16 Mayıs’taki oylamada, ‘Evet’ diyecek olan milletvekillerini, halk unutmayacaktır. Tıpkı iki gün sonra ölüm yıl dönümünü anacağımız Deniz Gezmiş’in idamına evet diyen milletvekillerini unutmadığımız gibi. 2010’da ‘Yetmez ama evet’ diyenleri halk affetmedi, unutmadı… ‘Korkunç ama evet’ diyenleri de asla unutmayacak!
AHMET SAYMADİ
Hakkında fezleke bulunan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ilişkin Anayasa değişikliği teklifi, AKP, MHP ve CHP’li üyelerin oylarıyla TBMM Anayasa Komisyonu'nda kabul edildi. Teklif, 16 Mayıs günü TBMM Genel Kurulu'nda görüşülecek.
TBMM Anayasa Komisyonu'nda AKP’li vekillerin HDP’li vekillere sürekli olarak saldırmasından ve komisyonu çalışamaz hale getirmesinden sonra, HDP’li vekiller, komisyon toplantılarını terk etmişti.
Komisyonda kabul edilen anayasa değişikliği teklifine göre, Anayasa'ya eklenecek geçici bir madde ile değişikliğin TBMM'de kabul edildiği tarihten itibaren Anayasanın ‘yasama dokunulmazlığı’nı düzenleyen 83. maddesi, ‘‘Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz’’ hükmü uygulanmayacak. Hakkında hali hazırda fezleke bulunan milletvekillerinin Mecliste görüşmeye gerek olmaksızın toplu şekilde dokunulmazlıklarının kaldırılması anlamına gelen bu düzenleme, Anayasal bir düzenleme olan milletvekili dokunulmazlığına getirilmek istenen geçici bir istisna.
Bu noktada söz konusu değişikliğin de görüşüldüğü TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop'un düştüğü not önemli : "Seçim olması halinde seçilenler dokunulmazlığı yeniden kazanacak" dedi. Yani ‘‘olası bir erken seçimde’’ ya da ara seçimde dokunulmazlığı kaldırılan ve hakkında dava açılan vekiller aday olamayacak, aday olan veya görevine devam eden vekillerin dokunulmazlığı ise devam edecek… Bu açıklama, dokunulmazlıkların kaldırılmasından sonra bir ara seçim planının itirafından başka bir şey değil.Ancak, anayasa değişikliği teklifinin komisyondan geçmiş olması dokunulmazlıkların kaldırılması anlamına gelmiyor.
Değişikliğin TBMM Genel Kurul’unda 16 Mayıs tarihinde gerçekleşecek olan oylamada kabul edilmesi için 367 oya ihtiyaç var. Halihazırda AKP’nin 316, CHP’nin 133, HDP’nin 59, MHP’nin ise 40 milletvekili var. Bir de bağımsız milletvekili var. (AKP’nin bir milletvekili meclis başkanı olduğu için 317 sayısı 316’ya düşüyor.)
Komisyonda evet oyu veren AKP, MHP ve CHP’nin toplam milletvekili sayısı 489 olsa da, Genel Kurul'daki oylama gizli yapılacağından partilerden fire bekleniyor. Teklife Genel Kurul'da, 330 ile 367 arasında oy çıkması halinde ise, kararı Cumhurbaşkanı Erdoğan verecek. Erdoğan bu durumda; değişikliği bir kez daha görüşülmek üzere Meclis'e gönderebilir ya da referanduma sunulması kararını verebilir.
Anayasa değişikliği teklifinde esas hedefin HDP olduğu çok açık… HDP’nin esas hedef haline gelmesinin esas sebebi ise vekillerin çoğunun bir bölgeden seçilmiş olması sebebiyle bölgesel bir ara seçime imkanı vermesi. Diğer sebebi ise HDP’nin toplumdaki eşitlik ve özgürlük fikrini örgütleyen, alternatif bir yaşam modeli önermesi. HDP’nin ortadan kalmasıyla faşizme giden yolda önemli bir siyasal araç devre dışı bırakılmış olacak. Milyonlarca insanın siyasal iradesi yok sayılmış olacak.
AKP’nin başkanlık sistemini getirecek olan anaysa değişikliği referandumu için gerekli olan 330 sayısından, 13 milletvekili eksiği var. AKP bunu kapatmanın en kolay yolu olarak HDP’yi meclis dışına itmekte görüyor. Türkiye 2015 yılında 7 Haziran tarihinde genel seçime, 1 Kasım tarihinde ise erken genel seçime gitti. Bunun için bir erken seçime gitmenin tepki çekebileceğini düşünen AKP yönetimi, formülü HDP’li vekillerin dokunulmazlıklarını kaldırıp, ara seçime gitmekte buldu.
Ara seçim şartları ise anayasaya göre şöyle; ‘‘Anayasa gereği her seçim döneminde bir defa yapılabilir. Genel seçimler yapıldıktan sonra 30 ay geçmeden ara seçime gidilemez. Ancak, bir ilin veya seçim çevresinin TBMM’de üyesi kalmaması halinde boşalmayı takip eden 90 günden sonraki ilk Pazar günü o seçim çevresinde ara seçime gidilir. TBMM üyeliklerinde boşalma olması halinde ara seçime gidilir. Boşalan üyeliklerin sayısı üye tam sayısının % 5'ını bulduğunda ara seçime 3 ay içinde gidilir.’’ Yani oylamadan 3 ay sonra Ağustos-Eylül aylarında bizi bir referandum bekliyor… Tarih içinde tahminde bulunalım: 12 Eylül…
Böylesi bir ara seçimde, Türkiye’ye 2011’de Türkiye’ye giriş yapan 500 bine yakın Suriyelinin 2016 yılında Türk vatandaşı olma hakkı olduğunu ve oy kullanabileceğini de hesaba katmak gerekiyor.
Dolayısıyla, HDP’li milletvekilleri hakkındaki fezlekelerin tamamının işleme konulmasının vekillerin kimi yerlerde yaptığı yasalara uygun olmayan davranışlar olmadığı çok açık. AKP, anayasada değişiklik yapmayı sağlayacak sayıya, HDP’li vekilleri saf dışı bırakarak, HDP’ye oy veren insanların iradesini yok sayarak ulaşmaya çalışıyor.
Ancak ortaya çıkacak sonuçlar, sadece bir siyasi partinin meclis dışına itilmesi değildir. 2010 referandumu nasıl ki, AKP iktidarını perçinleyen, pervasızlaştıran; özgürlük alanımızı daraltan, zaten çarpık bir versiyonunu yaşadığımız laikliği daha da gerileten bir işlev gördüyse; 16 Mayıs oylaması da aynı işlevi görecektir. Faşizme giden, diktatörlüğe, başkanlığa giden yolda bir milat olacak. 2010 yılında ‘Yetmez ama evet’ ne işe yaradıysa, 2016 yılında ‘Korkunç ama evet’ de o işe yarayacak.
Burada CHP’li vekillere büyük görev düşüyor, Kemal Kılıçdaroğlu, parlamentoda böylesi bir oylamada ‘Evet’ yönünde oy kullanılacağını belirtse de, birçok vekil ‘Hayır’ oyu kullanacağını belirtti. CHP’li vekillerin önünde iki seçenek var. Ya Türkiye’yi diktatörlüğe götüren bir yola taş döşeyecekler, ya da demokrasiden yana bir tavır sergileyecekler. ‘Hayır’ oyu kullanacak olan CHP’li vekillerin, tabandaki ‘Hayır’ talebini de arkalarına alarak, seslerini yükseltmeleri, teklifin meclisten geçmesine engel olmaları gerekiyor. Hatta bu Türkiye için bir gereklilikten öte, zorunluluk. Umarım dün Selahattin Demirtaş’ın şu temennisi yerini bulur: ‘‘Darbeye karşı dik durmak isteyen tüm vekilleri, özelikle CHP'deki vekilleri darbeye karşı mücadeleye davet ediyorum. Doğru yer, Saray'ın karşısında, halkın yanında olmaktır.’’
Burada iki tarihsel örnek vermek şart…
16 Mayıs’taki oylamada, ‘Evet’ diyecek olan milletvekillerini, halk unutmayacaktır. Tıpkı iki gün sonra ölüm yıl dönümünü anacağımız Deniz Gezmiş’in idamına evet diyen milletvekillerini unutmadığımız gibi.
Tıpkı, bugün ölüm yıldönümü olan Fatsa Belediye Başkanı Terzi Fikri için, “Fatsa bir nifak merkezi.. Tehlikeli bir örnek. Eğer Fatsa’nın başı ezilmezse cumhuriyet elden gidecek. Ordu Fatsa’ya hemen el koymalı” satırlarını yazan CHP Milletvekili Oktay Ekşi’yi unutmadığımız gibi.
‘Yetmez ama evet’ diyenleri halk affetmedi, unutmadı… ‘Korkunç ama evet’ diyenleri de asla unutmayacak!