Korkut Akın yazdı: Düşlerine Tutundum, Sesime Ses Verenler
Yaşam uzun bir yolculuk, küçük küçük biriktirdiklerimiz aslında büyük bir değer oluşturuyor; zaten o birikim değil midir bizi yarınlara yönelten.
Yeni yazarları, yeni yazılan kitapları anlayabilmek; yazarın biraz gizem kattığı, biraz da okuru düşünmeye itmek istediği konuların ve öykülerin satır aralarına gizleyerek verdiği mesajları yakalayabilmek için söyleşiler önemlidir.
Yazar sizin baktığınız açıdan bakmaz doğal olarak hayata da, yaşananlara da… Bir boyutuyla bilgilenmek, bir boyutuyla da anlatılmak isteneni çözmek amaçlı okuruz. Kuşkusuz okuduklarımızdan süzdüklerimiz bizim bilgi birikimimiz, gelişmemizdir. İşte söyleşiler -kuşkusuz kendi başlarına da birer bilgi kaynağıdır, yepyeni şeyler anlatır- en çok da bu kapıyı araladığı için keyifle okutturur kendilerini.
Dönüp bir daha okumak için…
Yazarını tanıdığınız ve/veya tanımadığınız yeni bir yapıt yayımlanmış. Acaba sizin ilginizi çekecek mi? Ya beğenmezseniz… O zaman, tıpkı benim şu an yaptığım gibi kitap tanıtımları girer devreye -eleştiri sayılması gerektiğini söylese de Memet Fuat, daha bir hoşgörülü bakan yazılardır. Daha geniş tanımak içinse, özellikle de satır aralarında kalanları ortaya çıkarmak, anlatılanın nereden gelip nereye gittiğini göstermek, buna da bağlı olarak içeriğini belirginleştirmek için söyleşiler var.
Ağırlıklı olarak dergi sayfaları arasında kalakalan söyleşiler çoğunlukla, üzerinden biraz da zaman geçmişse, daha bir demlenir, mayalanır ve gelişirler kendi içlerinde. Çünkü okur da geçen süre içinde donanmıştır kendince, yeni noktalar yakalayarak yeni pencereler açabilir kendisine.
Emeği sermek gözler önüne…
Ahmet Özer, şair, yazar ama önce eğitimci. Araştırma-inceleme, deneme, anlatı, söyleşi türlerinde yapıtlar vermiş biri. Özer, öncelikli mesleğinin gereklerini yerine getiriyor kim ne derse desin. Toplumun değişik kesimlerinden, çok geniş bir yelpazede üreten yazar, şair, öğretmenlerle söyleşiler yapıyor uzun zamandır. 1996’da kitaplaştırmış ilk söyleşilerini: “Sordum Söylediler”. Ama şairin, yazarın yaşamı taş ufağı değildir ki durduğu yerde dursun. Aradan geçen 20 yılda yaptığı söyleşileri Panama Yayınları bir araya getirmiş. İlki “Düşlerine Tutundum”, ikincisi “Sesime Ses Verenler”. Her iki kitapta buluşan söyleşiler yapıttan çok üreten ağırlıklı, yazarı öne çıkarıyor. Buna da bağlı olarak yazarın panoraması çizilmiş oluyor. Ahmet Özer, söyleşi yaptığı kişileri, çocukluğundan alıp yapıtlarına kadar getiriyor, hatta daha ileri gidip geleceğe yönelik düşüncelerini de istiyor.
Yapıtlarıyla yaşayanlar…
Hayatın onlara kattığını, bir usta titizliğindeki sorularıyla açan Ahmet Özer, bir taraftan da topluma yansıyan içtenliği de sergilemiş oluyor. Yolun bulunmadığı, suyun akmadığı, okula gitmenin neredeyse imkansız olduğu Anadolu’nun bağrından çıkan değerlerin yaşadıkları zorlukları görünce daha bir sarılmak istiyorsunuz yaşama, daha bir güzel olması için gelecek günlerin bileniyorsunuz kendinizce. Ahmet Özer’in söyleşi yaptığı değerlerin kimi Anadolu’dan Avrupa’nın içlerine kadar ulaşmışlar, dolayısıyla kıyaslayabiliyorlar da her iki coğrafyayı. Yaşam uzun bir yolculuk, küçük küçük biriktirdiklerimiz aslında büyük bir değer oluşturuyor; zaten o birikim değil midir bizi yarınlara yönelten. Özer, biz okurlara bu karşılaştırmalardan süzecek birikimin üzerine çıkma hevesi ve arzusunu aşılıyor.
“Düşlerine Tutundum”, “Sesime Ses Verenler” Ahmet Özer, söyleşiler, Panama Yayıncılık, Kasım 2015