Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) 7 Haziran 2015 tarihinde yapılan genel seçimlere bağımsız adaylarla değil parti olarak katılma kararı almasından sonra bütün seçim sürecini kilitleyen konu HDP’nin barajı aşıp aşamayacağı oldu. Seçim yaklaştıkça ortaya grafikler ve matematiksel hesaplar dökülmeye başladı. Bu durum kimi zaman HDP’nin programını da gölgede bırakan bir durum oluşturdu. HDP’nin barajı aşmadığı durumda AKP’nin 40-50 vekil daha fazla çıkaracağı, tek başına iktidar olacağı anayasa değişikliği yapacak sayıyı yakalayacağı; HDP’nin barajı aştığı durumda ise AKP’nin anayasa değişikliği yapacak sayıyı yakalayamayacağı, tek başına iktidar bile olamayacağı söylemi en önemli argümanlardan birisi oldu. Birçok insan oy kullanma motivasyonunu şu cümleyle ifade etmeye başladı: Hesap ortada! AKP iktidarını sınırlamak için oyum HDP’ye!
Bu durumu en iyi ifade eden 10’dan Sonra Girişimi oldu. T24 sitesinden Erdem Yörük, ‘8 maddede ‘Neden HDP’ye stratejik oy vermek’ lazım?’ başlıklı yazısında bu durumu sarih bir şekilde şöyle ifade etti, ‘‘Bu seçimde HDP’ye oy vermek için HDP’li olmaya gerek yoktur. Bu tarz kritik seçimlerde, seçmenler stratejik oy verebilirler. AKP’den ve Erdoğan rejiminden kurtulmak isteyen bir vatandaş için en verimli, en garantili, en kısa yol, HDP’ye oy vererek HDP’nin barajı geçmesini sağlamak olacaktır.’’ CHP’nin politikalarını olumlu bulan ve CHP’ye oy vermeyi planlayan, HDP’ye dair soru işaretleri taşıyan birçok insan sadece HDP’nin barajı geçmesi için, AKP’yi sınırlamak için oyunu HDP’ye verdi. HDP’ye oy vermeyi düşünmediği halde sadece HDP’nin barajı aşması için HDP’ye oy veren insanların tercihini emanet oy / stratejik oy olarak değerlendirmek gerekmektedir.
Burada meseleyi birkaç madde halinde açıklayabiliriz.
Stratejik oy meselesini seçim sonucunun açıklanmasından sonra Sırrı Süreyya Önder şöyle ifade etti, ‘‘Aldığımız oyda emanet oylar olduğunu iyi biliyoruz. Onları mahçup etmeyeceğiz. Bunun hakkını vereceğiz. Teminatını veriyoruz.’’ Selahattin Demirtaş ise, ‘‘Bize emaneten oy vererek de HDP’nin Türkiye’de demokratik siyasetin önünü açmasını isteyenleri de mahcup etmeyeceğiz. Emaneten bizde duranları gönülden HDP’li yapmak için daha çok çalışacağız’’ dedi. Sırrı Süreyya Önder’in ve Selahattin Demirtaş’ın söyleminin, HDP’ye barajı geçmesi için oy veren insanları rahatlattığını belirtmek gerek.
Ancak Altan Tan’ın 8 Haziran Pazartesi günü Ahmet Hakan’ın programındaki, ‘‘CHP yerli inek gibi dünya kadar ot yedirirsin beslersin ama sütünde bir artma veya bir azalma olmaz” cümlesinin CHP’ye oy vermeyi düşünürken HDP’ye oy veren seçmeni HDP’nin asli seçmeni haline getirmek açısından hiçbir yararı yoktur. Altan Tan’ın bir başka cümlesinin ise,“Selahattin Bey ben inançlı bir Müslümanım ve tek kıblemiz var o da Kabe’dir dedi, böyle bir laf daha Kemal Kılıçdaroğlu’ndan duyulmadı” sözlerinin ise herkes tarafından yadırgandığının bilinmesinde fayda var. Nihayetinde seçilen HDP milletvekilleri arasında inançsız, Hıristiyan, Ezidi ve Alevi insanlar var. İnsanlar siyasi doğrularına göre tercihte bulunuyor, kimse kıblesine göre oy vermiyor. İnsanlara siyaseten bir hat çizerken, bir kıble belirtmenin de anlamı yok.
Bu söylem en fazla yüzde bir ya da bir buçuk civarında olan ve sadece barajın aşılması için verilen oyların HDP’den hızla uzaklaşmasına sebep olma ihtimali vardır. HDP’ye gelen bu stratejik oyların, HDP’ye bir meşruiyet zemini yarattığı da düşünüldüğünde bu denli hoyrat davranılmaması gerektiği sonucu daha açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Gelen stratejik oyu hemen geldiği yere iade etmek yerine, ‘‘emanete’’ sahip çıkıp, HDP’de kalması için azami gayret gösterilmesi ve daha kapsayıcı bir tarz yaratılması gerekmektedir. Altan Tan yerine Sırrı Süreyya Önder ve Selahattin Demirtaş’ın tarzında fayda var.