çıkarlarına da dikkat ederek çalışmalarını sürdürmektedir. O yüzden de EMO araba lastiği gibi toksik petrol türevinin yakılmasına ve bunun yenilenebilir olarak kabul edilmesine, belediye çöpünün olduğu gibi biyokütle yakıtı olarak değerlendirilmesine karşı çıkarken, Komisyon Başkanının bu konularda "çevreydi, şunlar bunlar söylemi", kanun teklifinin nasıl bir bakış açısıyla hazırlandığını da ortaya koymaktadır.
Sadece belli bir çevre için hazırlandığı itiraf edilen torba kanun teklifi
Elektrik sektörünü ilgilendiren bir kanun teklifi ile ilgili olarak EMO kamunun bütün belgelerini ve raporlarını inceleyerek görüş oluştururken, Komisyon Başkanı, bir tek bilimsel veri, enerji sektörüne ilişkin tek tablo içermeyen, sadece belli bir çevre için hazırlandığı itiraf edilen torba kanun teklifini görüştürmeye devam etmektedir.
Sayın Elitaş, EMO temsilcimizin teknik ve mesleki açıklamalarını "siyasi tespit" diye niteleyerek etkisizleştirmeyi hedeflemiştir. Oysa siyaset yaşamın, mühendisliğin dışında değil, hangi niyet ve nasıl yaptığınızla ilgili olarak o mesleğin özüne dairdir.
Kamu yararı için yükselen itirazlar ‘siyaset yapıldığı’ suçlaması ile karşılaşıyor
Siyaseti ayrıcalıklı bir zümrenin hakkı olarak gören; ülkesi ve toplum çıkarları için değil, sahip oldukları ayrıcalıkları genişletmek için araç olarak kullananların doğal olarak kendilerinden başka hiçbir grup ya da kişinin bu alana girmesine, üstelik de denetim mekanizmasını işletmesine izin vermek istemeyeceği açıktır. Böylece kendi iktidarlarına hareket serbestliği sağlanan ortamlarda kamu yararı için yükselen itirazlar da "siyaset yapıldığı" suçlaması ile karşılaşmaktadır.
Şirketleri değil halkı önceleyin!
EMO olarak Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Mustafa Elitaş`a, her mesleğin saygıdeğer olduğu, dolayısıyla birini diğeriyle kıyaslayarak küçümseyemeyeceğini hatırlatıyor; Sayın Elitaş ve milletin temsilcileri olarak TBMM`de bulunan tüm milletvekillerimizi, şirketleri değil halkı önceleyen, doğaya ve yaşam hakkına saygılı politikalar üretmeye çağırıyoruz.
Ne olmuştu?
Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Özdağ, TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Alt Komisyonu’nun Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi gündemiyle 13 Ekim 2020 tarihinde yapılan toplantıya katılarak, EMO’nun düzenlemeye ilişkin görüşlerini aktarmıştı.
Kanun teklifinde tanımlar içinde yer alan "atık lastiklerin işlenmesi sonucu ortaya çıkan ürünler" ifadesinin, ilgili mevzuatla çeliştiği için çıkartılması gerektiğini belirten Özdağ, belediye atıklarına ilişkin kullanılan "çöp gazı" ifadesinin de "bu tip atıkların metanizasyonu sonucu oluşan gaz" şeklinde değiştirilmesini önermişti. Özdağ, "Doğrudan yakma yöntemine dayalı biyokütle enerji tesislerinin yenilenebilir enerji kaynaklarını destekleme mekanizmasından çıkartılması gerektiğini düşünüyoruz. Zira, yakılan hiçbir ürünün, hiçbir organik maddenin inorganik hâle geldikten sonra kendisini yenilemesi mümkün değildir" diye konuşmuştu.
Komisyon Başkanı Mustafa Elitaş`ın, "Böyle elektrik üretilmez mi diyorsunuz?" sorusu üzerine Özdağ, "Üretilir efendim ama yenilenebilir enerji kaynağı olarak ifade edilemez. Çünkü YEKDEM mekanizmasına girdiği zaman ne tür muafiyetler ve destekler sağlandığını Komisyonumuz zaten biliyordur diye düşünüyorum" yanıtını vermişti.
Teklifte, tipi veya rezervuar alanı 15 kilometrekarenin altında olan HES üretim tesislerinin YEKDEM mekanizmasına dahil edildiğine işaret eden Özdağ, şu görüşleri dile getirmişti:
"Özellikle Karadeniz Bölgesi için 15 kilometrekarelik bir alanın ne kadar büyük bir alan olduğunu ve bu alan içerisinde çok büyük güçlerle elektrik enerjisi üretim tesisleri kurulabileceğini fiilen sahada görüyoruz. 2020 yılı itibarıyla YEKDEM kapsamında gücü 50 megavat ile 626 megavat arasında olan toplam 59 adet rezervuarlı HES ve gene gücü 50 megavat ile 281 megavat arasında olan 165 adet RES`in mevcut olduğu malumunuzdur.
Dolayısıyla bu kanun maddesinde güç sınırı olmaksızın YEKDEM mekanizmasına dâhil edilen bu çok büyük güçlü üretim tesisleri gene aynı kanunun Ek-1 sayılı cetvelinde yer alan döviz üzerinden sübvanse edildikleri, desteklendikleri için mevcut tarifeler üzerinde -sanayi tarifeleri, tarımsal tüketim tarifeleri, ticarethane ve mesken abone grupları üzerinde- ciddi baskılar oluşturmaktadır. Bu nedenle, YEKDEM mekanizmasına dâhil edilecek üretim tesislerinin dağıtım, gerilim seviyesinden sisteme bağlantısı söz konusu olabilecek güç sınırının -parantez içerisinde belirtiyorum- hiç olmazsa şu anda 50 megavatla sınırlandırılmasını, önümüzdeki dönemlerde bu güç sınırının 10 megavata çekilmesini tarifeler üzerindeki baskının azaltılması anlamında Elektrik Mühendisleri Odası olarak talep ediyoruz."
"Destekler piyasa fiyatının üzerinde"
Türkiye`de 2019 yılında üretilen elektriğin yüzde 25`inin YEKDEM mekanizmasındaki santrallardan elde edildiğini, yenilebilir enerji kaynaklarından elektrik enerjisi üretme yöntemlerinin desteklenmesi gerektiğini ancak buradaki güç sınırları ve kullanılacak teknolojilerin titizlikle seçilmesinin önemli olduğunu vurgulayan Özdağ, şöyle konuşmuştu:
"13`üncü madde uyarınca; Haziran 2021`e kadar hizmete girecek YEKDEM kapsamındaki bütün enerji üretim tesisleri için Ek -1 sayılı cetvele göre yani kilovatsaat başına hidroelektrik santrallarına 7,3 cent, jeotermallere 10,5, biyokütle ve GES santrallarına da 13,3 cent minimum destek öngörülmektedir. Bu söylediğim fiyatlar piyasa elektrik fiyatının çok üzerindedir. 2019 yılı içerisinde YEKDEM kapsamındaki elektrik enerjisi santrallarına piyasa fiyatının üzerinde ödenen toplam miktar minimum 17 milyar TL olmuştur."
Kanun teklifinin 40. maddesi ile ulusal tarifenin 2025 yılına kadar uzatılmasının öngörüldüğüne dikkat çeken Özdağ, şu görüşleri dile getirmişti:
"EMO olarak ulusal tarifeye devam edilmesini olumlu buluyoruz ancak elektrik dağıtım şebekeleri özelleştirilirken 21 dağıtım bölgesinin özelleştirilmesi esnasında bölgesel tarifeye geçileceği bu ihale şartlarında belirtilerek ve 2015 yılında bölgesel tarifeye geçilerek ihaleler gerçekleştirildi. Yani ihaleyi alan şirketler dağıtım bölgelerindeki kayıp kaçak oranlarını bilerek bu ihaleleri aldılar. Şimdi, bu ulusal tarifenin devam ediyor olması aslında hukuken bu ihale şartlarının da bir anlamda ihlali anlamına gelmekle birlikte, biz özellikle kayıp kaçak bedellerinin faturasını ödeyen vatandaşlardan tahsil edilmesinin doğru olmadığını düşünüyoruz."
Kanun teklifinin, özel sektör yatırımcılarının faaliyetlerinin daha sağlıklı ve hızlı bir şekilde gerçekleştirilmesini temin etme amacı taşıdığını; sanayi, mesken, ticarethane ve tarımsal sulama gibi abone gruplarını doğrudan etkileyecek, enerji faturalarını düşürecek hiçbir uygulama ya da madde içermediğini anlatan Özdağ, konuşmasını şöyle tamamlamıştı:
"Bütün faturalardan TRT payının sanayi abone gruplarında olduğu gibi kaldırılmasını, dağıtım şirketlerinin sorumluluğunda olan kayıp kaçak tüketimlerinin, sayaç okuma giderlerinin faturalara yansıtılmamasını, belediye tüketim vergisinin sanayi abonelerinde olduğu gibi diğer tüm abone gruplarında yüzde 1 olarak uygulanmasını –çünkü meskenlerde yüzde 5`tir bu, ticarethanelerde yüzde 5`tir- ayrıca KDV oranlarının mesken abone gruplarından kaldırılmasını, diğer abone gruplarında da makul düzeye çekilmesini talep ediyoruz."