SEÇTİKLERİMİZ – Kavel ALPASLAN Gazete Duvar için yazdı: “Filistin’de ya da Lübnan’da İsrail güçlerine karşı çatışmalarda onlarca Türkiyeli devrimci yaşamını yitirdi… Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi ve Kurtuluş Hareketi’nin kadrolarından Kemal Ergin’in buraya geliş hikayesi oldukça dikkat çekici…”
Dünya sosyalist hareketinin enternasyonalist dayanışması, önemli deneyimleri geride bırakmıştır. Bu tecrübeler siyah ya da beyaz değildir. İspanya İç Savaşı’na katılan gönüllülerin, mağlubiyetle memleketlerine döndükten sonra Nazi işgaline karşı başarılı bir mücadele verip zafer kazanmaları gibi. Bunun en iyi bilinen örneği de Yugoslav partizanları. Türkiye sosyalist hareketi için de Filistin mücadelesi, özellikle 1960’ların sonundan itibaren dayanışmadan doğan bir deneyimin en önemli merkezi haline gelir. Biz bu deneyimi sadece Deniz Gezmiş üzerinden biliyoruz. Diğer devrimcilere göre daha kısa bir süre burada kalmış olmasına karşın büyük gençlik önderlerinden olduğu için, Deniz Gezmiş’in ismini daha fazla duymamız normal. Fakat Türkiye sosyalist hareketinin bu mücadelede saklı nice hikayesi, nice tecrübesi, nice acıları var.
Bugün Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta, Filistinli devrimcilerin anısına yapılmış büyükçe bir mezar taşının üstünde Latin harfleriyle, Türkçe olarak şöyle yazıyor: “Kurtuluşçu Enternasyonalist Sosyalist: Kemal Ergin.” Filistin’de ya da Lübnan’da İsrail güçlerine karşı çatışmalarda onlarca Türkiyeli devrimci yaşamını yitirdi, pek çok bedel ödendi. Fakat Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi ve Kurtuluş Hareketi’nin donanımlı, önde gelen kadrolarından Ergin’in buraya geliş hikayesi oldukça dikkat çekici.
1977’de Ankara’da devrimcilere düzenli olarak saldıran faşistlerin bir kahvesi taranır. Olayın ardından kısa süre sonra Necdet Adalı ve Kemal Ergin suçlu gösterilerek yakalanır ve işkencelerin ardından tutuklanırlar. Kurtuluş Hareketi içerisinden olan ikili, türlü türlü suçlamayla karşı karşıya kalır. Üzerlerine atılan iddialardan dolayı idam cezasına çarptırılmaları da olasıdır. Bu durum üzerine ikili kaldıkları Ulucanlar Hapishanesi’nde uzun uzun, oldukça gizli bir şekilde kaçış planları yapmaya koyulur. Uygun zaman geldiğinde duvardan önce Ergin atlar. Hemen sonra sıra Adalı’ya gelir, tam duvarın tepesine ulaşır ki nöbetçi gardiyanların bakışlarına yakalanır…
… Kavel Alpaslan'ın Gazete Duvar'daki yazısının tamamını okumak için TIKLAYIN