Siyasi HaberSiyasi Haber

    Güncel Kalın

    Türkiye ve dünyada neler olup bitiyor ilk siz bilgi sahibi olun

    Göz attınız mı?

    Devrimin genç ve kızıl sancağı: Ulaş Bardakçı

    21 Şubat 2021

    Koronavirüsü gizleyen Türkiye bir sabah salgınla uyanabilir

    10 Mart 2020

    AKP bir çete, Erdoğan çete lideridir!

    11 Ekim 2015

    (Bey)Efendiler Bütçe Hazırlamış!

    15 Eylül 2015
    Facebook Twitter Instagram
    Facebook Twitter Instagram
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    • Haberler
      • Gündem
        • Ekonomi
        • Politika
        • Ortadoğu
        • Spor
        • Sağlık
      • Emek
      • Kadın
      • LGBTİ+
      • Gençlik
      • Haklar ve Özgürlükler
        • Halklar ve İnançlar
        • Göçmen Hakları
        • Çocuk Hakları
      • Bilim Teknoloji
      • Kültür Sanat
    • Yazılar

      Kötülük ve Cezasızlık

      16 Mart 2023

      Emek ve Özgürlük İttifakı’nın Seçim Stratejisi: TİP ve HDP

      15 Mart 2023

      ABD’nin 16. büyük bankası battı: Yeni bir 2008 krizi mi geliyor?

      13 Mart 2023

      Vicdan, bilinç ve dayanışma

      10 Mart 2023

      Yaşamak nefes alıp vermek değildir: DAD

      10 Mart 2023
    • Yazarlar
    • Seçtiklerimiz
    • Söyleşiler
    • Dosyalar
    • Çeviriler
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    Anasayfa » Dreyfus olayı ve Emile Zola

    Dreyfus olayı ve Emile Zola

    Siyasi Haber- Siyasi Haber6 Ocak 20226 dk. okuma süresi
    Paylaş
    Facebook Twitter Telegram WhatsApp Email
    Yakın tarihin en büyük siyasi ve hukuki skandallarından biri olarak bilinen, 19. yüzyılın sonunda başlayan ve 20. yüzyılın başında devam eden ve tarihe Dreyfus Davası olarak geçen vaka, 1894’te Fransız ordusunun Yahudi asıllı Yüzbaşı’sı Alfred Dreyfus’un “Almanya için casusluk yapma” iddiasıyla yargılanıp mahkûm olmasıyla başlar. Dreyfus’un suçsuzluğuna inanan yazar Émile Zola ve çok sayıda aydının verdiği hukuk ve adalet mücadelesi ile devam eder. Yargılama 1906’da nihayete erecek, Dreyfus aklanacak ve görevine geri dönecektir.

    Toplam 12 yıl süren yargılama boyunca Fransa’da ve dünyanın birçok ülkesinde Dreyfus Davası gündemde kalmış, dava bittikten sonra da “iktidar-yargı” ilişkisine örnek olarak tartışılmış ve dünyada adalet arayışının sürdüğü sürece de tartışılmaya devam edecektir.

    Bir “casusluk olayı” olarak başlayan Dreyfus Davası nasıl olup da Fransa’yı ayağa kaldıran toplumsal bir olaya dönüştü.. Öncelikle davanın seyrini etkileyen iki temel unsurun, 1870-1871 yıllarında süregelen Prusya-Fransa arasındaki savaştan sonra Fransız halkının Almanlara karşı aldıkları düşmanca tavır ve 1889’da Fransız Panama Kanal Kumpanyası’nın iflas etmesinde rüşvet alan kişiler arasında iki Yahudi milletvekilinin bulunması olduğunu söyleyebiliriz. Davanın başlamasıyla karşılık bulan antisemitist politikalar, basının da kışkırtmasıyla Dreyfus ve sonra açılan Zola davalarında Fransız halkının ikiye ayrılmasına neden olacaktı: “İmparatorluk ile Cumhuriyet”, “Kilise ile Laiklik”, “Asker ile Sivil” ve “Sağcı ile Solcu”…

    Yüzbaşı Alfred Dreyfus

    Önce suçlu ilan edilmek, sonra yargılanmak

    Paris’teki Almanya Büyükelçiliği’nde temizlikçi olarak çalışan ve aynı zamanda Fransız istihbaratında görevli olan Marie Bastian, 26 Eylül 1894’de Alman askeri ataşesi Maximilian von Schwartzkoppen’in çöp sepetinde yarı yanmış bir kâğıt bulur. Fransız ordusuna ait gizli bilgiler içeren, daha sonra “bordro” olarak anılan kâğıttaki “D” harfinin kimin adının baş harfi olduğunu bulmak için yapılan “araştırmalar” kısa zamanda sonuçlanır. Suçlu bulunmuştur: Yüzbaşı Alfred Dreyfus.

    Dreyfus, 15 Ekim 1894’de “vatan hainliği” suçlaması ile tutuklanır. Suçsuz olduğunu söylemesine rağmen önce Genelkurmay’da görevli subaylar, sonra da anti-semitist çizgileri ile bilinen milliyetçi gazeteler tarafından suçlu ilan edilir. 31 Ekim’de Le Soir gazetesi, 1 Kasım’da Libre Parole gazetesi Dreyfus’a karşı bir linç kampanyası başlatır. Soruşturma, Yahudi düşmanlığı ile bilinen Yüzbaşı Sandherr tarafından yürütülür. Dava başlamadan Dreyfus’un “suçluluğu” kesinleşmiştir.

    Beklenen açıklama gelmekte gecikmez: Savaş Bakanı General Auguste Mercier, 28 Kasım’da Le Figaro gazetesine Dreyfus’un suçluluğunun “neredeyse kesin olduğunu” açıklar. Paris Birinci Savaş Konseyi’nde, 19 Aralık’ta, gizli oturumla başlayan dava, yıldırım hızıyla 22 Aralık’ta sonuçlanır. Yedi yargıcın oy birliğiyle Dreyfus suçlu bulunup ömür boyu hapis cezasına çarptırılır. 31 Aralık’ta temyiz davası da aynı hızla görüşülerek reddedilir. 5 Ocak 1895’de Dreyfus’un rütbesi sökülürken o bir kez daha suçsuzluğunu haykırır.

    Alfred Dreyfus, 21 Şubat 1895’te cezasını çekmek üzere, Henri Charriere’nin 1968’de yayınlanan Kelebek romanına konu olan Fransız Guyanası’nda Şeytan Adası’na yollanır. Dreyfus karşıtı yayınlar, gösteriler ve saldırılar şiddetle sürmeye devam eder. 1 Temmuz’da Yüzbaşı Sandherr’in yerine Yarbay Georges Picquart atanır. Picquart’ın casusun Binbaşı Walsin Esterhazy olduğundan şüphelenmesi davanın seyrini değiştirecektir ki, Savaş Bakanı General Billot, yeniden dava açılmaması için Picquart’ı önce doğuda, ardından da Tunus’ta görevlendirir.

    Dreyfus’un suçsuzluğuna inananların; başta eşi, kardeşleri ve avukatı Louis Leblois olmak üzere aydınların, politikacıların başlattığı mücadele, sosyalist milletvekili Jean Jaurès’in de katılmasıyla yükselir. Bernard Lazare’ın “Bir Adlî Yanılgı: Dreyfus Olayındaki Gerçekler” broşürü 8 Kasım 1896’da yayınlanır. Senato Başkan Vekili Auguste Scheurer-Kestner’in Bernard Lazare’ın ve Louis Leblois’in çabaları sonucunda Dreyfus’un suçsuzluğuna inanması, Dreyfus savunucuları için umut verici bir gelişme olacaktır.

    “Namuslu insanların söylemesi gereken”

    Meyhane, Nana, Germinal gibi eserleriyle tanınan yazar Émile Zola’nın Scheurer-Kestner ile görüşmesinin ardından Dreyfus’un suçsuzluğunu savunan yazılar yazmaya başlaması ile Dreyfus Davası yeniden ivme kazanacaktır. Zola, La Figaro’da yayınlanan üç yazısından ilki olan 25 Kasım 1897 tarihli “Gerçek Yürüyor” başlıklı yazısında adalet arayışı için Scheurer-Kestner’i şu satırlarla över: “Bay Kestner, yüksek mevkiinin, servetinin ve mutluluğunun yıkılması pahasına, gerçeği ortaya çıkarmasını emreden ödevini anlatırken şu hayranlığa değer sözü söylemişti: ‘Başka türlü yaşayamazdım.’ İşte, bu olaya adı karışmış olan tüm namuslu kişilerin söylemesi gereken de budur; adaletin yerine gelmesini sağlayamazlarsa yaşayamayacaklardır.

    Eğer siyasal nedenler adaletin gecikmesini gerektiriyorsa, bu kaçınılmaz sonucu daha da ağırlaştırarak geciktiren yeni bir hata olacaktır. Gerçek yürüyor, onu hiçbir şey durduramayacaktır.”

    Émile Zola’nın La Figaro’da yayınlanan yazıları beklenilen etkiyi yaratmayacak, toplumsal çatışmayı durduramayacak, Dreyfus’un suçsuz olduğu düşüncesini yaygınlaştıramayacaktır. Zola, pes etmez, mücadeleyi sürdürür. 14 Aralık 1897’de yayınlanan Gençliğe Mektup, 6 Ocak 1898’de yayınlanan Fransa’ya Mektup broşürleri etkili olacaktır.

    Zola, “İtham ediyorum! Cumhurbaşkanına Mektup” başlıklı yazıyı kaleme alır. Cumhurbaşkanı Félix Faure’a hitaben yazdığı yazı 13 Ocak 1898’de L’Aurore gazetesinde tam sayfa olarak yayınlanır. Gazete birkaç saat içinde üç yüz bin adet satar. Büyük bir heyecanla karşılanan yazı, Dreyfus savunucularına yeni bir enerji kazandıracak, davayı başka bir düzleme taşıyacaktır.

    Şöyle diyordu Zola: “Dürüst insanları bunu okumaya çağırıyorum, bakalım orada, Şeytan Adası’nda çekilen ölçüsüz cezayı düşününce, yürekleri öfkeyle hoplamadan ve başkaldırılarını haykırmadan okuyabilecekler mi? Dreyfus birkaç dil bilir, suç; evinde kendisini zor duruma düşürecek hiçbir kâğıt bulunamamıştır, suç; çalışkandır, her şeyi bilmek ister, suç; şaşırmaz, suç; şaşırır, suç.”

    Zola’nın sarsıcı yazısı etkili olmuştur. Hem de kimsenin beklemediği kadar… Dava ile ilgili herkes birer ikişer, sahneyi terk edecektir. 20 Şubat 1898’de Zola hakkında “orduya hakaretten” dava açılır. Aralarında Anatole France, Marcel Proust, Brunot, Octave Mirbeau, Paul Alexis, Claude Monet, Émile Durkheim, Gabriel Monod, Leon Blum gibi aydınların imzalarının bulunduğu Zola’ya destek bildirileri yayınlanır. “Cumhurbaşkanına Mektup”, Fransız halkının Dreyfus’un suçsuz olabileceğini düşünmeye başlamasına ve aynı zamanda bir aydın hareketinin doğmasına neden olacaktı. Zola artık Dreyfus karşıtlarının hedef tahtasındadır. Ağır hakaretler içeren yazılar, gösteriler, saldırılar ve peş peşe açılan davalarla karşı karşıya kalır. Dava sonunda “devlete hakaretten” bir yıl hapis ve 3 bin frank para cezasına çaptırılır.

    29 Eylül 1902’de, Émile Zola Paris’te evinde ölü bulunur. Zola, onca mücadele verdiği Dreyfus’un aklandığını göremeden ölmüştür. Yatak odasındaki ocağın bacasının tıkanması sonucu karbonmonoksit zehirlenmesinden ölen Zola’nın suikaste uğradığı iddiaları ortaya atılmışsa da bu iddialar kanıtlanamaz. Paris’te Cimetière Montmartre’da düzenlenen cenaze törenine elli bin kişi katılır. Törende konuşma yapan Anatole France, arkadaşı Zola’yı “İnsan bilincinde evrensel bir ânı teşkil ediyordu.” sözleriyle uğurlar.

    Zola’dan sonra adalet arayışı mücadelesi devam eder. Yargıtay, 5 Mart 1906’da davayı yeniden açar.12 Temmuz’da, önceki karar esastan bozularak kaldırılacak ve Dreyfus’un hakları geri verilecektir. Dava boyunca Dreyfus ve avukatı Leblois silahlı saldırıya uğrarken, Dreyfus’u savunan aydınlara, politikacılara karşı linç girişimleri, saldırılar düzenlenir. Bütün bu zorlukları aşarak 20 Temmuz’da orduya bölük komutanı olarak geri dönen Dreyfus, “Çok yaşa Dreyfus!” sloganları arasında “Legion d’honneur” nişanı ile ödüllendirilir. Masumiyetini ispat edip, itibarını geri alan Alfred Dreyfus, I. Dünya Savaşı’na katıldıktan sonra 12 Temmuz 1935’de vefat eder.

    Dreyfus Davası’nın sona erdiği 1906’dan yüz yıl sonra, 2006’da, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, “Dreyfus olayı Fransa ve Fransız tarihi için kara bir lekedir” sözleriyle Dreyfus ve Zola’dan ve Fransa toplumundan özür diler.

    Hannah Arendt’in, Totalitarizmin Kaynakları 1- Antisemitizm isimli kitabında dava hakkındaki sözleri ile bitirelim: “Dreyfus Davası, 19. yüzyıl anti-semitizminin diğer bütün unsurlarını, saf ideolojik ve siyasi veçheleriyle açığa çıkarmaktadır; ulus-devletin özel koşullarından ortaya çıkan anti-semitizmin doruğudur. Ama içerdiği şiddet öğesi de ilerde olacakların işaretiydi.”

    Paylaş. Facebook Twitter Telegram WhatsApp Email
    Önceki YazıCovid-19: Çocuklarda endişe veren bir artış
    Sonraki Yazı Petrol-İş: Mutfakta tencereler kaynamıyor artık

    İlgili Yazılar

    Gergerlioğlu Soylu’ya sordu: Sarı, kırmızı ve yeşil renklerin iktidarı rahatsız etmesinin sebebi nedir?

    Güncel 20 Mart 2023

    AFAD, Akar’ı yalanladı: Asker depremin 3. günü sahaya indi, TSK’nın afet hazırlığı yok

    Politika 20 Mart 2023

    İYİ Parti’den Kılıçdaroğlu’nun HDP ziyaretine ilişkin açıklama

    Politika 20 Mart 2023
    Destek Ol
    Yazılar

    Kötülük ve Cezasızlık

    - Siyasi Haber

    Emek ve Özgürlük İttifakı’nın Seçim Stratejisi: TİP ve HDP

    - Ahmet Saymadi

    ABD’nin 16. büyük bankası battı: Yeni bir 2008 krizi mi geliyor?

    - Mahir Sayın

    Vicdan, bilinç ve dayanışma

    - Mehmet Ali Ayan

    Yaşamak nefes alıp vermek değildir: DAD

    - Korkut Akın

    Antakya’ya mektup

    - Bora Selim Gül
    Tarihten

    Adalı’nın avukatı Ali Ulvi Ortanca: Necdet Adalı idama giderken bile çok dirayetliydi

    12 Eylül Askeri Darbesi’nin ilk idamı Necdet Adalı’nın ölümünün 41. Yılında Necdet Adalı’nın avukatlarından olan Ali Ulvi Ortanca ile konuştuk.…

    Seçtiklerimiz

    HDP ile HÜDAPAR kıyasının utanmazlığı

    - Kenan Kırkaya

    On binlerin yürüyüşü

    - Ertuğrul Kürkçü

    Yeter artık…

    - Mucella Yapici

    Türbülans

    - Seyfi Öngider

    Toplumun depreme dair notları

    - Can Şahin

    İstifa ve seçim

    - Ertuğrul Kürkçü

    Güncel Kalın

    Son felişmelerden haberdar olmak için E-Bültenimize üye olun

    Siyasi Haber, “tarafsız” değil “nesnel” olmayı esas alır. Siyasi Haber, işçi ve emekçiler, kadınlar, LGBTİ+’lar, gençler, doğa ve yaşam savunucuları, ezilen etnik ve inançsal topluluklardan yanadır.

    Devletten ve sermayeden bağımsızdır.

    Facebook Twitter YouTube
    Emek

    DİSK, seçim kararını açıkladı: 14 Mayıs’tan önce 1 Mayıs var

    17 Mart 2023

    Macron demokrasiyi yok saydı

    17 Mart 2023

    Mata Otomotiv işçileri 18 gündür grevde

    16 Mart 2023
    Kadın

    AKP’li Özlem Zengin: Hedef haline getirildim

    18 Mart 2023

    Direniş temsili olarak “Damızlık Kızın Öyküsü”

    17 Mart 2023

    Bilimle uğraşan kadınların yarısı cinsel tacize maruz kalıyor

    16 Mart 2023
    © 2023 Siyasi Haber. Designed by Fikir Meclisi.
    • Siyasi Haber / Künye
    • İletişim
    • Gizlilik Politikamız

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.