“Kapitalist entegrasyon düzeyinin bügün ulaştığı boyut, kapitalist ekonomilerin son derece karmaşık içiçe geçmişliği ve küresel ekonomin yaşadığı sürekli durgunluk koşulları, krizlerin hızla sirayet etmesine yol açtığı gibi krizlerin şiddetini de ekstrem noktaya yükseltmektedir.”
VOLKAN YARAŞIR
Kapitalist kriz derinleşiyor ve yayılıyor. Dünya ekonomisi “uzun durgunluğu” aşmış değil. 2015 yılının ikinci yarısında küresel ekonomi yavaşlama trendi içine girdi. Büyüme oranı % 2.5 civarında seyretti. IMF, 2016 ve 2017 büyüme oranını sırasıyla % 3.2 ve % 3.5 olarak veriyor. Gelişmekte olan piyasalar için bu oran 2016 yılı için % 4.1, 2017 için 4.6. ABD ekonomisinde beklenen büyüme oranı % 2.4 ya da 2.5 civarında. Merkez ülkelerde beklenen büyüme oranı ise % 1.9 ya da 2.0. Çin 2010 yılına kadar dünya ekonomisinin motor gücü gibi hareket ederek % 12 oranında büyümüştü. 2014 ve 2015’te büyüme oranı % 6 ya da % 7 aralığında seyretti. 2016 yılında da aynı büyüme ritmi bekleniyor.
2016 yılı OCED raporu da bu tabloyu destekleyici içerikte oldu. Rapor merkez ülkelerin durgunluktan çıkamadığını gösteriyor. Dünya ekonomisi bir nevi “sürekli” durgunluk içinde. Bu “uzun” durgunluk, hızla yeni ve yıkıcı mali kriz dinamiklerini bünyesinde taşıyor.
Sürekli durgunluk ve kürsele mali krize doğru
En başta dünya ekonomisini ayakta tutan Çin bügün, çok vektörlü sorunlar yaşıyor. 2008 – 2010 arasında Çin ekonomisinin gösterdiği büyüme, küresel düzeyde büyük gelgitleri yaşanmasını engellemişti. Bügün açısından Çin ekonomisinde yaşanan yavaşlama, kritik eşiğe yaklaştı. Öte yandan yavaşlama başka inşaat, emlak piyasalarında ve banka borçlarında büyük mali balonların oluşmasına yol açıyor. Çin şirketlerinin borçları da tehlike sınırına ulaştı. Borçlar uluslararası tekel mahiyetindeki şirketlerin iflaslarını beraberinde getirebilir.
Merkez ve gelişmekte olan piyasalardaki şirketlerde borç batağı içinde. Yalnızca Çin ve gelişmekte olan piyasalardaki toplam şirket borçları 25 triyon dolara ulaşmış durumda. Merkez ülkelerdeki şirketlerin borçları da kontrolsüz bir aşamaya geldi. Bu şirketlerin bütününde görülen eğilim, hiper finanslaşmanın bir tezahürüde diyebiliriz, alınan borçların üretim ve yatırımda kullanılmaması, farklı finansal araçlarda değerlendirilmesidir. 2016’nın ilk verilerine göre küresel düzeyde, şirketlerin borç yükü, kriz önceki döneme yaklaştı.
Küresel kriz şiddetleniyor
Önümüzdeki süreç başta Çin kaynaklı emlak ve inşaat piyasalarında şişen mali balonların patlamalarına sahne olabilir. Bu mali çöküşlerin küresel düzeyde büyük sarsıntılar yaratması kaçınılmazdır. Bu süreç bir yanıyla da bankacılık krizi şeklinde işleyecektir.
Ayrıca merkez ülkelerde ve gelişmekte olan piyasalarda şirket iflasları yaşanabilir. Gelişmekte olan piyasalarda şirket iflasları, senkronize kriz dinamiklerinin önünü açabilir. Bu durum en başta bankacılık krizlerinin tetikleyici mahiyettedir.
Kapitalist entegrasyon düzeyinin bügün ulaştığı boyut, kapitalist ekonomilerin son derece karmaşık içiçe geçmişliği ve küresel ekonomin yaşadığı sürekli durgunluk koşulları, krizlerin hızla sirayet etmesine yol açtığı gibi krizlerin şiddetini de ekstrem noktaya yükseltmektedir.
Kapitalizmin genelleşmiş/ organik krizinin bu evresinde, krizlerin senkronlar biçiminde yaşanması şaşırtıcı olmamalıdır.
Kriz aktüelleşti
Krizin aktüalleştiği bir dizi ülke var. Başta Brezilya, Venezüella ve Türkiye gibi. Bu ülkelerin tamamı çoklu ekonomik kırılganlık yaşıyor. Kriz riski yüksek olan bu ülkeleri Endonezya, Güney Afrika, Hindistan, Rusya takip ediyor. Ayrıca Çin, hızla finansal bir türbülansın içine girebilir. Bu küresel çapta büyük finansal gel- git anlamına gelecektir. Avrupa’da ise durgunluk devam ediyor. Kıtanın Akdeniz havzası kriz dalgasını atlatmış değil. Yunanistan’da Troyka’nın bütün müdahalelerine rağmen ekonomik çöküş riskini halen yaşıyor. Bu durumun havzaya sıçraması/ bulaşması yüksek bir ihtimaldir. Portekiz, İspanya havzanın diğer zayıf halkaları olarak dikkat çekiyor.
Kapitalist krizin derinleşmesi sürüyor. 2014 yılından sonra kriz gelişmekte olan piyasaları ya da dünyanın güneyini anaforu içine alarak bir anlamda yayılmasını tamamladı. Şimdi krizin şiddetinin son derece artacağı bir momente girdik.
Sadece zincirin en zayıf halkaları değil, zincirin en sağlam görüldüğü coğrafyalar dahil kapitalizmin tarihsel/ genelleşmiş krizinin etkisi altında. Yıkıcı krizlerin yanında yine bu krizlerin açacağı yıkıcı ve sarsıcı şok dalgalarının görüleceği bir konjonktüre giriyoruz.
Krizinin şiddetinin arttığı bu fazda, olası küresel mali krizi, “büyük” depresyonun takip etmesi kaçınılmazdır.