Galataport inşaatında çalışırken koronavirüse yakalanan ve kalp krizi geçiren Dev Yapı-İş yöneticisi Hasan Oğuz, ölüm yıl dönümü dolayısıyla Nurtepe-Güzeltepe Dayanışma Ağı tarafından Nurtepe Metro Meydanı’nda anıldı.
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (DİSK) bağlı Devrimci Yapı, İnşaat ve Yol İşçileri Sendikası’nın (Dev Yapı-İş) İstanbul Avrupa Yakası Temsilcisi olan inşaat işçisi Hasan Oğuz, Covid-19’un 6 Nisan 2020’de Galataport inşaatında çalıştığı esnada kalp krizi geçirerek hastaneye kaldırılmıştı. 13 Nisan’da hayatını kaybeden Oğuz’un Covid-19 testi de pozitif çıkmıştı.
Oğuz’un ölümü Covid-19’un Türkiye’de yeni görüldüğü ve ‘Evde kal’ çağrılarının yapıldığı bir dönemde yaşanmış ve işçilerin, çalışırken hayatını kaybetmesi tepkiyle karşılanmıştı. Covid-19 tedbirlerine rağmen birçok inşaat ve fabrikada çalışmalara devam edilmiş, işçiler ‘Biz evde kalamıyoruz’ diyerek duruma tepki göstermişti.
Oğuz, ölümünün birinci yılında Nurtepe-Güzeltepe Dayanışma Ağı tarafından Nurtepe Metro Meydanı’nda anıldı.
Hasan Oğuz ve iş cinayetlerinde yaşamını yitiren işçiler için saygı duruşuyla başlayan açıklamada, Hasan Oğuz’un, iktidarın ‘çarklar dönsün diyerek sermayeyi gözetmesi’ yüzünden’ hayatını kaybettiği vurgulandı.
Açıklamada, İşçi ve emekçilerin canını, yaşamını hiçe sayan sermaye düzeni, bugün de koronavirüs salgını döneminde işçileri “Ya hastalık, ya açlık” cenderesinde sıkıştırıyor. İşçi sınıfı hastalığı haline gelen Covid-19’a rağmen milyonlarca işçi ve emekçi, gerekli tedbirler alınmadan işyerlerinde çalıştırılmaya devam ediyor. Zorunlu ve acil işler dışında tüm işlerin durdurulup, işçilerin ücretli izne çıkarılması gerekirken tam tersine işçi ve emekçiler salgın ile yüz yüze bırakılmış durumda. Yine salgın döneminde işyerlerinde işçilere işten atma, ücretsiz izin, esnek çalışma, yıllık izinlerin gaspı gibi birçok dayatma yapılıyor” ifadeleri kullanıldı.
Nurtepe-Güzeltepe Dayanışma Ağı’nın açıklamasının tamamı şöyle:
Salgının birinci yılında en az 861 işçi Kovid-19 nedeniyle hayatını kaybetti.
2020 de en az 2 bin 427 işçi, iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Salgının son bir yılı olan bu sayılara her gün yeni ölümler ekleniyor.
Dayanışma ağı gönüllümüz, Dev yapı-iş Avrupa yakası temsilcisi, genç işçi önderi olan Hasan Oğuz arkadaşımız, Geçtiğimiz yıl 7 Nisan’da Galata port inşaatında çalıştığı esnada kalp krizi geçirerek hastaneye kaldırıldı. Tüm belirtileri Covid-19’u gösteriyordu ve o yönde tedavi uygulandı.6 günlük yaşam mücadelesinin sonunda Hasan’ı kaybettik. O dönem ölüm oranlarını saklamak için Hasan’ın raporlarında ölüm sebebi olarak ‘bulaşıcı hastalık’ yazdılar. İşçi arkadaşımız iktidarın çarklar dönsün diyerek sermayeyi gözetmesi yüzünden yaşamını yitirdi.
İşçi ve emekçilerin canını, yaşamını hiçe sayan sermaye düzeni, bugün de koronavirüs salgını döneminde işçileri “Ya hastalık, ya açlık” cenderesinde sıkıştırıyor. İşçi sınıfı hastalığı haline gelen Covid-19’a rağmen milyonlarca işçi ve emekçi, gerekli tedbirler alınmadan işyerlerinde çalıştırılmaya devam ediyor. Zorunlu ve acil işler dışında tüm işlerin durdurulup, işçilerin ücretli izne çıkarılması gerekirken tam tersine işçi ve emekçiler salgın ile yüz yüze bırakılmış durumda. Yine salgın döneminde işyerlerinde işçilere işten atma, ücretsiz izin, esnek çalışma, yıllık izinlerin gaspı gibi birçok dayatma yapılıyor.
Pandemi ile beraber iktidar çalışanlara, Kısa Çalışma Ödeneği ve ücretsiz izin adı altında işsizlik fonundan sağladığı ‘sözüm ona’ destek ile işçileri günde 39 TL ile geçinmeye zorlarken, işverenlere 16,7 milyar lira doğrudan teşvik ayırdı.
İktidarın Sermaye ye sunduğu diğer bir teşvik ise tam bir işçi kıyımıdır. Kamuoyunda Kod -29 olarak bilinen “ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller” maddesini içeren yasa ile bugüne kadar 170 bin işçi işverenin keyfine bağlı olarak işten atılmıştır. Kod 29 ile salt işverenin beyanı yeterli görülmüş, işverene somut ispat veya kanıt sunma zorunluluğu getirmemiştir. Üstelik Kod 29 ile işten çıkarılan emekçilerin kıdem tazminatı ve işsizlik maaşı gibi hakları da gasp edilmektedir.
Bunlarla beraber tam bir güvencesizliği dayatan sermaye düzeni, 2020-2021 yıllları arasında en az 210 işçi ve emekçinin intihar etmesine sebep olmuştur. 210 kişinin yaklaşık 130’u ise hiçbir güvencesi olmadan ölüme terk edilen müzisyenlerdir. Bu intiharların sorumlusu pandemi dönemi yaptığı yanlış politikalarla halkı daha da yoksulluğa sürükleyip her daim sermayenin çıkarını düşünen ve gözeten iktidarın ta kendisidir!
Diğer taraftan yine Covid-19 ile beraber Dünya’da ve Türkiye’de dolar milyarderleri servetlerine servet katarken, Türkiye’deki dolar milyarderlerinin serveti, son 1 yılda neredeyse iki katına yükselmiştir.
İş ve İstihdam kayıplarının neredeyse %35’lere ulaştığı Pandemi koşullarında yoksulluk ve yoksunluk durumları daha da katlanılamaz ve kısa vadede de geri dönülemez noktalara gelmiş bulunmaktadır. İktidar açısından ise bu sorunlara yönelik baskı ve şiddet sarmalı arttıkça artmış, bu durum bütün çalışanları, emeklileri, kadınları ve gençleri derin bir yoksulluğun içine sürüklemiştir.
Kriz süreci, elbette ki sınıf mücadelesi açısından da başkaca yeni dinamik ve imkanları gündeme getirmektedir. Bu yeni dinamik ve imkanları işçi sınıfının birleşik mücadelesine çevirmek ve siyasallaşmış bir işçi hareketi yaratmak; bu amaçla da tabandan, işyerlerinden ve yerellerden başlayarak işçi sınıfının öncülüğünü yapacağı en geniş demokrasi cephesini kurmak ve güçlendirmek Hasan ve iş cinayetinde yitirdiğimiz bütün işçilere buradan sözümüz olsun!
Yaşasın işçilerin örgütlü dayanışması!