DİSK’in hayat pahalılığını protesto etmek ve geçinmek istediklerini vurgulamak için, “Artık yeter geçinmek istiyoruz” sloganıyla Kartal’da düzenlediği mitinge binlerce kişi katıldı. Mitinge katılan binlerce kişi, “Gelirde adalet istiyoruz” diye haykırdı.
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), AKP iktidarının izlediği ekonomi politikaların bir sonucu olarak ortaya çıkan hayat pahalılığını protesto etmek ve asgari ücret belirlenmeden önce geçinmek istediklerini vurgulamak için, “Artık yeter geçinmek istiyoruz” sloganıyla bugün İstanbul Kartal’da düzenlediği miting başladı. Sanatçı İlkay Akkaya’nın da şarkılarıyla yer alacağı mitinge binlere kişi katıldı.
DİSK’in mitingine toplumun her kesiminden insan katıldı ve katılmaya da devam ediyor. Mitinge katılan; öğrenciler, işçiler, kadınlar, LGBTİ+’lar, kamu emekçileri ve sağlık çalışanları, “Artık yeter geçinmek istiyoruz” diye haykırıyor.
Aralarında Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi(SYKP)’nin de yer aldığı çok sayıda siyasi parti ve dernek de mitinge kitlesel katılım sağlayarak destek verdi.
Miting için alana yürüyen binlerce kişi, “Gelirde adalet istiyoruz” “Asgari ücret 5200 net” sloganları attı.
Mitingde kürsüye çıkan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu şöyle konuştu:
Meydan yanıtlasın
“1 Ekim’den beri iş yeri işyeri, meydan meydan anlatıyoruz. Ekonomik krizin ve pandeminin ağır yükünü biz taşıyoruz. Her sabah yeni zamlara uyanıyor, her gün yoksullaşıyoruz. Ülkeyi yöneten beylere göre her şey yolunda. Zamlara yeter diyoruz, TÜİK çıkıyor enflasyon yüzde 21 diyor. İşsizliğe yeter diyoruz işsizlik azaldı diyorlar. Geçinemiyoruz diyoruz, şahlanıyoruz diyorlar. Şimdi bu meydan yanıtlasın.
Büyümeden payınızı aldınız mı?
Enflasyonun yüzde 21 olduğuna inanan var mı? İşsizliğin azaldığını gören var mı? Emekliye müjde verip duruyorlar, düne göre daha iyi yaşayan emekli kardeşim var mı? Ekonomisi şahlanan bir tane işçi arkadaşım var mı? Evet arkadaşlar göz göre göre yalan söylüyor. Yalan söyleyince gerçeklerin değişeceğine inanıyorlar. Ama gerçekler bu meydanda. EYT’li kardeşlerimize soralım. Emeklilik hakkınızı kullanabildiniz mi? Belediye işçisi kardeşlerimize soralım: Kadro müjdesi dediler. Gerçek bir kadro verildi mi? İlave tediyeleriniz ödeniyor mu? Metal işçilerine, lastik işçilerine, tekstil işçilerine tüm sanayi işçilerine soralım: İhracat şahlandı, ekonomi büyüdü ya. Siz bu büyümeden payınızı aldınız mı? Bu meydan hakikatin meydanı. Bu meydan ne söylerse o. Pandemide gece gündüz ölümle burun buruna çalışan sağlık işçilerinin hakkı ödendi mi? Enerji işçileri, inşaat işçileri, büro işçileri, ticaret işkolundaki tüm işçi kardeşlerim. Düne göre daha iyi koşullarda mı çalışıyorsunuz? Evet hakikat bu meydanda.
Aklımızla dalga geçmeyin
Zaten geçinemiyorduk, dövizin hızla artışıyla ekmek aslanın ağzından midesine indi. Ülkeyi yönetenler ‘Dövizden size ne’ diyorlar. Bizim aklımızla dalga geçmeyin! Biz sizin gibi para makinelerinde dolar saymıyoruz. Biz Türkiye işçi sınıfı Türk Lirası kazanıyoruz. Döviz kuru arttıkça iğneden ipliğe her şeye zam geliyor. Türk Lirası değer kaybettikçe her gün daha da yoksullaşıyoruz. Biz sizin ayrıcalıklı 3-5 müteahhit şirketiniz değiliz. Döviz geliri garantili ihaleleri biz almadık. Evet döviz yükseldikçe onlar kazanıyor. TL değer kaybettikçe onlar elini ovuşturuyor. TL değer kaybettikçe başka kim kazanıyor. Ülkenin kaynaklarını ucuza kapatmaya gelen petrol prensleri kazanıyor. Her gün bir yenisi geliyor. Memleketin taşını toprağını kelepire kapatmak üzere anlaşmalar yapıyorlar.
Kurtuluş dedikleri koltuklarının kurtuluşları
Kazananlar bunlar. Peki kim kaybediyor. Türk Lirası değer kaybettikçe, biz kaybediyoruz. Emeğimiz ucuzluyor, satın alma gücümüz azalıyor. Paramız değer kaybettikçe bu ülke daha yoksul ve daha bağımlı hale geliyor. Ülkeyi yönetenler Türk Lirasının değer kaybetmesi ile övünüp buna ‘kurtuluş savaşı’ diyorlar. Yine meydana soralım. Arkadaşlar. Yoksulluktan, işsizlikten, pahalıktan, düşük ücretlerden, zamlardan kurtulan tek bir işçi kardeşim var mı? Tek bir emekli var mı? Biz de lafı eğip bükmeden söyleyelim. Bunların Kurtuluş dedikleri koltuklarının kurtuluşu. Savaş dedikleri bize karşı savaş!’
İşçi sınıfı satılık değildir
Türkiye işçi sınıfını Avrupa’nın en fazla asgari ücrete mahkum işçi sınıfı haline getirdiler. Ucuz emeğe dayalı Çin modeli sevdasıyla çıktıkları bu yolda asgari ücret bugün Türkiye’de Çin’den bile düşük. Açık açık söylüyorlar. Türk Lirası değer kaybedince ücretler azalacak diyorlar, rekabet gücümüz artacak diyorlar, yabancı sermaye Türkiye’ye akacak diyorlar. Yok öyle yağma! Bu meydandan bir kere daha haykırıyoruz: Bu ülke, bu halk, bu ülkenin işçi sınıfı satılık değildir. Uluslararası pazarlarda kelepire satılığa çıkarılacak şahsa ait bir mal değildir. Yabancı sermaye için, petrol prensleri ve kralları için “kelepir emek kelepir memleket” diye tezgâh açanlara direneceğiz! TL ucuzlasın, emek ucuzlasın, memleketin taşı toprağı ucuzlasın tezgahını and olsun ki bozacağız! Kara kışı işçi baharına çevireceğiz. Evet baharı özledik. Bu ülkeye bir işçi baharı şart. Sadece ekmeğimiz için değil, sadece geçinebilmek için değil, adalet için, demokrasi için de işçilerin ayağa kalkması şart. Çin modeli midir, Bengladeş modeli midir nedir, kuracakları kölelik düzeninde işçilerin haklarını savunmasına yer yok, demokrasiye yer yok, adalete yer yok.
Kırmızı çizgimiz 5 bin 200 TL’dir
Bakın adalet adalet diyoruz. Bu ülkede mahkemelerce suçsuz olduğu tescil edilmiş on binlerce KHK’lı hala işsiz. Anayasa Mahkemesi’nin verdiği göreve iade kararları dahi uygulanmıyor. Yine meydana soralım. Mahkeme kararlarına dahi uyulmayan bir düzende adalet var mıdır? Hukuk var mıdır? Adalet yoksa, ekmek olur mu? Adalet yoksa barış olur mu? Adalet yoksa demokrasi olur mu? Bu adaletsiz düzeni değiştirmek hepimizin boynunun borcudur. Türkiye’deki en büyük adaletsizlik de asgari ücrettir. Şimdi hafta içi asgari ücret görüşmeleri var. Buradan bir kere daha altını çize çize ifade ediyoruz. Bugün için işçi sınıfının kırmızı çizgisi 5 bin 200 TL’dir. TÜİK hesaplamaktan kaçınmış ya biz kaçınmadık. Dört kişilik bir hanede iki kişi çalışırsa, ancak 5 bin 200 lira ile yoksulluk sınırı aşılmaktadır. Asgari ücretin ve tüm ücretlerin asgari ücret tutarı kadar bölümünde vergi ve kesintiler kaldırılarak tüm ücretlere 1000 lira iyileştirme yapılmalıdır. Devlet sorumluluk almalı tüm çalışanlara 1000 lira ek destek sunmalıdır.
Sendika ve grev hakkı
En düşük emekli aylığı asgari ücret düzeyine çekilmelidir. Elektrik, su, doğalgaz faturalarındaki ve temel tüketim maddelerindeki vergiler sıfırlanmalıdır. Ama tüm bunlar acil önlemlerdir. Asıl olan şudur. İşçi sınıfının yaşadığı gelir kaybını telafi etmesinin en önemli yolu, sendika ve grev hakkıdır. Bu hakların kullanımı önündeki tüm yasal ve fiili engelleri kaldırılmalıdır. Onlar kaldırmazsa, işçi sınıfı direne direne o engelleri kaldırmayı bilecektir. O zaman Buradan bir kez daha haykırıyoruz: Yoksulluğa ve emeğimizin ucuzlatılmasına teslim olmayacağız. Kara kışı işçi baharına çevireceğiz! Çünkü bu ülke, bu halk, bu ülkenin işçi sınıfı satılık değildir! Bir daha söylüyoruz. Türkiye işçi sınıfı uluslararası ucuz emek tezgahınızda satılacak bir mal değildir. Emeğiyle, doğasıyla, insanıyla Türkiye uluslararası pazarlarda şahıstan satılık bir ülke değildir. O tezgahları bozmak boynumuzun borcudur. 1 Ekim’den beri meydan meydan, iş yeri işyeri söylediğimizi burada hep beraber tekrarlayalım. Biz çalışıyoruz… Biz üretiyoruz… Türkiye büyüdüyse payımızı istiyoruz.”
Miting alanında sık sık çalınan Kürtçe şarkılar eşliğinde halaylar çekildi.