SEÇTİKLERİMİZ – Ali Rıza Tura’nın Siyaset Dergisi’nin 5. (Mayıs-Haziran 2018) sayısında yayımlanan yazısı: “Devri sabık yaratmak, adı üstünde geçmiş dönemi yeni ve adil kurumlar oluşturarak yargılamak, suçları bir bir ortaya çıkarıp suçluları gerekli cezalarla cezalandırarak tarihe gömmek anlamına gelir.”
ALİ RIZA TURA
Bir ay kadar önce elinizdeki dergi için “devri sabık yaratmak” konulu bir metin kaleme alıp almamak hususunda kimi tereddütlerim vardı. Zira adı gibi geçmişte kalmış, yeni kuşakların bilmediği bir siyasal tartışmayı bugüne taşımak manasız ve yersiz olarak anlaşılabilir, dolayısıyla ben de meramımı yeterince anlatamamış olabilirdim. İmdadıma Muarrem İnce yetişti: 10 Mayıs tarihli bir demecinde “Bizim derdimiz devri sabık yaratmak, intikam almak” değil deyiverdi. Dört gün sonra Yakup Kepenek Cumhuriyet Gazetesi’ndeki köşesinde “Devri Sabık Açmazı” adlı bir makale yayımladı ve lafı gevelemeden CHP’nin devri sabık yaratması gerektiğini dile getirdi. Böylece 1950 yılında başlayıp ‘50’lerin sonlarına dek zaman zaman alevlenen bir tartışmanın muhtevası güncellenmiş oldu.
Devri sabık ve intikamcılık (rövanşizm)
Her ne kadar İnce demecinde devri sabık yaratmak ile intikam almak kavramlarını eş anlamlı olarak kullansa da bu kavramlar arasında dağlar var. İntikamcılık (rövanşizm) devlet iktidarını ele geçiren yeni hükümetin kendisine zulüm ve haksızlık uygulamış devrik iktidarın sorumluları ve hatta taraftarlarına büyük ölçüde aynı yöntem ve iktidar olanaklarıyla misliyle zulüm, haksızlık ve baskı uygulaması, yani bir anlamda geçmişin intikamını kindar biçimde almayı amaçlamasıdır. Oysa devri sabık yaratmak, adı üstünde geçmiş dönemi yeni ve adil kurumlar oluşturarak yargılamak, suçları bir bir ortaya çıkarıp suçluları gerekli cezalarla cezalandırarak tarihe gömmek anlamına gelir.
Hemen söylemek gerek, kavram intikamcılıktan (rövanşizmden ) farklı olarak tümüyle “milli ve yerli”: 1950 yılında iktidarı ele geçiren DP lideri Adnan Menderes’in geçmiş CHP hükümetlerinin zulüm, baskı, hukuksuzluk ve yolsuzluklarının üstüne gitmeyeceklerini, devletin beka ve sürekliliği adına bunları sumen altı edeceklerinin teminatını vermek üzere “devri sabık yaratmayacağız” sözüyle ülkenin siyasal literatürüne girmiştir. Evet, DP iktidarı devri sabık yaratmamıştır gerçekten de. Ne “Takriri Sükun” yasasıyla uygulamaya konan yasakları ne İstiklal Mahkemeleri’nin keyfi ve hukuksuz yargılamalarını, ne kapatılan partileri ne de örneğin Dersim Katliamı’nı gündemine almıştır. Alamazdı da. 1930 yılında kurulmasıyla kapatılması bir olan Serbest Fırka’ya üye olduktan bir yıl sonra,1931’de CHP’den Aydın milletvekili “seçilen” Menderes ve arkadaşları zaten suç ortağı oldukları eski devri hangi yüzle yargılayacaklardı ki?
Ama intikamcı oldular pekala, seçimlerde uyguladıkları devlet baskısıyla, tahkikat komisyonlarıyla, basın üzerindeki baskı ve sansürle sadece CHP yöneticilerini değil taraftarlarını da giderek artan bir biçimde hedef haline getirdiler.
AKP ve Devri Sabık
Buna karşılık AKP iktidarları özellikle 2007 sonrasında en az iki kez devri sabık yaratma anlamına gelecek hamlelerde bulundu. İlki 2010 Referandumu sırasında solda da “yetmez ama evet” şiarıyla taraftar bulan göstermelik bir hamleydi. 12 Eylül ile hesaplaşma vaadiyle harekete geçen Erdoğan, bir ayakları çukurda iki emekli darbeciyi yargılayıp yaşlılıklarını gerekçe göstererek bağışlamak dışında hiçbir gerçek anayasal/yasal bir dönüşüme gitmeksizin referandum propagandasından ibaret olan konuyu kapatmış oldu. Ama referandum sonrasında vesayet sistemini ortadan kaldırmak şöyle dursun devlet aygıtları içindeki tüm vesayet alanlarını sarayda merkezileştirmek üzere kendi bonapartist diktatörlüğünü adım adım inşaya girişti.
İkinci devri sabık yaratma hamlesinin temel söylemi, 24 Haziran seçimlerini gerekirse hile hurda ve baskılarla kazanarak başkanlık sistemini kendi kurumsal faşist diktatörlüğüyle taçlandırmayı ön gören “Yeni Türkiye” eksenidir. Böylece 15 Temmuz Darbe Girişimi’ne dek ağır aksak da olsa var olagelmiş kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter, demokratik, sendikal vb. kazanımları barındıran “Eski Türkiye”yi (yani devri sabıkı) tarihe gömmeyi, açık hukuksuz, baskıcı yöntemlerle tümüyle yok etmeyi amaçladığını açıkça beyan etmektedir.
Buna karşılık ana muhalefetin cumhurbaşkanı adayı İnce “bizim derdimiz devri sabık yaratmak, intikam almak değildir” diyebilmektedir.
Devlet aklı, devletin sürekliliği ve Devri Sabık yaratmak
Şaşırtıcı değil. Çünkü gerek Cumhur İttifakı’nı gerekse Millet İttifakı’nı oluşturan bütün partilerin (ve tabii ki Perinçek ve partisinin) siyasal ideolojilerini ve varoluş temellerini oluşturan temel “Devlet Aklı” (ya da başka bir çevirisiyle Hikmeti Hükümet) ilkesidir. Aslında kökeni Machiavelli’nin Prens adlı kitapçığında bile bulunabilse de, ama esas olarak siyasal hukukun 18. yüzyıldan bu yana en çetrefilli sorununu oluşturan bu ilke “devletin yüksek çıkarlarıyla var olan etik değerler, anayasa ve yasalar çeliştiğinde devleti yönetenlerin anayasal kuralları, mevcut etik değerleri değil devletin ali çıkarlarını gerektiren uygulamalarda bulunmasının meşru ve gerekli olduğunu” vaaz eder. Türkiye’de bu ilke genellikle “devletin beka sorunu” adıyla popülerleştirilip meşrulaştırılmıştır. Ve her iki ittifakı da oluşturan bütün partilerin temel siyasi felsefeleri bu ilke üzerinde yükselmektedir. “Devlet sırrı” söylemi de bu temel zihniyetin tamamlayıcı bir unsuru olagelmiştir. Dolayısıyla bu partiler örneğin ne “MİT Tırları” meselesinin, ne Gar Katliamı’ndaki hala açığa çıkarılmayan “ihmallerin”, ne Roboski Katliamı’nın faillerinin, ne de Suriye’ye yönelik uluslararası hukuka aykırı askeri müdahalelerin üzerine gidebilirler. Sosyal ve ekonomik programları ne denli farklı olsa da devlet aklı, devletin bekası, devlet sırrı gibi ortak kurucu temel zihniyetler üzerinde aynılaştıkları sürece devri sabık yaratmayı hiçbiri gündemlerine bile alamazlar.
Seçimlerde gerçek sol vaat devri sabık yaratmaktır
Seçimlere katılan partiler arasında bir tek HDP “devlet aklı” ilkesini baştan reddetmiş bir partidir. Başta HDP olmak üzere seçimler boyunca faaliyet yürütecek bütün sol ve sosyalist parti ve hareketlerin ortak söylemi devri sabık yaratmayı vaat etmek olmalıdır. “MİT Tırları” meselesinin ardındaki gerçeğin açığa çıkarılması, Roboski’nin faillerinin bulunması, Sur ve Cizre’deki bütün kanunsuzlukların hesabının sorulması, Suriye’deki uluslararası hukuksuzlukların aydınlatılması devri sabık yaratma hedefinin alt maddelerinden başlıcalarıdır sadece. Kuşkusuz yukarıda da belirtildiği gibi devri sabık yaratmak intikamcılıktan tümüyle başka bir şeydir. Ne AKP iktidarı sırasında inançlarına uygun olarak yaşama hakkını elde eden ve bunları kaybetmekten korkan muhafazakar halk tabakalarının kazanımları, ne de AKP’ye şu ya da bu nedenle bel bağlamış milyonlarca yoksul halk kesimleri devri sabık yaratma hedefiyle ilişkilendirilemez. Tersine AKP devrinin tüm hukuksuzluklarının, zulüm ve yolsuzluklarının hesabının sorulabilmesi bu kesimlerin elde ettikleri kazanımların korunacağının güvencesinin baştan açıklanmasından ve bizzat bu kesimlerin güveninin kazanılmasından geçer.
Burjuva partileri ne “MİT Tırları” meselesinin, ne Gar Katliamı’ndaki hala açığa çıkarılmayan “ihmallerin”, ne Roboski Katliamı’nın faillerinin, ne de Suriye’ye yönelik uluslararası hukuka aykırı askeri müdahalelerin üzerine gidebilirler.
Devri sabık yaratmak intikamcılıktan tümüyle başka bir şeydir. Ne AKP iktidarı sırasında inançlarına uygun olarak yaşama hakkını elde eden ve bunları kaybetmekten korkan muhafazakar halk tabakaların kazanımları, ne de AKP’ye şu ya da bu nedenle bel bağlamış milyonlarca yoksul halk kesimleri devri sabık yaratma hedefiyle ilişkilendirilemez.