Geçtiğimiz hafta İstanbul’da “Eğitim Öğretim Yılı Açılışı, Eğitim Teknolojileri AR-GE ve Kalite Zirvesi” şatafatlı bir törenle yapıldı. Milli Eğitim Bakanı Türkiye genelinde meslek ortaokullarının açılacağını ve bu kapsamda 4 yeni okul modelinin hayata geçirileceğini açıkladı. Temel eğitimden ortaöğretime, din öğretiminden yükseköğretim ve yurt dışı eğitim genel müdürlüklerine hepsi tüm konuşmanın özellikle bu bölümünü alıntılayarak yaygınlaştırdılar.
Peki neden tüm genel müdürlükler özellikle konuşmanın bu bölümünü “sevinç çığlıkları” eşliğinde paylaştı? Yeni okul modelleri ile ne amaçlanıyor?
Öğrencilerin ihtiyacının, alanın gerçek bilgisine sahip olan öğretmenlerin bilgisi olmadan, aynı müfredatta ve eğitimle ilgili atılan her adımda olduğu gibi öğretmenlere rağmen yaşama geçirilen bu dört yeni okul modeli nedir?
Bakan konuşmasında “Türkiye’nin her bölgesinde sektörün ihtiyaç duyduğu elemanları yetiştirmek için 4 yeni okul modelini gündemimize aldık. Bu modeller, öğrencilerin erken yaşta mesleki eğitim alarak sektöre katılmalarını sağlayacak.” dedi.
Aslında okul modelinin ayrıntılarını incelemeden yalnızca bu ifadeler bile ne amaçlandığını özetliyor.
Eğitimin temel ilkesi olan çocuğun üstün yararı için değil sermayenin ihtiyacı için bu okulların açılacağı açıklanıyor. Öğrenci değil “eleman” yetiştirilmesi amaçlanıyor. Erken yaşta sektöre katılım denilerek de MESEM’lerle (mesleki eğitim merkezleri) 14 yaşa düşürülen çocuk işçiliği, yeni okul modelleri ile artık tüm meslek liseleri için geçerli oluyor hatta açılacak meslek ortaokulları ile çocuk işçiliği 11-12 yaşa düşürülüyor.
***
Meslek liselerinin ve özel meslek liselerinin, MESEM’lerin son 22 yılda sayılarının artışı baş döndürücü bir hızla gerçekleşti. Kamu okullarına, okul yemeğine ayrılmayan bütçeler destek, teşvik adıyla özel meslek lisesi sahiplerine aktarıldı. Örneğin 2011’de teşviklerle organize sanayi bölgeleri içinde ve dışında açılan özel meslek lisesi sayısı 45’e ulaşmışken 2020/2021’de sayıları 9 kat artarak 396’ya ulaştı.
Bakan Kastamonu’daki MESEM ve meslek lisesi açılışında 400 civarında daha “sektöre hizmet eden” meslek lisesi açacaklarını açıkladı.
Eğitim Reformu Girişimi’nin hazırladığı raporda 2013’te meslek liselerinin okul ortamlarında ve işletmelerde 239 “iş kazası” yaşandığı, 2019’a gelindiğinde ise bu sayının 2 bin 385’e ulaştığı açıklanıyor. Yüzde 900’a ulaşan bir artış söz konusu. Geçtiğimiz eğitim öğretim yılında MESEM’lerde ve meslek liselerinde staj adıyla çocukların çalıştırıldığı yerlerde çocuklar yaşamını kaybetti.
***
Dört yeni okul modeli ve açıklanan mesleki ve teknik eğitim politika belgesi ise daha fazla çocuk işçi, daha fazla okul terki anlamına geliyor. Mesleki eğitim aynı zamanda zorunlu eğitimin, eğitim hakkının kaldırılmasının aracı haline getiriliyor.
Dört yeni okul modeli ve politika belgesi ile çocukları neler bekliyor?
İlk adım Mart 2024’te “Mesleki teknik eğitimde istihdam odaklı yeni program” açıklaması ile atıldı. Bölge, sektör içi, sektöre entegre ve ihtisas olmak üzere 4 yeni okul modeli başlatılıyor. Bölge okullarının işletmelerin, organize sanayi bölgelerinin yoğun olduğu yerlerde ve pansiyonlu olacağını açıkladılar.
Sektör içi okulların ise büyük işletmelerin içinde açılacağını, çocukların 9. sınıftan itibaren işletmelerin içinde açılmış okullarda “eğitim” alacaklarını, 11 ve 12. sınıfta ise eğitimle hiçbir bağları kalmayacağını ve işletmelerde çalıştırılacaklarını söylüyorlar.
Sektöre entegre okullar ile de var olan tüm mesleki ve teknik eğitim veren okulların işletmelerle, organize sanayi bölgeleri ile ilişkilendirileceği belirtiliyor.
Çocukların nerelerde, kaç saat, hangi koşullarda çalıştırılacağından okullarda kullanılacak ders araç ve materyallerine karar verici kurul “kamu ve özel sektördeki” mesleki ve teknik eğitimin paydaşları denilen “Mesleki Eğitim Kurulu” olacak.
Meslek liselerinin içine meslek ortaokulları açılacak. 7 ve 8’inci sınıflardan itibaren tüm ortaokullarda “zanaat atölyeleri” ile çocuklar mesleki eğitime yönlendirilecek, 8’inci sınıf öğrencilerine, ailelerine mesleki eğitimi “seçmeleri” için rehberlik hizmeti sağlanacak.
Organize sanayi bölgelerinin, işletmelerin içindeki okul sayısı artırılacak. OSB içine pansiyon, yatılı yerler yapılacak, bu uygulama hale getirilecek. Pansiyonlar tamamlanana kadar kamuya ait konaklama imkânları kullanılacak ve tüm giderler işsizlik fonundan karşılanacak.
MESEM’lerin sayısı artırılacak. MESEM’lerin bulunmadığı yerlere irtibat noktaları kurulacak.
Geçici koruma altındaki çocuklar, sınıf tekrarına kalan, devamsızlığı olan çocuklar mesleki eğitim merkezi programlarına yönlendirilecek.
Bir okul; nasıl bir işletme, organize sanayi bölgesi içinde veya yoğun olduğu yerlerde olabilir? Çocukların yatılı kaldığı durumda çocukları kaç saat, hangi esnek koşullarda çalıştırmayı planlıyorlar? Çocukları okulda tutabilmek için gerekli kamusal önlemleri almak yerine çocuklar neden OSB’lerde, işletmelerde çalıştırılmaya, MESEM’lere yönlendiriliyor?
Dört yeni okul modeli aynı zamanda “Yeni Türkiye Yüzyılı Maarif Müfredatı”na uygun okul modelleri. Müfredatta yer alan değerler dedikleri kavramların başında ahilik, fütüvvet, fıtrat, kader geliyor. Tüm ders içerikleri bu kavramlarla ilişkilendiriliyor. Ahiliğin İslam tarihi ile ilişkisi anlatılıyor. Ahilik Kültürü ve Girişimcilik seçmeli dersler arasında yer alıyor. Genç Girişimci Ahiler projesi yaşama geçiriliyor.
Maarif platformu; 12 yıllık zorunlu eğitimin laik eğitim gibi baskıcı uygulamalardan olduğunu, milli manevi değerlere uygun olmadığını, karma eğitimin de zorunlu eğitimin de kaldırılması gerektiğini bir rapor haline getirerek, akıl, bilim dışı gerçekliği olmayan veriler eşliğinde rapor olarak yayınlıyor. Raporda özellikle piyasanın erken ve ucuz iş gücüne ihtiyacı olduğu için zorunlu eğitimin kaldırılmasının bir zorunluluk olduğu belirtiliyor.
12. Kalkınma Planı’nın açıklanmasının hemen sonrasında Milli Eğitim bakanı TOBB ile birlikte yapılan etkinlikte ne isterseniz vereceğiz demişti. Dört yeni okul modeli, mesleki ve teknik eğitim politika belgesi ile sermayeye ne isterlerse veriyorlar, verecekler.