Kadir Akın yazdı: HDK ile ilişkilenen Haziran Hareketi’nin bu zemine katacağı çok şey olacağı aşikârdır. Eğer bu gerçekleşirse sadece devrimci demokrasi cephesi değil, enternasyonalist sosyalizm öbeği de büyüyecek ve toplumsal muhalefetin hitap alanı genişleyecektir.
1 Kasım’da gerçekleşecek parlamento seçimlerine birkaç haftalık bir zaman kaldı. AKP’nin hükümet kurabilecek çoğunluğu elde etmek için tekrarladığı bu seçimlerde; savaşa ve onca yalana, despotluğa, hileye rağmen yaygın kanaat; 7 Haziran seçimlerindekine benzer bir sonucun alınacağı yönünde.
AKP’nin hiçbir zaman gerçekten çözmeyi düşünmediği Kürt sorununun tekrar çatışmalı bir hal alması, bölgedeki hegemonya kavgasındaki yeni gelişmeler ve sürekli değişen dengeler, yeni analizleri de zorunlu kılıyor. Seçime giderken hemen herkesin üzerinde anlaştığı konu ise, Erdoğan ve AKP’nin her ne pahasına olursa olsun tek başına iktidar olmak için çabaladığı. Bir yandan HDP’yi barajın altına itmeye çalışırken, bir yandan da MHP oylarına savaşın diliyle sahip çıkmaya çalışıyor. Seçimlere kadar geçecek sürecin nasıl şekilleneceğini, 2 Ekim’de HDP’nin Ankara’da seçim bildirgesini açıkladığı gün, İstanbul’da içlerinde birçok HDP ilçe eş başkanları ve üyelerinin de bulunduğu 50 kişinin gözaltına alınması göstermiş oldu. Diğer taraftan Kürt illerinde birçok ilçede sokağa çıkma yasaklarının uygulanması ve AKP’nin seçim sandıklarının her türlü hileyi rahatlıkla yapabileceği merkezlere taşınması yönündeki girişimlerde bulunması da cabası.
Haziran Hareketi’nin durumu
1 Kasım seçimleriyle ilgili olarak HDP bileşeni olmayan sol-sosyalist hareketin bir bölümünün kümelendiği Haziran Hareketi yine blok olarak net bir tutum alamadı. Ama bu kez çok daha önceden Haziran Hareketi bileşenlerinden ÖDP genel başkanı Alper Taş, HTKP, EHP ve kimi inisiyatifler 1 Kasım seçimlerinde HDP’yi destekleyeceklerini ilan ettiler. HDP’nin eski (kurucu) ortağı olan EMEP ise -yaşanan kimi sorunlara rağmen- HDP’nin seçim çalışmalarına katılacağını açıkladı. 7 Haziran seçimlerinde desteğini açıklayan Halkevleri’nin de bu tutumunu sürdüreceği biliniyordu. HDP’ye verilen bu destek önemli ve kıymetlidir. 1 Kasım seçimlerinden sonra HDK-HDP’nin ortaya çıkan tabloyu müzakere edeceği öncelikli çevreler de bunlar olmalıdır. Seçim konusunu “devrim” açıklamalarıyla geçiştirenleri ve CHP mitinglerinde boy gösterenleri ise değerlendirme dışında bırakmak yerinde olur.
Toplumsal muhalefetin birleşik zemini genişletmek
Çok açık ki, 1 Kasım seçimlerinden sonra ortaya çıkan tablo, sol-sosyalist hareketin hem kendi öznel pozisyonu bakımından hem de toplumsal muhalefetin birleşik ortak zeminini yaratmak açısından kapsamlı bir analiz yapmayı gerekli kılacaktır. Erdoğan ve AKP’nin 1 Kasım sonrası ortaya çıkan seçim sonuçları karşısında ne yapacağını ve bölgedeki gelişmelere bağlı olarak Kürt savaşının alacağı pozisyonu bugünden kestirmek zor olsa da, hemen herkes için 2 Kasım’da ortaya çıkan tablo ve o tablodaki AKP’nin yeri önemli olacaktır.
Birleşik Haziran Hareketi, Kürtlerle asla bir araya gelmeyecek içindeki sosyal şoven çizgiyle hesaplaşmadan yol yürüme çabasının, kendisine olduğu kadar toplumsal muhalefete de zarar verdiğini görür ve buna uygun bir konumlanışa sahip olursa, bu adım kesinlikle karşılıksız bırakılmamalıdır. HDK ile ilişkilenen Haziran Hareketi’nin bu zemine katacağı çok şey olacağı aşikârdır. Eğer bu gerçekleşirse sadece devrimci demokrasi cephesi değil, enternasyonalist sosyalizm öbeği de büyüyecek ve toplumsal muhalefetin hitap alanı genişleyecektir.
HDK-HDP zaaflarıyla yüzleşmeli
HDK-HDP ilişkilerinin yeniden ele alınması, HDP içerisinde en büyük özne olan Kürt Özgürlük Hareketi’yle sosyalistlerin ilişkilerinin yeniden tanzim edilmesi ve HDP’nin işleyişi bakımından da bir değerlendirme gerekli ve şarttır. Cumhurbaşkanlığı seçimi, arkasından gelen 7 Haziran seçimleri; ittifak ve aday belirleme politikası, programın seçim bildirgesinde eğilip bükülmesi ve bir bütün olarak karar alma süreçlerinde yaşanan sorunlar, HDP’nin kimi zaaflar taşıdığına işaret etmekteydi. Bunlar bilinse de 1 Kasım seçim tekrarı nedeniyle içine girilen siyasal konjonktür bu tartışmalara ne yazık ki izin vermemişti. Ama HDP de bu zaafları ile yüzleşmeden yol yürümeye çalışmamalı, HDK ile kendisini kurduğu kuruluş akdini sık sık hatırlamalıdır. Bunların yapılmadığı koşullarda, başarı belki bu sorunların üstünü bir süreliğine örtecek ama ilk karşılaşılan başarısızlıkta bu sorunlar katlanarak HDP’nin önüne bir fatura olarak gelecektir. Ve aslında bütün bunları görecek ve değerlendirecek tecrübe, yılların deney birikimi ile kazanılmış HDK-HDP’nin içinde var.