“Ekmek, özgürlük, adalet” şiarıyla toplanan Demokrasi Konferansı başladı. Rıza Türmen, “Bu buluşma yeni bir Türkiye programının da ipuçlarını veriyor. Bu konferans son değil başlangıçtır” dedi.
Demokrasi Konferansı İstanbul Yenikapı Dr. Mimar Kadir Topbaş Gösteri ve Sanat Merkezinde, 200’ü aşkın bileşenin katılımıyla başladı.
Konferansın gerçekleştiği salona, “İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz”, “Halklar ve inançlar için eşit yurttaşlık, özgür bir gelecek” “KHK’ler iptal edilsin”, “Eşit, özgür, barış içinde bir ülkede yaşamak istiyoruz”, “Dayanışmayı ve direnişi büyütüyor, özgür ve bilimsel eğitim istiyoruz”, “Mültecilerin mücadelesi demokrasi mücadelesidir”, “Vardık, varız, var olacağız”, “Tek adam değil hukuk devleti” pankartları asıldı.
‘Sesleri duymaya ve yaklaşan baharı birlikte kurmaya geldik’
Konferans, Sanatçı Tilbe Saran’ın amaçlar ve hedeflere ilişkin sunumu ile başladı.
Saran, “Demokrasi çağırıyor, Deniz Poyraz çağırıyor, müsilaj için kıvranan Marmara, Ege çağırıyor, HES’ler ile kuruyan, dereler çağırıyor, taş ocağı tehdidiyle inleyen İkizdere çağırıyor, Kazdağları çağırıyor. Sazlarını satan müzisyenler, tiyatroları kapandığı için Anayasa’nın sanatı koruyan maddesini hatırlatan tiyatrocular çağırıyor. KHK’lar, barış anneleri, Harbiye öğrencileri, savaşlardan kaçanlar, dükkanı kapanan esnaf, evine ekmek götüremeyen babalar çağırıyor, sağlık emekçileri çağırıyor, 128 milyar dolar nerede diyenler çağırıyor. Biz bunları duymaya ve yaklaşan baharı birlikte kurmaya geldik” dedi.
‘Halkın siyasetin öznesi olduğu yeni bir siyaset anlayışı’
Açılış konuşmasını yapan Demokrasi İçin Birlik Sözcüsü ve eski AİHM Yargıcı Rıza Türmen, “Bu konferans demokrasi, barış, özgürlük, eşitlik, iş, aş, ekmek ve adalet isteyenlerin konferansı. Bu konferans Deniz Poyrazların konferansıdır” dedi.
Türmen, “Bugün neden buradayız, çünkü artık susmaya dayanamıyoruz. Çünkü adaletsizliğe baskıya daha fazla boyun eğmediğimiz için buradayız. Biz bunun için varız dediğimiz için buradayız. Özgürlük, adalet, eşitlik, iş, aş ve ekmek taleplerinin temelinde demokrasi vardır. Kamusal alanlar iyice karanlıklaştı, bu konferansın amacı bir yandan karanlıkları aşmak sesi duyulmayanların sesini duymak; öte yandan bütün hak taleplerin, demokrasi çerçevesinde geliştirmek ve ülkeyi yeniden inşa edecek bir demokrasi talebi başlatmak. Bu buluşma yeni bir Türkiye programının da ipuçlarını bizlere vermektedir. Bu konferans son değil başlangıçtır. Bu konferanstan yeni bir Türkiye’nin inşası için kol kola yürüyüp haklarından yoksun bırakılanların, ezilenlerin başlattığı bir hareket geliyor. Siyasetin amacını değiştirmeyi hedefliyoruz. Halkın siyasetin öznesi olduğu yeni bir siyaset anlayışının gerçekleştirmesi gerekli diyoruz. Hep beraber birlikte yola çıkıyoruz. Bu konferans yola çıkışın ilk adımıdır. Hepimizin yolu açık olsun, hep birlikte yürüyeceğiz” ifadelerini kullandı.
Emek bildirisi
Emek Bildirgesini sunan DİSK/Dev Yapı İş Sendikası Genel Başkanı Özgür Karabulut, “Emek, demokrasi ve özgürlük mücadelesinin birbirinin ayrılmaz parçası olduğuna inanıyoruz. Bu inançla, insanca çalışma ve yaşam koşulları, eşit, özgür, barış içinde yaşadığımız bir ülke ve dünya için tüm direnenlerle mücadelelerimizi ortaklaştırmak için Demokrasi Konferansının aktif bir bileşeniyiz” dedi.
Karabulut talepleri şöyle sıraladı:
-Asgari Ücret Yoksulluk Sınırının Altında Olmamalıdır
-İşsizlik Sigortası Fonundan Yararlanma Kolaylaştırılmalıdır
-Kısa Çalışma Ödeneği Almak Kolaylaştırılmalıdır
-Kovid-19 Meslek Hastalığı Olarak Kabul Edilmelidir
-İşten Çıkarma Koşulları Yeniden Düzenlenmelidir
-Emeklilikte Yaşa Takılmaya Son Verilmelidir
-KHK Zulmü Son Bulmalıdır
-Uzaktan Çalışmada İşçinin Hakları Korunmalıdır
-Örgütlenme Özgürlüğü Önündeki Engeller Kaldırılmalıdır
-Sendikal Ayrımcılığa Son Verilmelidir
-Çalışma Süresi Kısaltılmalı, Tüm İşler Çalışabilir Nüfusa Bölünmelidir
-Mevsimlik Tarım İşçilerine İnsanca Çalışma Koşulları Sağlanmalıdır
-Herkese Gelir Desteği Sağlanmalıdır
-Kayıt Dışı Çalışmaya Son Verilmelidir.
-Temel Giderlere Destek Ödemesi Yapılmalıdır
-Vergide Adalet Sağlanmalıdır
-Ücretlilerin Vergi Dilimi Yüzde 15’de Sabitlenmelidir
-İş ve İşçi Bulma Kurumları Etkin Hale Getirilmelidir
-İstihdamda Kadın Erkek Eşitliği Sağlanmalıdır
-Kamuda Güvenceli ve Yeni İstihdam Yaratılmalıdır
-Parasız Kamu Hizmeti Verilmelidir
-Etkin Fiyat Denetimi Sağlanmalıdır
-Çocuk İşçiliği Yasaklanmalıdır
-İşçiler İş Kazası ve Meslek Hastalıklarına Karşı Korunmalıdır
-Kayıt Dışı İstihdama Son Verilmelidir
Bilim akademi bildirgesi
Üniversitenin krizi demokrasi krizidir
Bilim akademi bildirgesinin sunumunu yapan Beyzade Sayın, “Bilim-Akademi Çalışma Grubu olarak, Türkiye’deki tüm muhalif bilimcileri, üniversitelerde yaşanan tekno-kapitalist dönüşümü enine boyuna tartışmak, sorgulamak ve bir kolektif karşı irade oluşturabilmek adına bir araya gelmeye çağırıyoruz” dedi.
Sayın talepleri şöyle sıraladı:
-Bireyci-rekabetçi bilgi üretimi yerine kolektif bilimsel üretim; bilginin özel mülkiyeti yerine de toplumsal mülkiyeti esas olmalıdır. Üniversite, piyasanın ihtiyacı olan bilgiyi üretmek ve elemanı yetiştirmek yerine, evrensel kültürün ve eleştirel düşünme yeterliğinin kazandırıldığı bir kurum olmalıdır. Bilginin ürün ve teknolojiye dönüştürülmesinde emek, toplum ve doğa yararı gözetilmelidir. Araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) ve patentleme sistemleri, toplum yararı önceliğiyle yeniden düzenlenmelidir.
-Herkesin parasız yararlanabileceği toplumsal bir hizmet olarak piyasa mekanizmalarına (fiyat, rekabet, verimlilik vb.) ve koşullarına terk edilmemelidir. Öğrenci har(a)çları, emekçi sınıfın yükseköğretime ulaşması önünde bir engeldir ve tamamen kaldırılmalıdır. Öğrencilere eğitim ve araştırma gereçleri, barınma, beslenme ve ulaşım parasız sağlanmalıdır. Yeni özel/vakıf üniversitelerinin açılmasına izin verilmemeli ve var olanlar kamulaştırılmalıdır. Üniversite bünyesinde ticarî amaçla faaliyet gösteren dernekler, vakıflar ve merkezler kapatılmalıdır.
-Üniversitenin kendi kaynaklarını yaratması adı altında yürütülen ticarileştirme, piyasalaştırma ve özelleştirme uygulamalarına son verilmelidir. Yükseköğretimde maliyeti toplumsallaştırırken faydayı bireyselleştiren bir meta finansman formülü (“yararlanan öder!”) yerine yükseköğretimin faydasını da maliyetini de toplumsallaştıran bir kamu finansmanı esas alınmalı; bunun için genel bütçeden ayrılan pay artırılmalıdır.
YÖK yerine, üniversitelerin doğrudan temsil edildiği bir üst kurul oluşturulmalı
-Üniversite özerkliğinin hayata geçirilmesi için gerekli tüm düzenlemeler yapılmalıdır. Akademik özgürlüğün, ifade özgürlüğünün ve üniversitelerin yönetsel özerkliğinin sağlandığı bir sistem kurmak üzere YÖK yerine, üniversitelerin doğrudan temsil edildiği demokratik bir üst kurul oluşturulmalıdır. Bu üst kurulun görevi, eğitim politikalarını belirleme, yükseköğretim kurumları arasında eşgüdüm sağlama ile sınırlı olmalıdır. Bu kurulda demokratik bir yapılanmanın gereği olarak öğretim elemanları, öğrenciler, işçiler ve memurların örgütlü yapıları yer almalıdır.
-Yükseköğretim hizmetinden yararlanmada özel mülk ve servet sahipliğinin belirleyiciliğini artıran uzaktan yükseköğretime, çok istisna haller dışında karşı çıkmak ve “yüz yüze” eğitimi inatla ve ısrarla savunmak gerekiyor.
-Akademik personelin doktora sonrası akademik gelişmeleri konusundaki ilke, kriter ve prosedürler, akademide hiyerarşilerin oluşmasına izin vermeyecek biçimde, akademik topluluklarca ve katılımcı bir süreçle yeniden belirlenmelidir.
-Yöneticilerin seçimi ve kurulların oluşumunda, tüm karar ve denetim süreçlerinde üniversite bileşenlerinin tümü yer almalıdır. Karar ve denetim süreçlerinde kişilerin değil, kurulların egemenliğini esas alan eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik özyönetim ve özdenetim modeli hayata geçirilmelidir.
-Akademik çalışma ortamı, hiyerarşik yapılanmadan kurtarılmalı, ast-üst ilişkisi yerine birlikte üretim esas olmalıdır. Akademik unvanlar, hiyerarşik göstergelere dönüştürülmemeli, ticari nüfuz kaynağı olmamalıdır.
-Özgür düşüncenin önüne engel koyan disiplin mekanizmaları terk edilmeli; yerine tüm bileşenlerce oluşturulacak “ortak yaşam ilkeleri” hayata geçirilmelidir.
-Yükseköğretim kurumlarındaki fazla mesai uygulamalarının ve yaptırımlarının tamamen ortadan kaldırılması gerekmektedir.
-Üniversitelerde ırk, etnisite, inanç/inançsızlık ve cinsiyet temelli her türlü ayrımcılığa ve baskıya son verilmelidir. Evrensel/ulusal hukuk normları ve etik ışığında politika belgeleri hazırlanmalı; kurumsal düzeyde ise çalışmaları yasal güvenceye kavuşturulmuş birimler ve etik kurullar oluşturulmalıdır.
-Kadınlara yönelik psikolojik, fiziksel, cinsel taciz ve şiddeti önlemek üzere birimler kurulmalı, yönetmelikler hazırlanmalı, bunları uygulama mekanizmaları oluşturulmalıdır. Üniversitelerde “toplumsal cinsiyet çalışmaları” veya “kadın çalışmaları” adıyla akademik birimlerin kurulması ve bu birimlerin lisansüstü programlar açmaları kolaylaştırılmalıdır.
-Akademisyenlere asli görevleri olan bilimsel araştırma ve öğretimi gerçekleştirebilecekleri ve insanca yaşayabilecekleri bir ücret ödenmelidir. Bu koşullar altında akademisyenlerin şirketlere danışmanlık, yarı zamanlı çalışma gibi ticarî faaliyetlerine son verilmeli ve tam gün çalışmaları esas olmalıdır. Tüm üniversite emekçilerine koşulsuz iş güvencesi sağlanmalıdır. Üniversite emekçilerinin ve öğrencilerin örgütlenme ve siyaset yapma hakları önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. Tüm üniversite emekçilerine toplu sözleşmeli, grevli sendika hakkı tanınmalıdır.
-Demokratik duyarlılık taşıyan herkesi, memleketimizde demokrasi mücadelesinin olmazsa olmaz bir boyutu olarak insan, toplum ve doğa yararına bilim düsturuyla özgür ve özerk üniversite mücadelesine omuz vermeye çağırıyoruz.
(Evrensel)