HÜSEYİN ŞENOL yazdı: “Tercihli veya tercihsiz, bilerek veya bilmeyerek ortak olmayalım bu sınır tanımayan, ama sınırları aşan tehlikeye [havai fişekler vb]. Her ne nedenle olursa olsun, bulaşılan bu kötü alışkanlıktan kurtulmanın zamanı çoktan gelmedi mi sizce de?”
HÜSEYİN ŞENOL
Sadece Almanya’da yılbaşı gecesi kullanılmak üzere, havai fişek ve benzeri patlayıcılara üç günde 137 milyon euro harcanmış olacak. Bu patlayıcıların ülkedeki bir gecelik zararı, Almanya’da 2 ayda tüm araçların doğaya verdiği zarara eşit.
Yılbaşı gecesi, sadece Almanya’da yarım saatte 4 bin 500 ton partikül madde salınacak. Genel olarak insan sağlığını en çok etkileyen iki kirleticiden biri olarak kabul ediliyor partikül madde; diğeri ise yer seviyesindeki ozon.
Havayı kirleten partikül maddesinin sadece Almanya’da verdiği zararın örneğini verdik. Oran her ülkede aynı ve kirlilik sadece havai fişeklerin kullanıldığı alanla sınırlı kalmıyor haliyle. Tüm dünya etkileniyor bu çılgınlıktan.
Almanya’da dün satışına izin verilen havai fişek ve diğer patlayıcılar, 31 Aralık Pazartesi gününe kadar satılacak. Her yıl sadece 3 iş günü satışına ve yine sadece 31 Aralık ila 1 Ocak tarihlerinde kullanımına izin veriliyor.
Almanya’da birçok kentin bazı bölgelerinde tamamen yasaklanan havai fişek kullanımına, özellikle de kentin “eski” yerlerinde tarihi binaların bulunduğu alanlarda izin verilmiyor.
Her yıl artan “yasak” tartışmalarının, önümüzdeki yıllarda daha da yayılması ve bu maddelerin tamamen yasaklanması veya en azından belediye tarafından “kontrollü” izin verilmesi bekleniyor.
Bana göre, hiç beklemeden tamamen yasaklanmalı bu çılgınlık. Ölümlere, yaralanmalara da neden olan, aslında güzel görüntüden ziyade, savaş görüntüsü de veren bu gereksiz manzara ve gürültü furyasına bir son verilmeli.
Bize düşen görev de, doğaya büyük zarar veren bu anlamsız çılgınlığa dur demek, engellemektir. Sadece kullanmamak da bizi vicdanen rahatlatmamalı; kullanıma karşı bilinçlendirme çalışmalarını artırmalı ve aktif mücadele etmeliyiz.
“İnsanlık olarak ihtişamımızı kanıtlamak için gökyüzüne saldığımız fişeklerin içeriğinde ne var peki? Patlama olduktan sonra bu içerik nereye gidiyor? Doğayı kirletmek pahasına gösteriş meraklısı olan insanlığın kendini kanıtlamaktaki bu denli hırsı nerden geliyor?
Öncelikle kurşun ile başlayalım, pek çok fişeğin alev almasına yardımcı olan bu madde, fişek patladıktan sonra günlerce atmosferde kalıyor ve tozları insanlar ve hayvanlar tarafından solunuyor. Buna ek olarak bitkilerin de metabolizmasına giriyor ve oradan da tekrar bizim vücudumuza besin olarak ekleniyor. Bebek gelişimi üzerinde ölümcül risk taşıyan bu maddenin vücutta birikmesi aynı zamanda sinir tahribatlarına da sebep olmakta.
Baryum ise, yeşil renkli havai fişeklerin çoğuna rengini veren element. Bu elementin çok zehirli olduğundan bahsetmiş miydim? Kalp ritmi bozukluklarına ve sinir sistemi dejenerasyonlarına sebep olan baryum, insan sağlığına olduğu kadar hayvan sağlığına da çok zararlı. Gökyüzünden geri dönen fişek külleri, olduğu gibi coğrafyanın üzerine yağmakta. Artık altında göl mü var, gölde balık mı var orasını bilemeyiz; ama dünyaya geri döndüğü kesin.
Sonra Rubidyum ve strontyum elementleri, mor ve kırmızının gökyüzündeki kimyasal dansı, biletinin bedelini vücudumuzdaki kalsiyumla ödediğimiz bir gösteri. Bu iki element, kalsiyumun bağlanması gereken yerlere bağlanarak, çocukların gelişimini ve yine sinirsel iletimi etkileyebiliyor.” (gaiadergi.com)
Sayılan kimyasallar, havai fişeklerin içerisinde bulunan maddelerden sadece bir kaçı. Üstelik sadece bunlarla da bitmiyor havai fişeklerin doğaya verdiği zararlar. Hollanda’da 2011 yılında yapılmış bilimsel bir çalışmaya göre, “havai fişek atılmaya başlanıldığında kuşlar aniden paniğe kapılarak yuvalarını terk ediyor, bazısı o hengamede ağaçlara, binalara ve taşıtlara çarparak ölürken, bazısı da bir daha dönmemek üzere yuvasından ayrılıyor. Pek çok yavru kuş panikleyen ebeveynleri tarafından yuvada bırakılarak ölüme terk diliyor.”
PETA’nın sitesinin de içinde bulunduğu pek çok yerde duyurulmuştu, 7 yıl önce Arkansas’taki yeni yıl kutlamaları 5 bin kuşun ölümüne sebep olmuştu. Yine Hollanda’da yapılmış çalışmaya göre kuşların tekrar sakinleşmeleri üç güne yakın bir süre alıyor. Kuşların ve diğer hayvanların bu gürültü ve kirlilik hangamesinde gördüğü zararlar saymakla bitmez.
Sadece Almanya ve örnek verdiğim diğer ülkelerle sınırlı değil, bu çılgınlığın zararı. “Tercihli veya tercihsiz”, bilerek veya bilmeyerek ortak olmayalım bu sınır tanımayan, ama sınırları aşan tehlikeye. Her ne nedenle olursa olsun, bulaşılan bu kötü alışkanlıktan kurtulmanın zamanı çoktan gelmedi mi sizce de?
Önce kendimizden başlayalım: Ben 5-10 yıldır camdan bile bakmıyorum ve etrafımdakiler “sinir” olsa da yapılanın ne kadar zararlı bir gereksizlik olduğunu anlatıyorum.
Bu yılbaşı gecesi de, bulunduğum yerde “sinir” etmeye devam edeceğim… Aslında başladım bile. Yılbaşı sonrası yazmayı düşündüğüm bu yazıyı, bugünden yazıp, erken uyarıda bulunmak istedim. Bulunduğum yerde “Abi, kardeş, yoldaş şimdi sırası mı, o kadar para harcadık, iki dakikalık bir zevkimiz vardı, ona da ettin yani” diyecekler.
Yani anlayacağınız, amacım açıkça şimdiden “sinir” etmek.
2019’un her alanda barış getirmesi dileğiyle…