VOLKAN YARAŞIR – Diğer Yazıları …
Türkiye 2015’e, Rusya krizinin yarattığı döviz şoku ve ekonomik belirsizlik içinde girdi. 2014’ün üçüncü çeyreği için öngörülen yüzde 3 büyüme, boşa çıktı. Yüzde 1,7 büyümeyle sert düşüş yaşandı. Bu durum yıllık büyüme performansını aşağı çekti (yüzde 2,5). Beklenti revize edilmiş haliyle 3,2’ydi.
Ekonominin yapısal sorunu olan dış kaynak hareketlerinde görülen yavaşlama, 2014’te devam etti. Özellikle FED’in parasal genişleme politikalarına son vermesi, dış kaynak hareketlerini olumsuz etkiledi. Bu gelişmenin bir başka yansıması küresel düzeyde faiz oranlarının yükselmesi oldu.
Aynı dönemde Avrupa’daki resesyon riskine karşı, Avrupa Merkez Bankası’nın (AMB) likidite genişlemesine gitmesi, Türkiye’nin imdadına yetişti. Fakat bu politikanın ne kadar süreceği belli değil. Ayrıca Türkiye’nin (ekonomik ve siyasi kırılganlıklarından dolayı) yüksek riskli bir ülkeye dönüşmesi, sermaye çıkışlarını artırıyor..
Durgunluk ve döviz şokları
Yüzde 3’ün altına düşen büyüme, yüzde 10’u aşan enflasyon, yüksek işsizlik oranı ve yeniden büyüyen bütçe açıkları ve iç talepteki azalma ekonomik riskleri çoğaltıyor. Ekonominin yaşadığı durgunluk, Türkiye’nin en önemli pazarları olan Rusya ve AB’deki daralmayla hızlanabilir.
Politik ve jeo-politik risklerin yanında ekonominin yüksek enflasyon, yüksek kur, yüksek faiz sarmalına girmesi, 2015 yılını çok yönlü risk içine sokuyor.
Yüksek risk faktörlerine bağlı sert sermaye çıkışları, döviz şokları, durgunluğun derinleşmesi ve Rusya krizi gibi finansal anaforlar Türkiye’yi sarsabilir.
Hükümet’in ve bazı finans yorumcularının petrol fiyatlarının düşmesine, bankaların açık döviz pozisyonlarının az olmasına ve küresel likiditenin artacağına yönelik pozitif vurguları, tabloyu düzeltmeye yetmiyor.
Reel sektöre dikkat
FED’in yeni faiz kararları, petrol fiyatlarındaki düşüş ve Ruble’deki aşınmayla döviz kurunda sert artış tabloyu aniden değiştirebiliyor. Ayrıca özel sektörün döviz borcu 276 milyar dolar gibi afaki bir noktaya ulaşmış durumda. Döviz açık pozisyonu (döviz varlığı ve borçları arasındaki fark) ise 179 milyar dolar. Son kur farkı özel sektörün döviz açık pozisyonunu 20 milyar dolar daha artırdı. Süreç bir dizi şirketin iflasını beraberinde getirebilir.
Bunun yanında bankacılık sektöründe de önemli problemler bulunuyor. Türkiye’nin kısa vadeli borçlarının yani 131 milyar doların, 94 milyar doları bankalara ait borçlar. Ve sektörde bilanço içi döviz açığı hızla artıyor. Bugün açısından 40 milyar doları geçti. Öte yandan Merkez Bankası’nın rezervleri de iyi bir görüntü vermiyor. 132 milyar dolar olan toplam rezerv, ülkenin kısa vadeli borçlarını dahi ödeyecek kudrette değil. Ayrıca rezervin çok büyük kısmının bankalara ait olması da düşündürücüdür. Bu durum, finans piyasaları tarafından bir güvence eksikliği ve ciddi kırılganlık olarak görülüyor.
Türkiye OECD, IMF ve kredi derecelendirme kuruluşları tarafından en kırılgan ülke diye değerlendiriliyor. Türkiye küresel piyasalarda en zayıf halka olarak öne çıkıyor.
Küresel krizin yeni evresinde krizin merkezi, ikinci kuşak ülkelere kaydı. Rusya krizi bu evrenin ilk göstergesi oldu. Sıra yeni zayıf halkalarda…