Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Demirtaş, partisinin grup toplantısında, 3 Mart’ın İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü olduğunu hatırlattı. AKP’den gelen çözüm sürecine ilişkin eleştirilere yanıt veren Demirtaş, “AKP’ye güvenmek için bir nedenimiz yok. Bizim işimiz ana muhalefet. AKP’yi frenlemek. İlk fırsatta onu iktidardan indirip yerine geçmektir, misyonumuz budur” dedi.
Haber Merkezi – Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın konuşmasında öne çıkan satır başları şöyle:
Sosyal güvenlik rakamları iş kazalarının birini gösteriyor, dokuzunu göstermiyor. SGK 74 bin, İşkur 106 bin iş kazasından söz ediyor. Yüzde doksanını saklıyor. SGK verileri yalan ve aldatma üzerine kurulu. Her gün 20 iş cinayeti yaşanıyor ya da iş cinayeti olarak geçmediği için haberdar olamıyoruz. İnsanlar bir lokma ekmek için yaşamlarını ortaya koymak zorundalar. Tersanelerde, tarımda, bürolarda, inşaatlarda bunlarla ilgili tedbir almayı bir kenara bırakın, Torunlar Center’da 10 işçi yaşamını yitirdi, aynı saatlerde Başbakan ‘bu olayın peyini bırakmayacağız, çok etkili soruşturma yürütülecek, bunların cezaları verilecek. İş cinayeti yaşanmaması için tedbir alacağız’ demişti. O olayda tutuklananlar 3 ay sonra serbest kaldı. Ceza kanuna göre, büyük bir hata. 10 işçi katledildi, 3 ay tutuklu kaldı. Patrona soruşturma açılmış değil, taşeron firma hukuken kabul edilmiyor. İş güvenliğini sağlamakla yetkili olanlar kurbanlık koyun seçildi, onlar da 3 ay sonra serbest bırakıldı.
10 işçi öldüğünde bir iş yerinde, herhangi bir kaygı yoksa işverenin, Türkiye’nin hiçbir yerinde iş güvenliği yoktur. Hükümet, uluslararası büyük şirketlere, işverenlere şu mesajı veriyor. Senin paran varsa, benim ülkeme getir. Türkiye’de işçi çok ucuz. 10 işçi ölür, 300 işçi madende ölür, hesap sormayız, fatura kesmeyiz. Bu mesaj veriliyor.
Bir işyeriyle ilgili bir mevzu değil. Alınteriyle üretenlerin sermayeye peşkeş çekilmesinin örneğidir. Aynı işçiler, o inşaatta canını veren işçiler, grev yapmış olsa, hakkını alamadığı için yürüyüş yapmış olsa, velev ki caddeyi yarım saat kapatmış olsalar öldüresiye döverler, aylarca hapis yatırırlar, on yıllarca ceza verirler. O oda onlara ders olsun derler. Grev yapamazsın hakkını alamazsın. İşte AKP.
Daha yakın zamana kadar grevi yasaklayan bunlar değil miydi? Metal işçilerinin grevini güvenlik gerekçesiyle yasaklayan bunlar değil miydi? Maltepe’de işçiler işe iade için çadır kurup direniş yapıyorlar. Geçen hafta her bir işçiye 3-4 polis düşecek şekilde, DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu da dahil olmak üzere karga tulumba gözaltına alındılar. Ne yapmışlar, Rektörlük binasına pankart asmışlar, hakkını istemişler.
Bugün 3 Mart İş Cinayetlerine karşı kampanyanın geliştirilmesi gereken bir gündür. TMMOB’un aldığı kararlar desteklenmelidir. Bu ülkede emekten yana olan sendikaların, siyasetle kol kola yürümekten vazgeçmemeleri lazım. Emekten halktan yana iktidarın kurulma fırsatı varken, işçinin hakkının savunulması için. TMMOB’u sahiplenmemiz, HDP olarak arkasında durmamız bir tavırdır.
Çalışanların durumu böyle ama, resmi olarak 3 milyon işsiz var. Bu rakama, umudunu kesenleri, evde oturanları, üniversite mezunlarını dahil edersek reel olarak 10 milyon kişi işsiz. Resmi olarak 3 milyon. Bunların 1 milyonu üniversite mezunu. Bu gençler okul okusun diye, aileler dişinden tırnağından artırmış. Güçlüklerle üniversite okutmuş, üniversite bitirmiş, iş yok. ’81 ilde üniversite açmışız, mecbur muyuz iş bulmaya’ diyorlar. 1 milyon üniversite mezunu işsiz var.
Ülkenin yüzde 60-70’i perişan durumda. Asgari ücretin, açlık sınırının altında yaşayan, çalışan veya çalışamayan insanlardan söz ediyoruz. Bu insanlar ne yapacak? Hadi bir yıl yalanla dolanla götürdün, nereye kadar gidecek. Ekonomi patladı patlayacak, seçim öncesi büyük bir ekonomik kriz çıkmasın diye Merkez Bankası’na talimat yağdırıyor. Dolar fırlıyor, Cumhurbaşkanı’nın umurunda değil. ‘Faiz düşsün ki, piyasa canlansın, ekonomi tıkırında gitsin’ diye bakıyor. Üç ay. Ekonomik kriz patlamasın diye elinden geleni yapıyor. ‘Seçimi kazanayım gerisi umurumda değil’ diyor. Merkez Bankası başkanını vatan haini ilan etmek dahil her şeyi yapıyor.
Bizler böyle bir anlayışın iktidara yeniden geldiğinde nasıl bir yönetim anlayışı uygulayacağını şu uygulamalara bakarak anlayabiliriz. Cumhurbaşkanı’nın yetkisi var mı Merkez Bankası’na ‘faizi düşür’ diyorsun. Anayasayı ihlal ediyor. ‘Bu anayasa beni bağlayan bir anayasa değil. Seçimden sonra kendime yeni bir anayasa yapacağım’ diyor. Bunun için küçük bir engel var, 400 milletvekili eksiği var, 400. Bunu da halktan istiyor.
60 saray yapılacak para havaya uçtu gitti. Sadece Cumhurbaşkanı’nın faizi indirin ısrarı nedeniyle. Bilerek yapıyor. Dolar fırlamasına rağmen ülkenin Cumhurbaşkanı bunu yapıyor. Oy alayım, ülke umurumda değil anlayışının tezahürüdür. Başka bir şey değil. Ekonomi uzmanları uyarıyor, bakanlar uyarıyor, ekonomiden sorumlu bakan intihar aşamasına geldi, bunalttılar. Başbakana istifasını sundular ama ikna ettiler.
Düşünün bir de başkan olmuş. Düşünmeyin siz başkan olamayacak. Biz böyle bir anlayışa izin vermeyeceğiz. Başkanlık adına diktatöryanın kurulmasına izin vermeyeceğiz. HDP’yi tanıyanlar biliyor ki, kurumsallaşmış bir demokrasi için ne gerekiyorsa onu yaptık. Bundan sonra da tavrımız değişmeyecek. ‘Kapalı kapılar ardında anlaştılar’ diyenler geçmiş mücadelemize baksınlar. Her şeyimiz şeffaf ortadadır. Bu tür iftiralar, HDP’nin yürüyüşünü durdurmaya dönük komplolardır. HDP için kafa karışıklığı yaratmaya çalışıyorlar. Hiçbir şekilde AKP’yle uzlaşmamız yoktur. Biz başkasının ilkesizliği üzerinden yeni yaşam kurmayacağız. İlkesizlik tutarsızlık üzerine asla yeni yaşamı inşa etmeyeceğiz.
Bizimle birlikte mücadele yürüten Türkiye’nin bütün ezilmiş halkları, her yerde HDP’yi umut olarak, geleceğin kurtuluşu olarak benimsemiş duyan herkes bizim garantimizdir. Halk hareketi, ezilenler hareketi Türkiye’nin gerçek teminatı olmuştur. Panikleri bu nedenle büyüyecektir. Bizi her türlü komplo iftirayla yıpratmaya çalışacaklar. Fakat kendi kirlilikleri, çirkinlikleri kapatılmayacak boyutta olduğu için çamur at izi kalsın politikası da tutmuyor. HDP o kadar aleni ve açık politika yürütüyor ki, bize saldıranlar sadece kendini yıpratıyor. Biz yolumuza, ilkeli yürüyüşümüze devam edeceğiz.
-Hükümetin her alandaki yanlışını eleştirmek bizim temel misyonumuzdur. Kimileri HDP’yi yanlış tanımlamaya çalışabilir. Bizim işimiz ana muhalefet yürütmektir. AKP’yi frenlemek, denetlemektir. İlk fırsatta onu iktidardan indirip yerine geçmektir, bizim misyonumuz budur. Kadınların gençlerin, esnafın, herkessin umudunu yitirdiği ortamda kendi sorunluluğumuzu, ciddiyetinin ve büyüklüğünün farkındayız.
Nasıl bir yangın yerinden çıkıp, buraya nasıl geldiğimizi biliyoruz. Türkiye böyle bir partiyi hiçbir zaman görmedi. Gerçek bir halk hareketini Türkiye bu kadar güçlendirme fırsatı bulmadı. Onun için dünya bize bakıyor, AKP o nedenle ürküyor. Proje hareketi olarak iktidara gelmişlerin, gerçek bir halk hareketinin bir projeyi süpürebileceği ihtimali vermiyorlar. Biz gerçek bir halk hareketiyiz. Gençler, sizler geleceği belirleyeceksiniz. Biz yeni bir dikta hükümeti için HDP’yi ileri taşımıyoruz. Kolektif bir iktidarı, halk iktidarını, Türkiye’de halk iktidarına dönüştürmek istiyoruz. Bizim muktedirlere ihtiyacımız yok, yeni saraylara ihtiyacımız yok. Bizim emekçi bir iktidara ihtiyacımız var. Türkü, Kürdü, Alevisi, Sünnisi, Boşnağı, Ermenisiyle, emekçi iktidara ihtiyacımız var. Herkesin eşitlik hukukuyla birbirine el uzattığı, yeni bir halk iktidarı ile yola çıktıysanız, sizi yüreğiniz nereye götürüyorsa oraya gidin, doğru yol oradadır.
Üniversitedeki arkadaşların katkı sunması çok değerlidir. Bütün seçim kampanyalarını omuz vermek tarihi sorumluluktur. Bu nedenle özellikle Bingöl Üniversitesinde eylemde bulunan üniversiteli arkadaşlarımıza selamlıyorum.
Bingöl’de rektör, kardeşini rektör yardımcısı yapmış. Gıyasettin Baydaş, rektör akrabalarından oluşan şirket kurmuş. Kapısında sadece Bingöl Üniversitesi yazıyor. Ailesinin, çıkar gruplarının malı mülkü olarak kullandığı üniversitede öğrencilere kan kusturuyor. AKP propagandası yapıyor, AKP yayın organına abone olma zorunluluğu getiriyor, emniyet 24 saat üniversite içinde. Öğrenciler rektörlüğün zulmüne karşı basın açıklaması yaptığında hemen soruşturma açıyor. Bir kısmını okuldan atıyor, tutuklatıyor, gözaltına aldırıyor, soruşturma açıyor. Kendine orada aile üniversitesi kurmuş. YÖK başkanını sesleniyorum, Bingöl halkına çektirdiğinizi zaten biliyoruz. Bu üniversitede neler oluyor? İhalelerle ilgili pis kokular var. Beş akrabasını üniversitede etkili kadrolara getirilmesini nasıl müsaade edersiniz? Bingöl halkına üniversite adı altında yapılmış hakarettir. Ne yapacak öğrenciler, 8 gündür açlık grevindeler. Milli Eğitim Bakanlığından ses yok, YÖK’ten ses yok. Bunlar düşman mıdır? Düşman hukukuna tabi midir? Bu rektör aynı zaman da neyin başkanı biliyor musunuz; Kürdoloiji bölüm başkanı. Oradan da maaş alıyor. Zazalar ‘Kürt değil’ demiş, böyle rektör olmuş.
Bu öğrenciler sizin köleniz mi? AKP il başkanını atamışsın diye üniversite parti okuluna mı dönüşecek. O rektöre sesleniyorum, haddini bilmeye davet ediyorum. Oradaki faşizan uygulamalar derhal sonlandırılması lazım. Bingöl’deki faşist çetelerle, üniversitede toplantı yapan akademisyenler, faşist grupları örgütleyenler, haberdar değiliz zannetmeyin. Bingöl’de sükunet istiyoruz. Asla provokasyona mahal verilmeden, hızla bir şekilde Bingöl Üniversitesine el atılmasını istiyoruz
Bu zihniyetle birlikte ülkeye barış getireceğim diyen bir hükümetle nasıl uzlaşacağım. Bunu söylediğim için barış karşıtı oldum. Bir açıklama yaptım. Biz bu açıklama için uğraşıyoruz dedik. Çok ciddi emeğimiz ve çabamız var diye katkı sunduk. Bu ülkede silahlı susmalı dedik, bu HDP’nin en büyük kaygısı. Gereğinin yapılması için herkesin hazırlık yapması gerektiği çağrısında bulunduk. Bunu desteklediğimizi eş başkan olarak ifade ettim. Hükümetin rahatsız olmuş. Ne var. ‘Hükümetin barışı getireceğine güvenimiz yok’ demişiz. Hükümetin barış arayışında anlayamadığımız en temel konu budur. Onlar barış hayalini satmak istiyorlar, biz gerçek barışı armağan etmek istiyoruz. Temel farkımız budur.
Neden kızgınlar biliyor musunuz? Seçime üç ay kala barışı halka pazarlayacaktık, buna engel oldunuz. Ben de diyorum iyi ki engel olmuşuz. Biz sizin bu ülkeye, özgürlük, demokrasi, barış getireceğinize asla inanmıyoruz. Açıklama benden dolayı gecikmişmiş. Ben sormak istiyorum. Açıklama 7 ay önce yapılacaktı 7 ay geciktiren kimdir? Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra, biz buna çağrı yaptık. 7 ay niye yapmadınız, yaptırmadınız. 25 günlük gecikmeyi soruyorsunuz da 7 aylık gecikme nedendir. 7 ay ortak açıklama ve müzakere başlatmasına engellediniz. Neden biliyor musunuz. Seçime yakın yaptırıp, barış rüyalarını pazarlamak istediler. Bunu eleştiriyoruz diye barış karşıtı olmuşuz. Parlamento bir ay daha fazla çalışacak en fazla. Çoğunluğunda da paket zırvasıyla uğraşılacak. Bitti parlamento çalışması, o nedenle seçime 3 ay kala yapmak istediler.
AKP’ye güvenmiyoruz, güvenmiyoruz, güvenmiyoruz. Anlamıyor musunuz? Sen parlamentoda iç güvenlik paketini tekme tokat geçirmeye çalışan iktidarsın. Niye güveneceğiz, 10 hasta tutsağı bırakmadı, içeride can verdiler. Neyine güveneceğiz senin. Seçim barışını mı düşürdün neyine güveneceğiz. Hangi adımı attın ki bize hesabını soruyorsun. Hangi demokrasi mesajını, barış konusunda ne verdiniz ki ne istiyorsunuz. Bu tavrımızın iyi anlaşılması lazım. Bu hükümet kalıcı barışı getiremez, zihniyetleri uygun değil. O nedenle HDP’nin büyümesi, HDP’nin alternnatif olması lazım. Seçim yaklaşırken, kafa karıştırmaya devam edecekler.
Sayın Arınç’a söylüyorum, tansiyonu yükseltmeye gerek yok. Seçime gidiyoruz, demokratik bir seçim yaşayalım diyoruz. Bunca antidemokratik uygulamaya rağmen kendi gücümüzle seçimi kazanacağımıza inanıyoruz. Bize destek verecek olan halktır. AKP’nin minnetine ihtiyacımız yok.
Böylesine bir zalim iktidara karşı direnmek bile kutsaldır, bırakın kazanmayı. Güvenlik Paketini geri çekin diyoruz, zararlı yanlarını ayıklayalım, gruplar olarak uzlaşalım diyoruz. Yok. İlla bildiğini yapacak. Hem barış yapacağım diyor, hem de toplumu ezen bir yasa çıkarmak istiyorlar.
Silah mı bırakılmasını istiyorlar. Bizim gösterdiğimiz yolu takip edin diyoruz. Hayır diyorlar. Öyleymiş gibi olsun demeye getiriyorlar. Biz de bunu halka karşı ciddiyetsizlik olarak görüyoruz.
PKK’ye biz silah bıraktıracağız, bunu biz başaracağız. İnşallah, cezaevlerini de dağları da demokratik uzlaşı içinde bir şekilde boşaltacağız. Adil bir yaşam nasıldır pratiğimizle göstereceğiz, kendi sorunlarımızı kendimiz çözeceğiz. Bu devleti alınterimizle biz taşıyorsak, biz yöneteceğiz. İktidara geleceğiz bir sorunları çözeceğiz. Uzak bir ihtimalden söz etmiyoruz. Herkes iktidar ortağı olsun, birlikte yönetelim diyoruz.
Tutukevlerini boşaltalım dedim. Öylesine yoğun bir talep ısrar geliyor ki, tutukevleri insanın bir saat bile yaşayamayacağı vahşet ortamına dönmüş durumda. Pozantı’nın izi kurumadı ardından Şakran Cezaevi. Tecavüzler, işkenceler… Bu çocuklar bizim çocuklarımız, suça itilen çocuklar. Nasıl göz yumarsınız. Bunu duydunuz, vicdanın nasıl el verdi de o gece uyudun. Aynı gece yetkililerden hesap sorman gerekmez miydi. Vicdansızlık karşısında nasıl vicdansız kalabildiniz. Nasıl böyle bir şey yapabildiniz. Çocuklar için özel eğitim merkezlerine ihtiyacımız var. Çocukları suça iten büyüklerdir, bizleriz, bu toplumdur. İlla birini cezaevine koymak istiyorsanız kendinizden başlayın. Bunları suça iten sizlersiniz. Onları cezaevlerinde öyle bir muameleye tabi tutuyorlar ki, insan olmaya utanacak hale getiriyorlar. Biz sessiz kalırsak, görmezden gelirsek biz de insanlığımızı yitiririz.
Lütfen yerinde görün, bakan olarak dinleyin. Sorunların öyle bir hakkından gelin ki, başka hiçbir hapishanede böyle bir rezalet yaşanmasın. HDP’nin önerisi var. Bütün çocuk hapishanelerini kapatalım, yeni eğitim ve rehabilitasyon merkezleri açalım.
9 Mart günü seçmen olarak nakil yaptırmak isteyenlerin nakil yapabileceği son gün. Öğrenciler, mevsimlik işçiler, 7 Haziran’da oy kullanabilmek için, bir oyla ülkenin geleceğini kurtaracaksınız. Avrupa’da yaşayanlar seçmen kayıtlarınızı, nakillerinizi şimdi yapın. Aynı zaman da seçim kampanyasına güçlü bir şekilde destek vermelerini istiyoruz.
Birleşik Haziran Hareketi’nin seçime dayalı açıklaması oldu. Alınacak her karara saygı duyacağımızı belirtmişti. Bu meydanlarda olanları yoldaş belledik. Bize oy verir vermez, bizimle hareket etmenize, kardeş olarak baktık. Seçim sonrasında aynı duygularla mücadeleyi büyütmek için gayret göstereceğiz. Zorlu mücadelede yolumuz açık olsun diyorum.