Emek Kılıç yazdı: Ege’de zaten OHAL vardı
EMEK KILIÇ
Ege üniversitesinin 70’ler ve 80’lerde yükselen devrimci öğrenci hareketlerinin odağında ve kurucu ögelerinden oluşu, ne yazık ki o günlerden bu yana mücadele ve bedelle kazanılmış haklarının teker teker yok edilmesinin önüne geçemedi. Nasıl ki bugün kadınların inatçı mücadelesinin kazanımları yada demokrasi hareketleri toptan yok edilmek isteniyorsa, Ege kampüsünün zindan yapılması da aynı yöntem ve araçlarla sağlanmakta.
2015’te Ege kampüsü içinde yaşanan olaylarda Fırat Çakıroğlu'nun yaralanarak hayatını kaybetmesi üzerine rektörlük tarafından ilan edilen sıkıyönetim koşullarını aratmayacak uygulama ve kurallar eğitim yılı boyunca öğrencilere kampüs hayatını dar etti.
Yaşanan kampüs sıkıyönetiminin nasıl geliştiği ve tarihsel geçmişi belki de 7 Haziran seçimlerinden 15 Temmuz Darbe girişimi ve OHAL’e kadar varan Türkiye siyasi durumunun nasıl geliştiğiyle paraleldi.
Rektörlük kararınca sırayla polis ablukası büyütüldü, toplanma veya açıklama yapmak isteyen öğrenci gruplarına gözaltılar ve uzaklaştırmalar dizildi, üniversite içinde basın açıklaması yapmak yasaklandı, öğrenciler girişlerde üst aramasına tabi tutuldu, şenlik alanı tel örgülerle kapatıldı, Yabancı Diller Fakültesi dahil tüm girişlere boydan turnike kondu, hafta içi 22:00, hafta sonu ise 18:00'den itibaren kampüse giriş yasaklandı, bu duruma öğrenci topluluk ve klüplerinin etkisizleştirilmesi ve KYK kadın yurtlarında oda aramaları ve yönetim ihbar ile tehditleri eşlik etti. Barış Akademisyenlerine soruşturmalar açılarak uygulamaların yalnız öğrencilere değil tüm muhalif kesimlere yönelik de olduğu gösterildi. Rektörlük 2016 mezuniyet töreninde iletişim fakültesi mezunu öğrenciler tarafından açılan ‘gazetecilik suç değildir’ pankartına bile soruşturmayla yanıt verdi. Tüm bu süreçte 3 öğrencinin yanyana gelişine ögb-polis saldırısı, sticker yapıştırmaya, müzik yapmaya soruşturma açmak dahildi. Yani zaten Ege Üniversitesi’nde Olağanüstü bir hal vardı.
Görevinin son 2 yılında öğrencilerin özel ve kişisel nefretini bile çeken rektör Candeğer Yılmaz’ın görevinin bitmesi üzerine yeni rektör seçimleri için yarışan 9 aday arasından Tıp Fakültesi vekil dekanı Prof. Dr. Yeşim Kirazlı 382 oyla ilk sırayla birinci oldu. Kendisi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon dalında çalışıp profesör olmuş bir kadın. seçimden sonraki konuşmasında “Kadın öğretim üyeleri Türkiye’de yurt dışı ile karşılaştırıldığında çok iyi bir oranda ama kadın yöneticilerin sayısı az. Bu oran artmalı” demiş. Bir diğer soruşturmaya tabi tutulan mezuniyet pankartı da ‘kadınlık bizde yarımlık sizde kalsın’ idi, kadınların erkek egemen toplumda varoluşuyla ilgili kelamlar etmesi biz kampüs kadınlarını cesaretlendirmiştir. Kadın mücadelesinin kazanımlarından faydalanan ve hatta süslü kelamlarla bir ileriye götürerek ‘kadınlar vardır’ diyen Yeşim Kirazlı’yı eğer YÖK atarsa umarız rektör koltuğunda Candeğer Yılmaz’ı aratmayacak uygulamalar ve yaptırımların emrini verirken bulmayız da bahsettiği gibi hem kampüs içindeki kadın mücadelesine hem de diğer kampüs bileşenlerine hayatı dar etmez.
Bu son dönemde yükseltilen özellikle yurtsever, devrimci, demokrat öğrenci ve bileşenlere yönelik saldırılar, absürd ve faşizan yaptırımlar ülke atmosferinin mikro bir örneği. Üniversite bileşenleri ve öğrenci hareketlerinin yok edilmek, itibarsızlaştırmak ve bastırmak istemi üniversite yönetiminin ülke yönetiminden bağımsız hareket etmediğinin bir göstergesi. Neredeyse aynı araç ve yöntemlerle tüm muhalif odakları ve demokrasi mücadelesini parçalamak en alt yönetim biriminden en üste kadar faşizme doğru gidişatı ören aklın yöntemi olmuş durumda. Şimdi kampüs bileşenleri kendilerini yılların kazanımıyla biriktirilen özgür ortamın bir anda yok edilişi ve dağılmışlına yönelik özeleştirel düşünmek ve davranmakta buldu.
Asgari düzeyde Candeğer Yılmaz’ın görevinin son 2 yılında bizleri yok etme basıncıyla yüzyüze oluşumuz, azami durumda ise 15 Temmuz sıçramasıyla faşizmin yaşantılarımıza nasıl nüfuz edeceğini göstermekte, totoliter faşizmin kurumsallaştığı zaman içine çekeceği sorun yumağından her kim sıyrılıp çıkabileceğini düşünüyorsa üniversitemizin turnikelerinde sıkışan öğrencileri hatırlamalı, faşizm varlığını tamamlamadan durdurulmazsa işte o zaman tam anlamıyla sıkıştık** demektir!
**Sıkıştık, Ege Üniversitesi Öğrencileri tarafından çıkarılan fanzin