KORKUT AKIN yazdı: “Bülent Arabacıoğlu’nun yarattığı “En Kahraman Rıdvan” tiplemesinde herkes biraz da kendini görüyor, içinden geçeni yapabilecek gücü ondan alıyor, sonucu ne olursa olsun art niyetsiz, önyargısız atılıyor öne… Buna da bağlı olarak savulsun tabii kötüler, sevinsin muhakkak iyiler!”
KORKUT AKIN
Tarih boyunca kahramanlar üretmiş toplumlar… kimi çok sevilmiş, kimi yol gösterici olarak benimsenmiş… kimi de yenilmiş olsa da unutulmuyor, tıpkı Spartaküs gibi. Çocukluğumuzun kahramanları var bir de: filmlerdeki başrol oyuncuları. Arasanız o kadar çok kahraman bulursunuz ki, hemen her alanda her an için bir kahramanımız vardır. Ama içlerinde “en” olan bir tane: En Kahraman Rıdvan.
İhtiyacımız hiç bitmiyor
Yakında seçimler var, yerel yöneticileri seçecek bile olsak adaylar hep kahraman. İçlerinden “en” olanını seçeceğiz. “Kazanamayacaksan kaybettiren ol” diyen “en” bana sorarsanız…
Bülent Arabacıoğlu, bu “en”lerin arasında “tam” zamanını bulmuş ve En Kahraman Rıdvan sergisiyle bize bir geniş alan sunmuş… Karikatür, öylesine çiziktirilen bir şey olmadığı için, serginin girişinde çektiği sancıları anlatıyor.
Türk Don Kişot!
Benim tersime, Arabacıoğlu, “günümüzün yaşam temposu ve ekonomik koşulları nedeniyle, toplumun temel taşlılığından ufak bir parçacığa dönüştürülen insanlık, içinde daime ‘erişilmezliği’ yaşatmıştır. Bu erişilmezlik, kiminde sanat, kiminde üçkağıt olarak tezahür etmiştir. Rıdvan gibilerde ise nedense ‘kahramanlık’ olarak ortaya çıkmıştır” diyor. Demek ki, kahramansız da yaşanabilir, ama Rıdvanlar da yaşamın birer gerçeği. Kararı izleyici verecek.
Bakmayın “verecek” dediğime, Gırgır’da, 1980’de yayımlanmaya başlayan “En Kahraman Rıdvan” Hıbır’da da yer aldıktan sonra şimdilerde kitap olarak yine bizimle… Bu demektir ki, okur/izleyici kararını çoktan vermiş bile.
Burada biraz durmalı, Oğuz Aral’a kulak vermeli… Bir söyleşimizde, dergi karikatürlerinin, gazetelerdekine bakarak daha kalıcı olduğunu söylemişti… En Kahraman Rıdvan’larla bir kez daha kanıtlanmış oluyor bu görüşü…
Günümüz kahramanı…
En Kahraman Rıdvan’ı tanımak çok kolay… Aslında hepimiz birer “en” “kahraman”ız kendi çapımızda ve tabii ki hepimiz “Rıdvan”ız en az çizgideki kadar…
Televizyon dizilerinden (zamanında çizgi roman, sinema gibi, şimdi olmayan ama olsaydı büyük keyif alacağımız kesin mecralar diye belirliyor sanatçı) dünya görüşünü edinmiş, kültürünü geliştirmiş saf ve yüreği temiz, ama en çok da beğendiği film kahramanlarını kendisiyle özdeşleştiren bir kahraman Rıdvan. Tez canlı ve bir o kadar da atak. Haksızlığa, hukuksuzluğa, en çok da hayatın içinde insanlara yaşamı dar eden(!!!) sistemin doğurduklarına karşı çıkabilecek denli özgüvenli biri.
Kukkuuuuuriiiikuuu!
Bülent Arabacıoğlu’nun yarattığı “En Kahraman Rıdvan” tiplemesinde herkes biraz da kendini görüyor, içinden geçeni yapabilecek gücü ondan alıyor, sonucu ne olursa olsun art niyetsiz, önyargısız atılıyor öne… Buna da bağlı olarak savulsun tabii kötüler, sevinsin muhakkak iyiler!
Şu geçen kırk yıllık sürede özelliğini ve özgünlüğünü yitirmeyen, değişen teknolojiye karşın hâlâ karate ile kendini savunacak denli sevimli olan şu “en kahraman”ı bir arada görmek bir bakıma nostaljik gezi, bir bakıma da sanatın/sanatçının kalıcılığının kanıtı olan gücü… Kolay değil bir tip yaratmak… Serginin hemen girişinde Oğuz Aral ile oluşan Rıdvan tiplemesindeki doğum sancısını okumanızı öneririm. Okunduğu kadar kolay değil bu denli kalıcı ve unutulmaz olmak.
Kadıköy Belediyesi Karikatür Evi’nde 16 Şubat’ta açılan, Bülent Arabacıoğlu’nun “En Kahraman Rıdvan” sergisi 10 Mart’a kadar açık.
Küçük bir not: En Kahraman Rıdvan albümleri de satılıyor sergide… Müthiş bir keyif onları yeniden okumak… “Çiçeği burnunda” (selam olsun Oğuz Aral’a bir kez daha…) albümler de var…