HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, partisinin grup toplantısında konuştu. Akp’nin savaştaki ısrarını eleştiren Selahattin Demirtaş, Başbakan Ahmet Davutoğlu ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ”Teröristlerle müzakere yapamayacağız” sözlerini değerlendirdi.
Demirtaş'ın açıklamasının satırbaşları şöyle:
”Yanıbaşımızda 900 küsür kilometrelik Suriye sınırı ve neredeyse iç içe geçmiş kültürlerimiz, halklarımız, tarihimiz ve geçmişimiz nedeniyle Suriye’deki savaştan etkilenmememiz mümkün değildi zaten. Beş yıl önce savaş ilk başladığında ne söylediysek aynı noktadayız ve haklı olduğumuz maalesef her geçen gün ortaya çıkıyor. Hatırlarsanız, AKP hükümeti ki o zaman stajyer başbakan dışişleri bakanıydı. 3 ay içinde Şam’ın düşeceğini ve yeni bir hükümetin kurulacağını öngörüyorlardı. Hatta bazı AKP’liler hızını, gazını alamamış, Şam’da “Emevi Camisi’nde namaz kılacağız” diyorlardı.
AKP, Şam’daki Alevi Baas rejiminden rahatsız oluyorlardı. Şam rejimi yıkılacaksa, mezhep açısından, ideolojik açıdan AKP’ye yakın bir iktidar kurulması fırsatı doğdu demişlerdi. Mısır’dan, Tunus’tan, Libya’ya, Irak’a kadar AKP’ye yakın rejimler kurulursa, saraydaki zatın yeni bir hilafet sistemiyle yeni halife olmasının inşa süreci olarak baktılar. Bir şahsın saraydaki zatı kastediyorum, bir partinin, bir hükümetin hedefleri olabilir. Halife de olmak isteyebilir. Ben böyle olmak istiyorum, diyebilir. Açıkça ajandamızda şunlar var, adım adım gerçekleştirmek istiyoruz diyebilir. Halka, topluma sunabilir, halk bunu destekliyorsa, elinde gücü varsa, aleni bir programla hayata geçirmek istiyorsa, meşru, demokratik yollarla yapabilir. Fakat çirkin oyunlarla, İslam’la da, insanlıkla da, halifelikle de alakası olmayan, rant, talan, rüşvet, yolsuzluk, katliam politikaları üzerine kurulu bir sürece haklı bir sistem diyemezdik. Şam’la ilgili düşünceleri buydu.
Uluslararası güçler, BM, ABD, Şam ve Suriye’yle ilgili doğrudan müdahale kararı almıyordu. Afganistan ve Irak’tan dolayı ‘Suriye’ye asker göndermeyeceğiz’ demeye başladılar. ‘Madem Şam yönetimi devrilmiyor, o halde biz bir şey yapmalıyız’ dediler. O günden bu yana Türkiye bunun faturasını ödüyor. Bir şeyler yapmak dedikleri şey, oradaki radikal grupların desteklenmesiydi. Bugün IŞİD, El Kaide, Nusra, Ahrar-el Şam gibi gruplar bu destek yüzünden güçlendiler. Bunu niçin anlatıyorum? Bugün Dikili’ye mülteciler yerleştiriliyor. Nereden nereye geldik diye… AKP bu kafa kesen, tecavüz eden barbarlık ordusunu destekleyene kadar toplu göçler yoktu. Ne zaman bu barbar grupları desteklemeye başladılar, silahla TIR göndermeye başlayınca göçler başladı. Bunlar talan ordusu gibi girdikleri her yerde insana, İslam’a dair ne varsa yok etmeye başladılar. Milyonlarca insan bu tarafa, Ürdün’e göç etmek zorunda kaldılar. Bu göçleri tetikleyen şey, Davutoğlu ve Erdoğan’ın yeni emperyal, alt emperyal, yeni Osmanlıcılık diyebileceğimiz hatalı politikalarından kaynaklı. Bu kadar insan ölmeyebilirdi.
”IŞİD’le Musul’da müzakere yaptınız”
Davutoğlu, bizzat terörü örgütledi. Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni ve Ankara Temsilcisi’nin yargılanmasının nedeni budur. Orada sadece birkaç TIR yakalandı. Yüzlerce, binlerce TIR teslim edildi. Orada bir nüfus değişimi sağlanacaktı. O insanlar göç edecek, Nusracılar, IŞİD’ciler yerleşecek. Bunlar AKP’yle uyumlu kesimler. Musul’da olanlar… Konsolos şu an CHP milletvekili. Keşke konuşsa. Teröristle müzakere olmaz diyorlar. Musul’da yaptınız. Hem de en barbarıyla yaptınız. IŞİD barbarlarıyla, tecavüzcüleriyle Musul Başkonsolosluğu’nda müzakere yaptınız. Cumhurbaşkanı da bunu itiraf etti. ‘Yaptıysak yaptık’ diye.
Bu tarafa gelenler Avrupa’ya şantaj olarak kullanılacak, Türkiye’de yerleştirilecek yerlerde nüfus değişimi sağlanacaktı. İşte AKP’nin Suriye politikasının sonucu bu.
MHP’ye yüklendi: Her hafta iki AKP grup toplantısı yapılıyor
Çakma milliyetçi, Çin malı bir parti var. Onların da desteğiyle gensoru reddedildi. AKP’nin kuyruğu diyordum ama düzeltiyorum. Bunlar AKP’liden daha çok AKP’li. Her hafta iki tane AKP grup toplantısı yapılıyor. Birini Bahçeli, birini Davutoğlu yapıyor. Davutoğlu konuşsa, Bahçeli yanında oturup kafasını sallasa yeterli.
‘Taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakılmasın’ diyerek katliam çağrısı yaptı. Bırakılmıyor zaten. Kan görünce, kendisinin yanaklarına can geldiğini defalarca acı bir şekilde tecrübe ettik. Senin için rahat olsun. Bizim içimiz rahat değil. Bu vücutta baş gitse bile başsız bedenimiz yine sizin önünüzde diz çökmez. Merak etmeyin. Katliamın, alçaklığın tarihini yazmış olanlar, bizi tehdit ederek, halkı tehdit ederek, katliamla korkutarak iktidarlarını güncelleyemeyecek. Maraş’ta, Sivas’ta yaptıklarınızı yapamayacaksınız.” (Zete)