Korkut AKIN yazdı:”Biz, bu zenginliği egemen erkin de katkısıyla yoksulluğa çevirmeyi başarmış bir ülkeyiz. Hâlâ da aynı “tek… tek… tek” ile oy toplayabiliyor partiler, iktidara gelebiliyor ve bu zenginliği törpüleyip bitirebiliyor.”
“Her insan
mezar taşına yazılacakları
hak etmek için yaşar.”
Biz, hepimiz, dünya üzerinde yaşayan insanlar ne ülkemizi ne ırkımızı ne cinsiyetimizi ne de anne babamızı seçebiliriz. Seçebileceğimiz tek şey insanca, sömürülmeden yaşamaktır. Onu da engelleyenler var sürekli. Yoksunluk ve yoksulluk olmasın demek de zor en az o kadar.
Bin yıllardır öyle yetiştirilmişiz ki, artık genlerimize işlemiş neredeyse, çünkü el kadarkenden yetişkin hatta ölüm döşeğine kadar tüm yaşamamız boyunca onu vurgulamış, onu hissettirmişler. Sadece bize olsa iyi, komşumuz da, arkadaşımız da, işyerinde çalışanlar, kahvede oturanlar, sokaktan geçenler de aynı çizgide bakmaya başlamış… Yeni yeni “farklılıklar”ı görüyoruz.
Sinemamız Türklerle başlıyor, oysa çok daha öncesinde Rum, Ermeni, Yahudi vatandaşlarımız var. Edebiyatımız da öyle, resmimiz de… Sadece sanat alanlarında değil, devrimcilikte de öyle.
“Ermeniler olmasaydı, evimiz, ahırımız hatta kaşık tabaklarımız bile olmazdı” diye anlatıyordu bir nene, oğluma öykü niyetine. Öyle ki köyler arası iletişimi de sağlarlarmış, iş için gittikleri köylerden haber de taşırlarmış.
Biz, bu zenginliği egemen erkin de katkısıyla yoksulluğa çevirmeyi başarmış bir ülkeyiz. Hâlâ da aynı “tek… tek… tek” ile oy toplayabiliyor partiler, iktidara gelebiliyor ve bu zenginliği törpüleyip bitirebiliyor. Devletin bu yaptıklarına bireysel ve toplumsal katkıyı da eklediğinizde yaşanan acı(ların) ne denli büyük ne denli acımasız ne denli önyargılı ve art niyetli olduğunu görebilmek mümkün…
İçlerinden sadece biri…
Leon Bahar, Ankara’lı olsa da İstanbul’da ticaret yapan, evli iki çocuk babası, şiirle, edebiyatla ilgilenen biri… Askerlik görevini de yapmış, ama “Varlık Vergisi” denilen zulüm onu da vurmuş. Ne durumunu anlatabilmiş ne hakkını savunabilmiş ne de derdini dökebilmiş…
Komşularına gelenin on katı vergi salmışlar üzerine… Düşünmesi bile uykularını kaçıran bu vergiyi, kimselere anlatamamış ödeyebilmesinin mümkün olmadığını.
İkinci Paylaşım Savaşı’nın ardından devlet de yoksulmuş, hak vermiş bir yere kadar, ama haddini de bilmeli, ona göre vergi salmalıymış… İyi niyetle, belki anlayışla karşılarlar diye borç harç bir miktarını (yüzde üç bile değil) ödemiş, anlasınlar iyi niyetini, hata varsa düzeltsinler diye… Konfiçyüs’ün “adalet bir devletin en büyük ve en tükenmez hazinesidir” sözüne sığınsa da devletin hiç adil olmadığını yaşayarak gören ve genç yaşta, 44 yaşında ölen birinin hayat öyküsü bu.
Yaşadıklarının acısını içine gömerken öncelikli olarak eşini toparlamayı düşlüyor Bay Leon, çünkü bir evin kadınının dengeleri altüst olursa asıl o zaman düzen çökerdi, bunu biliyor. Karısı Jenny ile birlikte mücadele etmesi gerektiğinin ayırdında… Leon sürgünde, eşi ve küçük kızları İstanbul’da, onların yaşadıklarını bir getirin gözlerinizin önüne… Dil, din, ırk ayrımının yanında cinsiyet ayrımcılığını unutmayın, satır aralarında…
Gözyaşına boğuldum…
Bugün hâlâ aynı ayrımcılık en yetkin ağızlardan sürdürülüyor. Anadolu’nun kadim halkları bile hiçe sayılıyor. Nurten Yalçın Erüs’ün yaşananları yazdığı “Leon Bahar’ı Takdimimdir”i okuyunca duygularıma söz geçiremedim… hep buğulu gözlerle, hep gözyaşlarıyla okudum.
“Ahşap kalın çerçevesinin içindeki yaldızlı güneş figürünün üzerine yerleştirilmiş akrep ve yelkovanı ile zamanı yönettiği halde dünyanın kötü gidişatıyla zerre kadar alakadar olmayan duvar saati” betimlemesi gerçekten iyi işlenmiş, özenle kaleme alınmış, gerçekleri yansıttığından şüphe duyulmayacak bir kitap okuduğunuzu kanıtlamaya yeter.
Varlık Vergisini ödeyemeyenlerin yaşadıklarını okuyunca yaşananların ne denli büyük bir zulüm olduğunu sizler de bir kez daha kabul edeceksiniz. Ayrımcılık ve baskı çözüm değildir.
Son nefesini verirken, kendisinin geleneğini sürdürmesini vasiyet veriyor kızına: Dürüst ol, sanatla barışık yaşa, insanları sev.
Leon Bahar’ı Takdimimdir
Şair, Edip, Dürüst Tüccar
Nurten Yalçın Erüs
Biyografik roman ,
Kırmızı Kedi Yayınları
,Kasım 2019, 455 s + albüm