Gülfer AKKAYA yazdı: “Son yaklaştıkça Gündeş’in üzerine düşen hem iktidarı hem kocasını idare etmekti. Çünkü kocası alındıktan sonra tek garanti kendisiydi. İşler kötü gidince esas kişi o olacaktı. Bu planı yalnız mı yaptı,karı koca beraber mi yaptılar? Her ikisi de mümkün.”
GÜLFER AKKAYA
26 Mart 2016 yılı Hürriyet Gazetesi’nin Kelebek ekinde Ebru Gündeş şöyle deyivermiş: “İstediğim kotu hiç giyemedim diye şimdi 100’e yakın kotum var. Açlığımı şimdi doyurmaya çalışıyorum.”
Onun açlığı hiç doymadı. Sorunu hiç doymamasıyla ilgiliydi. Hep daha fazla, daha fazla istemesiydi. Ebru Gündeş konfeksiyon işçiliğinden sahnelere gelmiş bir şarkıcı. Konfeksiyon işçiliği sömürünün en yoğun olduğu, çok sayıda genç ve orta yaş kadının çalıştığı, cinsiyetçiliğin en ağır yaşandığı sektörlerden biri. İstanbul’a göçle gelen ya da İstanbul’da olan çok sayda eğitimsiz, yoksul insan konfeksiyon işçisi olarak “dağı, taşı altın İstanbul” ile gerçek anlamda tanıştı.
Genç bir kızken (15 yaşında) annesinin elinden tutup Unkapanı’na götürdüğü Gündeş, böylece masalsı hayatının kapısını aralamış oldu. Çok satan albümler, ardından gelen ödüller. Şanın, şöhretin hakkıyla tadıldığı yıllar. Çok sayıda konserler, işçi genç kadınımızın hayal edemediği paralar, kıyafetler, lüks…
Yalnızlığa demir atılan gemide yürek paralayan haykırışla hayata isyan eden genç kadın aslında feleğin çarkına çomak sokmayı gencecik yaşta öğrenmiştir. Gözyaşı dökmeyi dinleyicilerine bırakmış, kendisi göğe doğru yükselmesini sağlayacak yaldızlı merdiveni hızı adımlarla tırmanmaya başlamıştır. Arkasına aldığı konfeksiyon kızı acıklı hikayesinin de ivmesiyle çalım attığı nice şarkıcıya nispet yaparcasına yaldızlı merdiveninden yukarı doğru yükselirken, geride bıraktığı alt tabakadan kurtuluşun tadını çıkartıyordu.
En alttakilerin arasından sıyrılıp çıkıvermişti. Bir daha oraya dönmeye niyeti yoktu. Biliyordu, oraya dönmemesinin garantisi şan, şöhret, para değildi. Alttakilerden tiksinebilme, aşağı ile ilişkisini kesebilme becerisini kazanabilmekti. Nefret geriye dönüşün önündeki en büyük engel olacaktı. Böylece dümen zenginler, güçlüler batakhanesine doğru kırıldı.
Düşmek istemeyen uçmayı öğrenmekle yetinmeyecekti. Uçmasını sağlayacak hava sahasını açacak güçle buluşmasını bilecek, onunla işbirliğine girmekten çekinmeyecekti. Bu güç iktidardı. Oyunun kurallarını, o kuralları yazanlar kadar iyi öğrenen Gündeş her daim zulasında sakladığı konfeksiyon işçisi genç kadın argümanını kullanmasıyla en iyi yoksulluk pazarlayıcısı olduğunu da gösterecekti.
Usta pazarlamacı Gündeş bir yandan sıfırdan yükselen tutkulu, tuttuğunu koparan kadın imajı çizerken, diğer yandan iktidar partileri ile olabildiğince iyi geçinme becerisi ile konserlerine konser, paralarına para katmayı ihmal etmeyecek, güçlü kişilerle tanışacaktı. Yandaşlıkta en hızlılar arasında, vatan millet sevgisinde en önde olanlardandı. Serdar Ortaç’ın eline su dökemese de meydan muharebesinde de fena sayılmazdı. Yeter ki çıkarı olsun.
Gündeş, AKP iktidarı ile olabildiğince iyi geçindi. Çağırıldığı her yemeğe, toplantıya gitti, basında bizzat cumhurbaşkanının yanında boy boy poz verdi. İşçilerin hakları kesilirken, Kürtler katledilirken, kadınlar her gün erkeklerce öldürülürken, çocuk işçiler sömürülür, cinsel taciz ve tecavüze uğrayıp çocuk yaşta evlendirilirken Gündeş’in tek gündemi vardı: Kendisi. Işıltılı merdiveninden kaç basamak daha yükselebilecekti?
İktidarla yakın ilişkisi onu Ajda Pekkan gibi kimsenin almayacağı bir bakanla evlenmekle sonuçlandırmadıysa daha güçlü bir evlilik yapmasına yaradı. Sahnelerin, gece hayatının ışıltılı kadını muhteşem Ebru Gündeş, yerkürenin en ışıltılı taşları ve madeni ile oynayan Rıza Zarrab ile tanışacak, evlenecekti. Zarrab o kadar zengin ve güçlü, Ebru Hanım o kadar sevmişti ki bu zenginliği ve gücü kendisini garantiye almak için bir de çocuk yapıvermişti.
Bizimki gibi ülkelerde ne olursan ol, ne yaparsan yap, evlenip bir de çocuk doğurup anne oldun mu aklanırsın. “Makbul kadın ya da adam” olursun. Anne olan kadın genellikle bunu kullanmakta geri kalmaz. Oyunun önemli bir diğer kuralı budur.
Ebru Gündeş nihayet masallar diyarındaydı. Etrafını saran güç ilişkileri onu merdiveninin basamaklarında yukarı tırmandırdıkça tırmandırıyordu. Meydan artık iktidar yandaşlarınındı. Ama ne şans, Ebru Gündeş artık ne yandaş, ne yalakaydı. Bizzat yalakalık yapılacak mertebeye sıçramıştı. Herkese nasip olmayacak güçlü bir kocaya sahipti. Kapısına uğrayanların haddi hesabı yoktu.
Bakanlar, siyasetçiler, bürokratlar… Kimler gelip, kimler geçiyordu.
Elbette Gündeş sahip olduğu gücün kaynağını, kocasının çevirdiği dolapları biliyordu. Zaten bilmeyen yoktu. Ama işte güç insanın zaafıydı. Kocasının yaptığı işlerin er ya da geç ortaya çıkacağını, gerekli bedellerin ödeneceğini herkesten çok o biliyordu ve muhtemeldir ki en başından itibaren buna hazırlıklıydı.
Filmlere konu olacak böyle bir yaşamın sonu mutsuz biten filmler gibi olabilirdi. Son yaklaştıkça Gündeş’in üzerine düşen hem iktidarı hem kocasını idare etmekti. Çünkü kocası alındıktan sonra tek garanti kendisiydi. İşler kötü gidince esas kişi o olacaktı. Bu planı yalnız mı yaptı, karı koca beraber mi yaptılar? Her ikisi de mümkün.
Öyle bir kaygan zemin ki bu, işler iyice zorlaştığında karı koca birbirlerine bile güvenmeyecek, sadece kendini kurtarma planları devreye girebilecek. Gündeş’in, Erdoğan’a “Kocama güvenmiyorum Türkiye’ye zarar verecek” deyişini bu zeminden okumak gerekir. Böylece Zarrab bu planın parçası olsun ya da olmasın Gündeş kendisini ve varlıklarını güvenceye almış oluyor. Zira düşmanı iktidar. Bir tek KHK’ya bakar Gündeş’in yeniden nefret ettiği en alttakilerin arasına dönmesi.
Kocasını ülkenin Cumhurbaşkanı’na şikâyet eden kadın böylece aklanmış bir vatansever olma payesini de kapmış olur. Bu paye hanımefendiye itibarının yanı sıra konserler verme, sahnelere çıkma, gündemde kalma olanağı sağladığı gibi, iktidarı da kendisiyle beraber aklama fırsatı veriyor. Yandaş bir kanalda, fonda Türk bayrağı ile gözyaşları içinde kocası tarafından aldatılmış zavallı bir Ebru Gündeş görürseniz şaşırmayın. Aldatılanların kazançlı çıktığı bir zamandayız. Oyunun bir kuralı da bu.
Ama ne hikmetse bir yıldan uzun süredir boşanacağım dediği kocası ile hala evli. Zarrab şanslı adam. Parasını yiyenler ondan kolay kolay ayrılamıyor. Yiyiciler hep temkinli, hep umutla yeni bir haber bekler gibiler.
Zarrab’ın Amerika mahkemesinde konuşmaya başlaması ile Zarrab’lı masalda Ebru Gündeş ışıltılı merdiveninin en kırılgan basamağına ulaşmış oldu. Gidecek başka yer yok. Son yaklaşıyor. Şimdilerde bulunduğu yeri elinde tutmakla meşgul. Kocasının konuşmaya başlamasıyla Gündeş yeniden yandaşlar topluluğunun üyesi oldu. Bu yeni durumda ya dengeyi sağlayacak, ya tepesi aşağı yuvarlanacak. Ya da güçlü bir adam bulup evlenecek. Ve her gelen iktidarla iyi geçinecek.
Oyunun kuralına uyma kabiliyeti geliştikçe ışıltılı merdivenin basamakları güçlenerek yükselecek. Ve o hep kazanacak. Tabii planlar yolunda giderse.